Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çağdaş Yaşam Evliyasına Muhalefet ve Mutluluk

Çağdaş Yaşam Evliyasına Muhalefet ve Mutluluk
 

Mutluluk


Mutluluk, tüm insanların yaşamak istediği durum olsa gerek. Çoğumuz mutluluğu arayıp duruyoruz, onu elde etme düşüncesini adeta bir takıntı haline getirdik; fakat mutluluğun tanımına yönelik kesin bir fikrimiz de yok. Mutluluğumuzun çevremize bağlı olduğu çok yaygın bir düşünce olarak öğretilmiş bize. Günümüzde, mutluluğa ulaşmak adına hayatımızı nasıl yaşamamız, nasıl davranmamız ve neye sahip olmamız gerektiğine dair formüllerle satılmaktadır. İletişim araçları, medya, kamu ve politika, mutluluk isteğimizden yoğun olarak faydalanmaktadır. Ne kadar çok şeye sahip olursak, o kadar mutlu olacağımız mesajı verilmektedir bize. Mutluluk için ünlü yaşam koçu H. Jackson Brown tarafından, “çağdaş yaşam evliyası” edasıyla verilmiş öğütler var. Bu öğütler anlamlı, mutlu ve doyumlu yaşamak için kullanılabilecek bir bilgelik demeti diye ifade edilmektedir. Ancak biz bu demete tümüyle muhalefet ediyor gibiyiz, H. Jackson Brown’un öğütlediği her şeyin tersini yapıyoruz;

Her gün üç kişiye iltifat etmek yerine hakaret ediyoruz.

Yılda en az bir kez güneşin doğuşunu seyretmiyoruz.

İnsanların doğum günlerini hatırlamıyoruz.

İnsanların gözlerinin içine bakmıyoruz.

Sık sık “lütfen” demiyoruz.

Bir müzik aleti çalmayı öğrenmiyoruz.

Duşta şarkı söylemiyoruz.

Değerli takılarımızı saklıyor, kullanmıyoruz.

Her baharda çimen ekmiyoruz.

İlk önce biz “merhaba” demiyoruz.

Ucuz otomobil kullanmıyor, sahip olabileceğimiz en iyi evi almıyor/alamıyoruz.

Hiçbir zaman okumasak ta iyi kitaplarımız olmuyor.

Kendimize ve başkalarına karşı bağışlayıcı olmuyoruz.

Ayakkabılarımızı boyamıyoruz.

Hak ettiğimizi düşündüğümüzde bile maaşımıza zam istemiyoruz/isteyemiyoruz.

Ne satarlarsa satsınlar, çocuk satıcılardan asla bir şeyler almıyoruz.

Her yıl iki şişe kan bağışı yapmıyoruz.

Evde yapılmış tatlıları ret ediyoruz.

Sevinçleri erteliyoruz.

Teşekkür mektuplarını geciktiriyoruz.

Umudumuzu hep yitiriyor, her gün olabilecek mucizelere inanmıyoruz.

Öğretmenlere, itfaiyecilere ve gece bekçilerine saygı duymuyoruz.

Ülkeyi koruyanlara saygı göstermiyoruz.

Mesleğimizin dümenlerini öğrenmekle zaman yitiriyor, mesleğimizi öğrenmiyoruz.

Oyumuzu kullanmıyoruz.

Zekâmızı eğlendirmek için değil, başkalarıyla eğlenmek için kullanıyoruz.

Islık çalmıyoruz.

Çocuklarımızı eğitmeye çalışıyor ama sevgimizi göstermeyi ihmal ediyoruz.

Sürekli başkasının avukatı olmaya teşvik ediyoruz.

Sarhoşken ortalığa çıkıyor herkesin bizi görmesini istiyoruz.

Tüm bunları yaptıktan sonra da neden mutlu olmuyoruz diye dövünüyoruz.

Mutluluğun % 48 oranında genlerimizden kaynaklandığı ortaya çıksa da Harvard Üniversitesi’nde bireylerin çocukluktan yetişkinliğe ve yaşlılığa doğru uzanan hayatının incelendiği ve mutlu insanın tanımının arandığı yetmiş beş yıldır devam eden bir bilimsel çalışmada çocukluk döneminden seçilen 724 kişinin yaşamları yakından takip edilmiş ve onları sağlıklı ve mutlu yapan durumlar tespit edilmeye çalışılmış. İşte sonuçlar;

İnsanın mutluluğu çevresiyle kurduğu olumlu ilişki ağının niteliği ile doğru orantılıdır.

Para, şöhret gibi nicelikler insana uzun vadede mutluluk getirmiyor.

İnsan mutlu oldukça daha sağlıklı oluyor.

Sosyal ilişkilerinde güçlü, hayatta yalnız kalmamayı tercih eden insanlar daha iyi bir yaşlılık dönemi geçiriyor.

Yalnız insan hem mutsuz, hem de ruhen ve bedenen hastalanmaya daha müsait oluyor.

Bir bireyin insan ilişkilerine bakarak ileride mutlu bir yaşam sürüp süremeyeceğini tahmin etmekte mümkün. Bu yazı aracılığı ile de mutluluk dileklerimi iletiyorum.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..