Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Çağdaş halk şairi Hasan Göztepe şiirine genel bakış

Çağdaş halk şairi Hasan Göztepe şiirine genel bakış
 

Şair Hasan Göztepe torunuyla mutlu bir anı


Antalya Sanatçılar Derneği ANSAN’da çağdaş halk şairlerinden Hasan Göztepe’nin yayınlanan üçüncü kitabı nedeniyle bir konuşma görevi verildi. Haziranın bu son haftasında insanların plajlara akın edip kendini güneşin kollarına bırakıp gevşediği bir zamanda, biz inadına şiiri konuşmak için bir avuç şiir severin karşısında söze başladık.

Şairin ilk iki kitabındaki şiirler halk şiiri türünde ve ben bu şiirleriyle ilgili konuşacağım:

Her insan önce kendi toprağına benzer; o coğrafyadaki kültürün kendisini beslediği yadsınmaz bir durumdur.

Çocukluğunda Pir Sultan, Âşık Veysel, Karacaoğlan türküleriyle büyüdüğünü şiirlerinden etkilendiğini, söylüyor. Doğal olarak bu etkilenme onu halk şiirine götürmüş.

Hasan Göztepe modern şiiri sevdiği ve bildiği halde Türkçenin yapısına uygun 6+5=11 ‘li hece ölçüsüyle yazdığı; hatta ilk dörtlüklerinde a b a b sonraki dörtlüklerinde a a a b şeklinde bir uyak düzeni içinde olduğunu görüyoruz. Bazı şiirlerinde Arkadaş mahlasıyla yazdığına da bakılırsa, tercihini geleneksel halk şiirinden yana yaptığı ve halk şiir geleneğine biçimde ve içerikte harfiyen uyduğunu söyleyebiliriz.

Divan şiirindeki mecazı anlatımlar, halk şiirinde benzetme motiflerine dönüşür. Hasan Göztepe’nin, mecazları imgesel derinliğe varan yan anlamlarla ördüğü şiirleri kendini okuruna fark ettirir. İçerik olarak halk şiirindeki öğeler bire bir yer alıyor. Bunlar: Yiğitlik, doğa, aşk, ölüm, sıla özlemi ve ülkenin sosyo-ekonomik yapısı gibi konulardır.

Kıbrıs yiğitlemesinde kan revan göstermeden şiirini öğreti yanı ağır basan, aydınlanmacı bir tavra dönüştürmeyi başarmış olduğunu görüyoruz.

Üstümüze kara bulut yağanda/ bir şimşek olur çakar gideriz/insanlık üstüne güneş doğanda/ çırayı güneşten yakar gideriz/ der.

Aşk:

Şu güzel huyuna ışıl gözüne/ gülüp güller açan güzel yüzüne/ hepsine bedeldir olgun özüne /döktükçe derdimi dökesim gelir/ dörtlüğünde olduğu gibi önce sevdiğinin dış görünüşünden etkilenirse de onun kişiliğini oluşturan özünde kendini bulur ozan.

Karacaoğlan’ın etkilerine rastladığımız şu dörtlükte:

Deli gönül söyle ne istersin/ben seni bir dala konduramadım/gün olur coşarsın gün olur üzgün/gönlümü sevgiye kandıramadım/

diyerek sevgiye doymayan, birine bağlanamayan kalbinden şikâyet eder. Başka bir şiirinde: poyrazın önünde kuru bir yaprak/ savrulur giderdim sen olmasaydın/

dizelerinde yaşama tutunma, bağlanma nedeni olarak görür sevgisini.

Genellikle halk şiirinde timsal gösterilen bir aşk vardır aşkının derinliğini göstermek için: Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun gibi diye başlayan ama Hasan Göztepe yalnız kendi aşkını söz konusu eder şiirlerinde.

Aşk acısı çektiği, sevdiği ile arasındaki ayrılığı şiirinde dile getirirken kullandığı benzetmeler ayrılık şiirinde şöyledir: yakan bir ateş, ilmik ilmik örülen acı, duran zaman, azgın bir sel, zehire dönen aş, zamansız karar, yüzüne inen tokat; hatta ihanetti.

Şiirlerinin temasını oluştururken anlık duygulardan çok yaşadığı dönemin olay ve olgularını tarihsel bir süreç içinde neden ve sonuçlarına varana kadar ozan sorumluluğuyla dile getirir. Geleneksel şiirin amaçlarından birini yerine getirirken: okuru şiirle bilgilendirmek, mesajlar vermek, okuru derleyip toparlamaktır: Hasan Göztepe öğretmenliğinin de etkisinden olacak, bu konuda o kadar ileri gider ki, zaman zaman okuru hafife alan bir öğreticiliğe girişir.

Yüzyıl sonra şiirlerinden dönemine ait olayları, siyasal yapıyı tanıyabilecek kadar belgesel nitelik taşıması yine halk şiirinin özelliklerinden birini artık günümüz iletişim çağında gerek kalmadığı halde uyguladığını söyleyebilirim. Zira döneminde halk şiiri sözlü iletişimin etkili olduğu kapalı toplumun bilgi alışverişini de sağlardı. Buna örnek şiirleri: “Yorgun Demokrat”, “Sivas Acısı” “Kuş Gribi” “Kıbrıs Savaşı” Uğur Mumcu cinayetleri gibi şiirler sadece birkaçıdır.

Şair, ülkesi için zaman zaman tezgâhlanan oyunlara dikkat çekip Anadolu’daki din, etnik çeşitlilik ve dil çeşitliliğini bir ayrışma değil zenginlik unsuru olarak görüyor. Geçmiş uygarlıkların kültürümüz üzerindeki katkılarını anlatırken de Anadolulu olmanın tadına varıyor.

Yine halk şiiri öğesinden sayılan din şiirine konu olmuş ve Alevilik inancının hümanist yönüne değinmiş.

Diğer bir tema sıla özlemidir:

Gurbettir bunun burası/ iki dağ ile dere arası/ ille köyümün havası/ tüter dumanlı dumanlı/

der ve yıllar sonra burnunda tüten köyüne vardığında her şeyin çok değiştiğini üzülerek görür ve şöyle söyler başka bir şiirinde:

yollar uzak, dostlar uzak can ister/gelsin günler, olsun para diyerek, /Arkadaş der değişecek yazgımız/bitsin çile onsun yara diyerek.

Aşk kadar kafa yorduğu diğer tema ise ölümdür. Kullanılabilecek en duru, yalın bir anlatımla ölüme nasıl bir tavır almış bakın:

yaşamak çok güzel, ölüm acı/ dostlar beni ben dostları göremem/ toprak varsın cömert olursa olsun/ ben toprakta yuva kuramam.

Başka bir şiirinin dörtlüğünde ise kaçınılmaz sona teslim oluveriyor:

koparız hayattan günü gelince / elbet sonsuzluğa yürürüz bir gün// kupkuru dal gibi toprak altında/ börtü böcekle dururuz bir gün

/dizlerime vursam dönüp ağlasam/ömür bitti neye yarar ki/ saçlarımı yolsam kara bağlasam/ güneş battı artık neye yarar ki/

dizelerinde ise ölüme karşı durmanın yararsızlığından söz eden ozan Hasan Göztepe’ye uzun ömürler dilerim.

Halil Erdem

 
Toplam blog
: 61
: 699
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Kastamonu Eğitim Yüksekokulu Sınıf Öğrt. bitirdikten sonra A...