Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '18

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Çağdaş Şamanizm

Çağdaş Şamanizm
 

Şaman Kadın heykeli, Nodira İbrahim Güçsav, 2018


Şamanizm nedir?
Kimler şaman olabilirler?
Şamanist yaşam tarzı nasıldır?

Şamanizm hakkında artık çok bilgi bulabiliriz, ama genelde, tanımlamalardan ibarettir bunlar. Bilimsel araştırmalara ihtiyacı olan alanlardan biridir bu alan.

Bu konuda, genel de olsa bilgisi olanlar, şunu iyi bilirler: Doğa Ruhuyla iletişim kurabilen, ötelerin seslerini ve renklerini görüp, insanlar dünyasını görünmeyen güçlerle bağlayan, şifacılık, habercilik yapan aşkın duyulu insanlardır Şamanlar. Bu kaderi üstlenmek kolay değildir. Doğa ve doğaüstü güçler, kendilerine Dost etmeden önce, iyice denerler ve hazırlarlar bu insanları. Özellikle, kalp temizliği, sevgi ve merhamet konusunda. Her şamanın, yardımcı hayvan ruhu olduğu gibi, bir de, ateş, su, rüzgâr ya da toprakla da arası iyi olması lazımdır. Ya da, en azında bu ilksel güçlerin biriyle…

Şamanizmle ilgili araştırmalar yaparken, son günlerde Bilim ve Utopya dergisinin kültür bölümünde ilk gözüme çarpan makale, Dr. Öğr. Üyesi Müge Demir’in, ‘Tip Tarihi Gözünden Şaman ve Mitler’ adlı sergi hakkındaki gözlem ve düşüncelerini beyan ettiği makalesiydi. Bu sergi, Ankara’da Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesinde  28 Nisan – 30 Aralık 2018 tarihleri arasında sanatseverlerle buluştu. Müğe hanım, en etkilendiği eserin ‘Kendini doğuran şaman’ adlı eseri olduğunu anlatır.  Şamanların kendilerine yardımcı ruhları doğurdukları bilinmektedir. Fuzuli Bayat Türk Kültüründe Kadın Şaman adlı kitabının doğum yapan erkek şamanlar bölümünde erkek ve kadın şamanların doğum yapabilmesi ile aslında onların sıradan insanlar olmadıklarını söyler. Toplum kadın ve erkeklere farklı görevler, tanımlar yüklerken, temel ayrımı kadın ve erkeğe yüklediği toplumsal cinsiyet rollerinden yaparken şamanlıktan çok şey öğrenmelidir der. Tam tersini savunanlar olsa da Fuzuli Bayat erkek şamanın doğurma ritüelini aslında, ilk şamanın kadın olduğuna dair delil olarak kullanır.

‘Bu sergide dikkatimi çeken önemli bir nokta da tüm şaman figürlerinin erkek oluşuydu. Hiç kadın şamana rastlamadım. Kadın ancak erkeğin içinden çıkarken veya doğum eyleminin içinde gizliydi. Kadının şaman olarak varlığından söz etmek bu sergi özelinde mümkün değildi’ – diyor Dr.M.Demir.

Bu noktada, aynı düşüncede olduğumu belirtmeliyim. Sibiryadaki halklarda şöyle atasözü vardır:’ Her kadın doğuştan Şamandır’. Doğası itibariyle ve annelik yüzünden, doğayla ve belki de evrenle benzer benzer bazı döngülerle yaşayan ama kendi hakkında çok az şey bilen varlıktır kadın. Fakat, toplumda kendine nasıl rol biçiliyorsa ona hazırlarlar kadınlar kendini. Gerçi, anneler çocuklara kendileri bilmeden şifa verirler, dualarıyla korurlar, kilometrelerce uzaklardan halini anlarlar… bunlar Şamanlıkta da kullanılan güç ve yetilerin sayesindedir diye düşünüyorum. Yorum farkı ve adları değişebilir olabilir her kese ve her topluma göre…

Bir de, bu konuda şunlara da gerçekten üzülüyorum: Dünyada Maya Şamanizmi, Amazon ve Kızılderi Şamanizmi ile ilgili çok araştırmalar hem de tanıtımlar yapılmakta, sanat eserleri yaratılmakta. Ama Türk Şamanizmi ile ilgili bilimsel yaklaşım güden çalışmalar, canla-ruhla yapılan sanat eserleri ortaya koymanın vakti da gelmedi mi? Adı ne olsa olsun, her dönemde farklı algılı insanlar olmuştur her toplumda, (buna hürafayı- önyargıları, aşırı tapmacılığı veya dışlama’yı bırakıp), bilimsel ve sanatsal olarak önyargısız çalışmalarla halka tanıtmak lazım diye düşünüyorum ben de. Sonuçta, bizim dönemimizde de ister açık ister gizli olsun, şuur genişlemesi ve algıda farklılık gösteren çok insan var. Fakat, bu vakalar ya dinsel, ya psikosipiritual krizler ve ya ‘cincilik falan’ vs kategorileştirmeleriyle yanılgılara, hatta bazen trajedilere neden olmakta. Piyasadaki bolca sayıdaki kurnaz  dolandırıcıları da azaltmıyor zaten bu durum. İnsanın farklı uç içsel deneyimler yaşaya bileceği, bunda utanacak korkacak şeyden çok, araştırılması, öğrenilmesi lazım olan faktörlerin olduğu ortadadır.

Ruh” terimi, mistik, ezoterik bir kavram olduğundan, yalnızca bu kelimenin çağrıştırdığı algı nedeniyle çoğu bilim insanının Spiritüalizm’i ve Şamanizm’i bilimsel araştırmalara konu edemeyecek olması düşünülüyor. Fakat, burada ‘ruh‘ terimine sadece dinsel veya ezoterik değil de fiziksel bir gerçeklikmiş gibi bakmayı denenmesini teklif ederdik biz, o halde sorun da ortadan kalkmış olacaktır. Çünkü, resmi fizik bile çoktan diyor ki, madde ve enerji ayrılmazdır, bir düzlemde birleşen tek şeydir. Aynı şekilde düşünen, araştırmacı ve yazar Ö.B.Etli’nin tabiriyle anlatırsak, ‘Örneğin, kızılötesi kameraların biz insanlar gibi yaşam formlarını algılayabiliyor olmasının nedeni insan bedeninin, daha doğrusu bedeni oluşturan hücrelerin saldığı ışınımdır. Bu ışınımı kızılötesi kamera teknolojisi henüz ortaya çıkmamışken görme kabiliyetine sahip veya algıları buna hassas olan hipotetik bir kişi, pekala onu ‘ruh’ veya ‘ruhlar’ şeklinde tanımlayabilirdi. O halde, yalnızca gelenekselleşmiş bir kelimeye takılıp, onun ardına sığınıp bu şekilde olası verileri görmezden gelmek bilimsel anlayışa sığmaz diye düşünülebilir.’

Hem, bir bilim insanı, hem mistik-ezoterist olarak (biraz kafa karıştırıcı durum bu da tabii), ben de hep, “bu olgunun arka planında henüz bilimin anlatımı yetmeyen ne olabilir?” mantığıyla düşünmüşümdür. Orta Asya’da ve Abadolu’da da şaman olarak adlandırılmasa da halk farklı yetenekleri olan insanlara inanıyor ve şifa konusunda desteklerine başvuruyor.

Fuat Aziz Göksel 1980’de yazdığı bir makalede tıbbın bir kültür örüntüsü olduğunu, dolayısıyla tıp tarihi ile kültür tarihinin bağlantılı olduğunu söyler. Tıp bu nedenle sanatla da yakından alakalıdır. Kâh bir edebiyat eserinde kâh bir heykelin içinde tıp tarihine, belki de tıbbın bugününe ait parçaların bulunması bu yüzdendir.

Sanata gelirsek, bilimle anlatılamayan ve hatta sözlere bile sığmayan bazı kavramları (hatta kavramsızlığı bile) zihnimize değil, ruhumuza sunan tek araçtır sanatın tüm dalları. Boşuna yukarıda anlatılan sergi hakkında: ‘Aslında Mehmet Aksoy benim öğrencilere anlattığım her şeyi gözle görünür, elle dokunabilir hale getirmişti. Daha önceden bildiğim şeyleri somut olarak karşımda görüyordum’. – diyor hocamız. Fakat, şöyle fikride ortaya koyuyor: ‘Keşke eserlerin bir kısmı kadın şamanları, tıpkı erkek şamanlar gibi, aşikar bir şekilde ortaya koysaydı’ .

 Michel Perrin Şamanizm isimli kitabında toplumların yaşama biçimlerinin şamanın kadın ya da erkek olması üzerinde etkili olduğunu belirtir. Bazen de araştırmacıların batı gözlükleri ile gözlem yaptıkları topluluklardaki ritüelleri değerlendirirken kendi değerlerini kullanarak yorum yaptıklarını söyler. Sonuçta literatürde kadın erkek şaman üzerinden yürüyen tüm bu görüşlere rağmen kadın şamanların varlığı tartışılmazdır.

 Şamanizmde kötü ruhların hastalık nedeni olduğu düşünülür. Kötü ruh insanın ruhunu ele geçirir veya onu alıp alt dünyaya Erlik’in dünyasına kaçırır. Sağaltıcı şaman ya kötü ruhu korkutup kaçırarak ya da alt dünyaya gidip kötü ruhla savaşarak hastanın ruhunu iyileştirmeye çalışır. Bütün bunları cismi bedeni ile yapması mümkün değildir, yardımcı ruhlarından destek alarak bu ruhani mücadeleye başlar. Aslında hasta bireyin sağaltımı için şaman kötü ruhlarla savaşırken kendi ruhunu da tehlikeye atar. Bedeli ağır olabilir, o yüzden bu işi herkes yapamaz, herkes Şaman olamaz.

Dr. Nodira İbrahim Güçsav

 

 
Toplam blog
: 23
: 579
Kayıt tarihi
: 24.11.18
 
 

1996 da El-Harezmi adındaki Harezm Devlet Üniversitasını tamamlayıp, Biyoloji öğretmenliği diplom..