Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '18

 
Kategori
Felsefe
 

Çağın Hastalığı:Zırvalamak

Çağın Hastalığı:Zırvalamak
 

Son yıllarda giderek artan narsistik eğilimler ve internet kullanımının da hızla artması sonucu Amerikalı yazar Jean M. Twenge çağımızı bir Ben Nesli (Generation Me) olarak tanımlıyor. İletişim çağında içinde bulunduğumuz imkanlar dolayısıyla artık dünyanın herhangi bir yerinden herhangi bir insanla iletişim kurmamız çok daha kolay! Peki tüm bunların Zırvalamak ile ilgisi ne? Princeton Üniversitesinde Felsefe profesörü olan Harry Frankfurt 2005 yılında "On Bullshit" adı altında yayınladığı 67 sayfalık denemesiyle bir anda ülkede Bestseller olmuştu. Böylece "Bullshit" yani Zırvalamak konusu ilk defa resmi olarak Dil Felsefesi alanına girmiş oldu. Daha önceleri Ludwig Wittgenstein'ın da sıklıkla bu konuya değinmiş olduğu gerçeği bilinse de çağımızda dayanılmaz biçimde artan "Bullshit" örnekleri konunun bu kadar ses getirmesini sağlamış olabilir.

Kültürümüz her geçen gün, giderek artan bir biçimde bünyesinde zırvalık barındırıyor. Kitle iletişim araçları, internet ve sosyal medya kanalları bu zırvalığın yayılmasında öncül bir rol oynamakta ve desteklemekte.  Bullshit türkçeye bir çok biçimde çevrilmekte: Boktanlık, Saçmalık, Zırvalık.... Fakat ben Bullshit'in türkçe karşılığı olarak Zırva kelimesini kullanıyor olacağım.

 
İlk olarak Zırvalığın bir tanımını yaparak işe başlamamız gerekiyor. Zırvalık nedir? Harry Frankfurt zırvayı tanımlarken şu ifadeleri kullanıyor: "Kişinin kendisine ait düşünceleri, hisleri ya da tutumları, yalandan farklı olarak, özellikle gösterişçi kelimeler ya da hareketlerle, karşıdakini aldatacak tarzda gerçekte olduğundan farklı sunması" Zırvanın ilk karakteristik özelliği olarak "olduğundan farklı sunum" u görüyoruz. Zırvalamak karşıdakini aldatma niyeti taşır ve bu amaçla özel olarak tasarlanmıştır. Olanı farklı sunum istemsizce gerçekleşmemiştir, kasıtlıdır. "Olanı farklı sunum" zırvanın en önemli ve ana karakteristiği olarak göze çarpmakta. Zırvanın özünü oluşturan ikinci en önemli karakteristik ise özellikle "gösterişçi kelimeler ya da hareketlerle" bunu yapmak ve icra etmek. Özellikle son yıllarda sıkça duymaya başladığımız içi boşaltılmış New Age akımları ve kullanılan uydurma terimlerin ne kadar arttığının farkında mısınız? "Kuantum düşünme tekniği" "Epigenetik yaşam" "Kuantum sıçraması" frekans, titreşim, enerji, nöro gibi gösterişçi kelimeler kullanılarak yapılan, insanlara gizemli gelen, içi boşaltılmış bu terimler zırvanın temel karakteristiklerini barındıran güzel birer örnekler zannımca.



Zırva gerçeği manipüle etme amacı taşımakta. Aynı yalanda olduğu gibi, Olduğundan farklı sunum yapma ve gerçeği manipüle etme niyeti var. Kasıtlı bir eylem olarak öne çıkıyor. Max Black zırvalamayı değerlendiriken sadece bir konuşma kategorisi değil aynı zamanda bir eylem kategorisi olarak değerlendiriyor. Bu nokta önemli. Zira, zırvalamak, konuşarak, dil yoluyla yapılabileceği gibi hareket ve davranışlarla da fiiliyata dökülebilir bir yapıya sahip. Harry Frankfurt Zırvanın (bullshit) ne olduğunu daha iyi anlamamız için bize güzel bir anekdot sunmakta; "4 Temmuz'da (Amerikan bağımsızlık günü) nutuk veren bir konuşmacıyı düşünün. Gayet abartılı sözlerle şunları söyleyecektir: "Ataları ilahi işaretin ışığında insanlık için yeni bir başlangıç yaratan, büyük ve kutsanmış ülkemiz." Bunun tabiki bir zırva olduğunu düşünmekte Frankfurt. Konuşmacının kesinlikle yalan söylemediğini, yaptığının yalan söylemekten farklı bir şey olduğunu, zırvaladığını belirtmekte Frankfurt ve şunları eklemekte "Ancak ülkemiz gerçekten büyük mü? kutsanmış mı? atalar ilahi işareti gördüler mi? ya da yaptıkları şey gerçekten insanlık için yeni bir başlangıç mıydı?" burada konuşmacı kendisinin gerçek olarak değerlendirmediği şeyleri dile getirseydi eğer yalan söylüyor olacaktı. Fakat konuşmacı, dinleyicinin atalarla ya da ülkenin tarihiyle, ataların ilahi ışığıyla ilgili olarak ne düşündüğüyle gerçekten ilgilenmiyor. Frankfurt zırvalayan kişi hakkında şunları eklemekte "Kimseyi amerikan tarihi hakkında aldatmaya çalışmıyor. ilgilendiği esas şey insanların onun hakkında ne düşündükleri. İnsanların onu, ülkemizin kökenleri ve misyonu hakkında derin düşünceler besleyen,dinin önemini benimsemiş, tarihimizin büyüklüğüne duyarlı, tarihimizden duyduğu gururu tanrı önündeki tevazusuyla birleştiren bir vatansever olarak düşünmelerini istiyor."  Örnekte de gördüğümüz gibi 4 temmuz nutkunu okuyan kişinin  amacı sadece bir izlenim yaratmak. Zırvanın üçüncü önemli ve ana karakteristiği ise "izlenim yaratmak". Şimdiye kadar konuştuklarımızdan sonra az çok zırvanın neye benzediğine dair aklımızda bir takım şeyler oluştuğunu düşünüyorum.

Şimdi de zırvayı daha iyi anlayabilmek için bunun yalan ile aralarındaki farkına bakalım. Zira zırvalamak ve yalan söylemek bir çok ortak karakteristik özelliği bünyelerinde barındırmakta. Yalan söylemek ve zırvalamak ikisi de yanlış sunumun, olduğundan farklı sunumun birer şekli. Alman filozof Martin Heidegger yalanı tanımlarken şu ifadeleri kullanıyor: "Bir şeyi başka bir şeyin önüne koymak ve böylece onu olmadığı bir şey olarak göstermek." Yalan söyleyen kişi yalanın doğası gereği gerçeğe dair olanı da bilmek zorundadır. Bu dakikadan sonra gerçeğin önüne başka bir "şey" koyarak onu değiştirebilme ve olmadığı "bir şeymiş" gibi gösterebilme yetisine sahip olacaktır. Yalan söyleyen kişide, gerçeğe dair titiz bir özen vardır. Gerçeği bilmeden yalan söyleyemezsiniz. Yalan söylemek titizlikle tasarlanmış, zor bir iştir. Gerçeğe dair olan hakikati bilmeden yapılamayacağı gibi, gerçeğe dair olan bilindiği takdirde dahi tasarlanması zor bir iştir. Çünkü aynı anda hem gerçeği hem yalanı tasarlamak zorundadır yalan söyleyen kişi. Heidegger'in de dediği gibi, O şeyi tam da "o şey" yapan şeyi değiştirmek. O şeyin özüne dair bir tasarlama içerir yalan. Yalan söyleyen kişi gerçeğe dair keskin bir umursamaya sahiptir. Bu iyi bir yalanın özünü oluşturur. Çünkü her yalan doğru üzerine kuruludur. Yalan söylemek keskin bir odaklanma eylemidir. Yalan, bir düşünce grubunun ya da sisteminin belirli bir noktasına, yine belirli bir yanlışlığı yerleştirmek için tasarlanır. Amaç ise, tam da o belirli noktada doğru olanın yer edinmesini engellemektir. İyi bir yalancı ciddi bir zanaatkardır. Bu yalancıya dair bir övgü değil, yapılan işin inceliğine dair zanaatkarlığın önemi ve ciddiyetidir.

Yalandan farklı olarak zırva gerçeğin önüne başka bir şey koyup onu olmadığı bir şeymiş gibi gösterme amacı gütmez. Çünkü zırva tam olarak, gerçeğin ne olduğuyla ilgilenmez. Zırvalayan kişi gösterişçi hareketlerle,davranışlarla ve laflarla karşıdakini etkileme, karşıdakinde bir izlenim yaratma amacındadır. Zırva motivasyonunu tam olarak gerçeğin ve yalanın ne olduğuyla ilgilenmemesinden alır. Yalanda olduğu gibi, gerçeği saklamak ve insanlardan uzak tutmak gibi bir derdi,tasası böyle bir endişesi yoktur. Zırva tam olarak bunların hiçbiriyle ilgilenmez. Olduğundan farklı sunumun amacı da buna hizmet eder. Zırvalayan kişi gerçeğe dair vahim bir kayıtsızlığa sahiptir. Onun derdi bir izlenim yaratmak olduğu için gerçekle güçlü bir bağıntısızlık içindedir. Yani, zırvalayan kişi gerçekle ve yalanla ilgilenmeyen kişidir, o taraklarda bezi yoktur. Bullshit'in özü gerçeğe dair olan kayıtsızlık olarak gözükmekte. "Kuantum düşünme tekniğiyle mutlu olun" ifadesini ele alalım. Kuantum diye bir bilim vardır. Fizik biliminin bir alt dalı olarak kuantum ve kuantum mekaniği bolca ismini duyduğumuz,popüler konular. Kişi insanlara var olmayan bir olgudan bahsetmiyor. Kişi eğer insanlara olmayan bir bilimden bahsetseydi yalan söylüyor olacaktı. Kuantum adlı fiziğin alt dalı olan bir bilim dalı gerçekten var. Fakat "Kuantum düşünme tekniği" ifadesi tamamen gerçeğin ve sahtenin ne olduğu tasasından yoksun. Bu ifade sadece bir izlenim yaratma derdinde. Gösterişçi hareketler ve isimlerle insanlara olduğundan farklı bir sunum yaratma peşinde. Kuantum biliminin özü ile yakından,uzaktan bir alakası yok çünkü Kuantum Fiziği atom altı parçacıkları inceleyen insan hayatının bu kısımlarıyla ilgisi olmayan bir disiplin. Bu yüzden insanlara gizemli gelen, gösterişçi kelimeler ve popüler konularla harmanlanarak tabağımıza konulan şeyin adı "Zırvalık". İnsanların kendisi hakkında  yetkin,hayatın sırlarını çözmüş,mutluluğun formülünü bilen bir bilge edasında düşünmesini istiyor. Gerçek olana dair bir tasadan yoksun olduğu için 4 Temmuz nutkunu okuyan konuşmacı gibi, televizyonda yayınlanan gece yarısı futbol programları gibi, siyasetçilerin bolca yaptığı gibi zırvalamak günümüzde olağanüstü derecede yaygınlaşmış ve normalleşmiş durumda.

Herkes üzerine düşeni layıkıyla yapıyor. İletişim çağı zırvayı destekliyor,pohpohluyor ve ön plana çıkarıyor. Sosyal Medya,İnternet,Televizyon içeriğinde bolca saçmalık barındırırak varoluyor. Harry Franfkurt bu konuda şu harika satırları dile getiriyor: "Zırvalamanın (Bullshit'in) özünde yatan yanlışlık değil, düzmece oluşudur."  Düzmece akımlar hızla çoğalmakta. Freud'un mizah kuramı gibi, zırvalamak kişinin libidosundaki gerginliğini boşaltma fonksiyonu görüyor. İçinde bulunduğumuz çağ bolca kaygı ve depresyon barındırıyor. Belki de bu yüzden bu kadar çok zırva var etrafımızda. İnsanlar bolca psişik bir boşalma ve rahatlamaya ihtiyaç duyuyor. Çünkü bolca endişe ve kaygıdan muzdaribiz. Yazının girişinde çağımızın narsistik eğilimler çağı olduğundan bahsetmiştik. Peki Narsizm ve Zırvalama ilişkisi nedir? Zırvalayan insanlar ne tarz insanlardır? sorusunu sorduğumuzda cevap tam olarak bu konuyla ilgili! Zırvalayan insanların karakteristik özelliğine baktığımızda göze çarpan en bariz özellik bu insanların Narsist kişiliklere ve egoistik eğilimlere sahip olmaları. Karşıdakinde izlenim yaratma derdinde olmaları,kendilerini olduğundan farklı sunmaları tamamen narsistik ihtiyaçlardan doğan bir zorunluluk. Egoistik doyumlarına ulaşmak için zırvalama yapmak zorundalar. Bilmediğimiz konularda konuşma gereksinimi duyuyoruz. Hem de bolca. Çünkü empoze edilen yaşam stili,beğenilme ihtiyacı, ilgi görme gereksinimi bizi buna itiyor. Bu da insanları zırvalamaya teşvik ediyor. Ve tereddüt dahi etmeden gönül rahatlığıyla zırvalıyoruz. Ne de olsa herkesin yaptığı gibi, gayet normal bir şey! Giderek artan narsistik eğilimler, bireysel toplum yapısı ve batının empoze ettiği bir kültürel hipnoz içinde küreselleşen dünyada, Narsistik eğilimler ve Bullshit sayısı her geçen gün artmakta. Yazının başında çağımızın bir "Ben Nesli" olarak nitelendiğinden bahsetmiştik. Ben ise çağımızı "Zırvalayanların Nesli" olarak nitelemeyi tercih ediyorum. Zira yönümüzü çevirdiğimiz her yerde bolca zırvalık mevcut.

 

 
Toplam blog
: 3
: 454
Kayıt tarihi
: 19.11.17
 
 

Psikoloji, Varoluşçu Psikoloji ve Felsefe başta olmak üzere bir takım yazılar. Yoğunlukla Heidegg..