Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '13

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Çağdaş yular mı medeniyet yuları mı

Kimisi onu şıklığın anahtarı olarak tanımlar, kimisi de onu resmiyet işareti; ama kesin olan bir şey var ki bu kravat denilen takı, hayatımızın içine olabildiğince dalmış durumda.. Hayatımızın hemen hemen her yerinde o var: okulda, işte, resmi dairelerde, izlediğimiz tv’lerde...Gün geçmez ki onu takmayalım, ya da takan birisiyle karşılaşmış olmayalım. O bizim vazgeçilmezimiz... O kadar benimsemişiz ki toplumun her kademesinde olması adeta zorunlu değil zorunlu hale getirilmiş... Hiçbir milli giyeceğe verilmeyen değer ona verilmiş... Onun için yönetmelikler bile hazırlanmış, okullarda ve resmi dairelerde kullanılması zorunlu hale getirilmiş..

Kendisini takma zorunluluğundan sorumlu olduğumdan beri sevmedim kendisini... Boğazımı çok sıkıyor, boğulacak gibi oluyorum, onu takmak için mantıki bir neden bulamıyorum. 3 yıl ortaokul, 3 yıl lise ve 5 yıl kamuda zorunlu olarak takmama rağmen alışamadım, sevemedim... Laf aramızda toplamda 11 yıl kullanmama rağmen hala bağlamayı da bilmiyorum..

Ben onu çağdaş yular olarak tanımlıyordum; ama araştırdığım zaman bu kravat denilen kumaş parçası meğer medeniyet yuları olarak tanımlanıyormuş bazıları tarafından.. Medeniyet kelimesini neden kullanmışlar diyebirsiniz, ben de düşündüm ama hırvatlardan sonra fransızların kullanması haricinde medeniyetle herhangi bir bağlantısını bulamadım. Google hazretlerine ‘google google söyle bana nedir bu kravatın aslı’ dediğimde gözlerime inanamadım.. Meğer bu kravat çağdaş falan da değilmiş resmen çağdışıymış.. Bunun tarihi ta 1635’lere dayanıyormuş meğer.. 30 Yıl savaşlarında Fransız hükümdarı için savaşan Hırvat askerlerinin anneleri, kızları, eşleri çok sevdikleri bu adamları askere yollamadan önce hem savaş esnasında duygusal olarak onların yanlarında olacaklarını anlatmak hem de attıkları özel bir düğümle sevdiklerini kötülüklerden koruduklarına inandıkları için kendi boyunlarındaki atkı ve eşarpları çıkarıp askerlerin boyunlarına bağlamışlar. Böylece kravat ile tanışan Fransız subaylar,  savaştan eve döndüklerinde yeni tanıştıkları bu kıyafeti günlük yaşamlarında kullanmaya devam etmişler. Kravat, sosyal statülerini her fırsatta göstermekten hoşlanan Fransız arisokrasisi arasında 1650'li yıllarda moda haline gelmiş. Fransızlar, kendilerine özgü revizyonlarla geliştirdikleri aksesuara A la Croate  (Hırvat Usulü) adını takmıştı. Zamanla a la Croate bugünkü Cravate (Kravat) ismini almış.

Osmanlı Devletin’de ise ilk kez kravat kullanan padişah, Sultan Abdülmecid Han (1839- 1861) olmuş. İkinci Dünya savaşından sonra da Türkiye’de eski etkisi olmasa da resmi alanlarda hakimiyetini sürdürmeye devam etmiş. Bugün 657 Sayılı Devlet Memurları yönetmeliğine göre de Kamu kurumlarında çalışanlarının giymesi maalesef ki hala zorunlu. Bu miadını doldurmuş 378 senelik giysinin artık  zorunluluktan çıkarılması gerektiği konusunda bir çok insanla hemfikir olduğumu düşünüyorum. Ki kamuda kılık kıyafet serbestisi için düzenlenen 10 milyon imza kampanyasında toplanan imzaların 11 milyonu da onu gösteriyor. Böyle bir kampanyayı organize edenlere teşekkür ederken bir de onlara bir çağrım olacak:

Bu toplanan imzalar sanki sadece başörtü özgürlüğü için toplandığı algısı var; hayır bu olmamalı; çünkü ben o imzayı sadece başörtü serbestisi için değil bu çağdışı yulardan kurtulmak için de attım...

En kısa sürede bu yulardan kurtulabilme temennisiyle...

 
Toplam blog
: 3
: 403
Kayıt tarihi
: 04.03.13
 
 

Oldum olası kendimi tanıtma, yüceltme, pazarlama konusunda hep beceriksiz ve başarısız olmuşumdur..