Çağdaş toplum

Devletin laikleşmesi ve modernleşmesi yeterli değildir. Çağdaş ve laik devlete uyum sağlaması için toplumun da aynı şekilde değişmesi gerekir. Atatürkçü düşüncede eğitimin ve öğretimin en önemli amaçlarından biri de budur; eğitim ve öğretim yolu ile çağdaş toplumlarla iletişim kurmak, onları anlamak ve giderek çağdaşlaşmaktır.

Bir toplum için iyi bir gelecek, toplumsal olarak gelişmelere ayak uydurmaktan daha çok, toplumu oluşturan bireylerin düşünce ufuklarının genişlemesine ve bağımsız düşünce aşamasına ulaşmasına bağlıdır. Bireyin ve toplumun, düşüncesinin dar kalıplarının kırılarak ufkunun genişletilmesi, çağdaş kültüre ulaşmanın bir ön koşulu olarak ileri sürülebilir.

Çağdaş toplum olabilmek için yapılması gereken, hür ve bilimsel düşünce gücüne ve geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı bireyler yetiştirmektir. Atatürk'ün değişim eyleminin -devriminin- genel amacı budur. Bunun koşulu da laik bir çağdaş eğitim ve öğretimdir.

Laikliğin ve çağdaşlığın, toplumsal ve kültürel değişim hareketi içindeki anlamı, bu iki olgunun ayrılmaz birlikteliğine dayanır. Bu anlamdaki laiklik, din ve devlet ilişkisini belirleyen bir prensip olmanın ötesinde, bir yaşam tarzı, toplum sorunlarına akılcı ve bilimci bir bakış şeklidir. Bu nedenle laiklik, yeni Türkiye'nin çağdaşlaşma ana hedefinin ayrılmaz ve zorunlu bir parçası olmuştur. Bunu laik ve çağdaş eğitim sağlamıştır. Laik eğitim zedelendikçe çağdaşlık yara almış ve Türk toplumu ile çağdaş toplumlar (Yarın çağdaşlık nerede olur bilinmez ama günümüzde hala Batı da olduğu genel kabul görür) arasındaki mesafe de açılmıştır.

Çağdaş toplumlarla aramızdaki mesafenin aynı kalması bile, bir anlamda geri kalmaktır. Arayı giderek kapatmamız gerekir. Atatürk'ün "Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en uygar ülkeleri düzeyine çıkaracağız. Milli kültürümüzü, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracağız..." sözleri, bu yolda bize öncü olmalıdır.

cdenizkent