- Kategori
- Gündelik Yaşam
- Okunma Sayısı
- 1074
Çağımızın hastalığı

İletişim Çağında İletişimsizlik
Bu iletişim çağında iletişimsizlik yaşıyoruz. Kimse birbirini anlamıyor, anlamak istemiyor. Kimse kimseyi dinlemiyor, takmıyor. Vurdumduymaz ve bencil bir toplum olduk. Oysa ki bütün imkanlar elimizde. Ama ortada ters giden bir şeyler var. İnsanlar birbirini anlamak için bir çaba sarfetmiyor. Karşımdaki bir şey yapsa da O’na çatsam diye bakıyor. Çoğu kişiler sabah gördüğü tanıdıklarına bir “günaydın” demekten bile aciz.
Neyi paylaşamıyoruz, neleri anlayamıyoruz? Herkese ille de çatmak zorunda mıyız? Peki başkalarının bana kötü söz söyleme hakları var mı?
Ne zaman, nerede, ne yapacağımızı bilemiyoruz. Gerektiği zaman frene basmasını ve susmasını öğrenmeliyiz. Susmak en büyük erdemlerden biridir.
Bir zamanlar bir marangoz ile oğlu varmış. Marangoz ne kadar saygılı, görgülü, alçakgönüllü, yardımsever ise, oğlu da tam tersi hırçın, kibirli, sinirli, kavgacı biriymiş. Babası çocuğunun bu hareketlerine ve davranışlarına çok üzülüyormuş. Bir gün ona bir ders vermek istemiş. Eline aldığı bir tahta parçası ile bir torba çiviyi uzatarak:
- Oğlum bunları al, kendine ne zaman hakim olamazsan bu tahtaya bir çivi çak demiş.
Çocuk ilk günü 37 çivi çakmış. Her geçen gün çaktığı çivilerin sayısı azalmış. Gün gelmiş, hiç çivi çakmaz olmuş. Büyük bir gurur içinde babasına koşmuş:
- Baba bak, artık çivi çakmamayı öğrendim, demiş.
Bundan babası da çok mutlu olmuş.
- Peki oğlum; hiç çivi çakmadığın her gün için tahtandan bir çivi söker misin, demiş.
Çocuk söyleneni yapmış. Kendine hakim olduğu her gün bir çivi sökmüş. Gün gelmiş tahtanın üzerinde hiç çivi kalmamış. Sevinç içinde tekrar babasına koşmuş.
- Bak babacığım, hiç çivi kalmadı diye gururla göstermiş.
Babası tahtayı şöyle bir inceledikten sonra:
- Oğlum bu tahtayı sana verdiğim ilk günkü gibi istiyorum, demiş.
Çocuk:
- Ama babacığım ben onu eski haline getiremem ki diye yanıtlamış.
- Görüyorsun ki oğlum bilerek veya bilmeyerek yaptığımız her kötü davranış ve söz, karşımızdakinde böyle onarılması imkansız derin yaralar açar, demiş.
Gerçekten de bilerek ya da bilmeyerek yapılan kötülükler, davranışlar, bizlerde onarımı imkansız, derin yaralar açar.
Özür dilense, belki dilimiz affettiğini söyler, ama kalbimiz asla affetmez.
Derin yaraları olmayan, mutlu bir yaşam dileğiyle…
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Hoş anlatımdı... "Geçer ama... deler de geçer" derler ya... Delikli tahtaya döndüğümüz yetmiyor gibi elimizde çekiç her gördüğümüzü çivi zannediyoruz. Deldiğimiz tahtaların farkında bile olmadan çakıyoruz... farkettiğimizde ise umarım tahtada hal kalmış olur... hep empati yeteneğine ve ahlakına sahip olanlarla karşılaşmanız dileğiyle..
Ahmets 31.01.2009 20:11- Cevap :
- Yorumlarınız için teşekkür ediyorum. Tüm insanlığın böyle kişilerle karşılaşması dileğiyle... 05.03.2009 12:59