Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

Çağları değiştiren yazılar/Doğru-Yanlış

Çağları değiştiren yazılar/Doğru-Yanlış
 

Kim haklı? Kim doğruyu söylüyor? Kimin düşüncesi doğru? Kime inanacağız? Kimin planı projesi daha iyi? Geriye bakmayın; sağınıza, solunuza da. 29 bin çocuğun açlıktan öldüğü bir dünyada doğru yoktur. Doğru nedir, yanlış nedir? Doğru senin varlığındır. Doğru yoksa sen de yoksun. Yanlış yokluğundur; yanlışın olduğu yerde sen olamazsın. Doğrular var ama uygulanamıyor, uygulatmıyorlar. O zaman insanlar sahtekâr ve korkak. İnsanım diyen 7 milyarın gözleri önünde 29 bin çocuk açlıktan ölüyorsa ben bu dünyanın içine tüküreyim! Bana kimse hikâye okumasın. Bu haliyle dinlerin de inandırıcılığı yok. Milyarlarca İsa’nın çocukları, Muhammed’in evlatları Allah’ın yarattığı 29 bin çocuğun göz göre göre ölümüne seyirci kalmışsa ben hangi dine, hangi Tanrı’ya inanayım? 

Kimseyi dinlemiyorum. Hiçbir kitabı okumuyorum. Yazdığınız ciltler dolusu kitabı aç çocuklara verin, belki karınlarını doyururlar. Neden böyle? Vicdansız düşünce olmaz. Vicdansız doğru olmaz. Düşünceyi düşünce yapan vicdan, cesaret ve çabadır. İnsanların yüreğinden çıkmayan kitap düşünceleri insanlığı kurtaramaz. Aristo, Aristo olmak için yazmıştır. Benim düşüncelerimle bir karınca yuva yapıp hayata tutunsun demeliydi. Ülkemizde ve dünyada ısrarla yeniçağ düşüncesinin, ısrarla Ağaç Hareketi düşüncesinin(vicdani düşünce) hâkim olması için çalışmamızın nedeni budur. Siz her şeyi biliyor olabilirsiniz. Güneşi ellerinizin içine alıp galaksiler arası seyahat ediyor olabilirsiniz. Vicdani düşünceye sahip değilseniz yine de bir karıncayı bile kurtaramazsınız. Ya da bir karıncayı kurtarır, bin tanesini öldürürsünüz. 

İnsan düşünceyle yolunu bulur. Yanlış düşünceyle yolunuzu kaybedersiniz. Bu nedenle doğru/yanlış algısı hayatın ana noktasıdır. Durmamız gereken yer işte burasıdır. Elbette düşünce doğru, uygulama yanlış olabilir ama esas olarak kötü şeyler yanlış düşüncelerin ürünüdür. Yeniçağ düşünce anlayışına göre bugün olduğu gibi, bir doğrunun sadece tarifini ve tespitini yaparak bırakamıyoruz. Bizim doğru/yanlış anlayışımız doğruysa mutlak yapılması, yanlışsa yapılmaması gereken bir algılamadır. Doğru ve yanlış durumların varlığı ya da ortaya çıkması halinde eyleme geçilmesini şart koşan bir algıdır bu. “ 29 bin çocuğun açlıktan ölmesi kabul edilemez.” E kabul etme o zaman. Kitapta duran düşünce hâşâ Allahın ayeti bile olsa zerre kadar değeri yoktur. 

Ödlek insanlık kı… nın korkusuna kendisine kıvırma payı yarattı. Bir şey ya doğrudur, ya yanlış. Şimdi bir de doğrular kişiye göre değişmeye başladı. Herkesin fikri ayrıymış. Her beyin ayrı düşünürmüş. Benim beynim etten, sizinkiler plastikten mi yapıldı? Böyle bir şey yok. Yetişkin beyinler doğruyu ortak algılar. Alfabeyi görmemiş kı… nın üzerine oturan adam elbette benden farklı düşünür. İtin kuyruğunu buğday başağı sanır. 

İşte şimdi burada bir yanda doğru bir yanda yanlış var. Aslında sadece bu ikisinin olması lazım. Tuhaftır bunlar yok yerlerine neler var bakın: Zannetmeler, şüpheler, seyyidin yorumu, profun açıklaması, cahilin algısı, yanlış bilinen doğrular, doğru sanılan yanlışlar… E biz bunlarla yaşıyoruz. İşimizi gücümüzü bunlarla çözüyoruz. Bunun sonucu ne oluyor? 29 bin çocuk açlıktan ölüyor. Türkiye’de 20 milyon evli erkeğin üçte biri yani 6 milyonu “ Karım beni aldatırsa onu öldürürüm” diyor. Ve öldürüyor da. Yine bunun sonucu dünyada 100 milyon insan savaşın pençesinde. 

Toplumu yola getirmek için uygulanan din kuralları, toplum kuralları, ahlak, namus, erdem, dürüstlük, yalan, töre gibi dede baba masalları yüzünden insanlar acı çekiyorlar. Bunlara bakarak sen kötü adamsın, kötü kadın, kötü çocuksun diyerek kimilerini dışlıyoruz. Sorunlarıyla ilgilenmeyerek aç susuz bırakıyoruz. Bunlar doğruyu yanlışı iyi tespit edemediğimiz için. Adam bir anlayışı neredeyse zorla bize dikte ediyor. 

Öyle her söyleneni doğru olarak kabul etmeyin. Benim de kabul etmeyin. Muhammed kabrinden çıksa onun da kabul etmeyin. Ama biz bir şeyleri doğru olarak kabul etmek zorundayız. Şu anda ve bundan önce uygulanan düşünce ve anlayışlardan yavaş yavaş kurtulmamız lazım. Yenidünya düşüncesi Türkiye’de Ağaç Hareketi adıyla vücut bulmaya çalışıyor. Taraftar toplayacağız. Bütün dünyada bilinçli yürekleri harekete geçireceğiz. Savaşa sadece karşı olmayacak tankların önüne yatacağız. Eskimiş zihniyetlerde ısrar edenleri eski dünya insanları olarak kendi hallerine bırakacağız. 

Adam yazmış, doğru. Ne biliyorsun? Bana öyle geliyor. Birinden duydum, kafama yattı. İnsanlar zaten kendileri ile ilgili beklenti içindedirler. Ayrıca hümanist düşüncelerle de uygun buldukları anlayışlara hemen kapılırlar. Örneğin Türkiye’de avcılığı kanunlarla yasak etmek istediğimizi yazdığımızda bir kişi bile haklısın demedi. Hâlbuki sorsanız hepsi hayvanları seviyor. Zavallı hayvanların öldürülmesine nasıl onay veriyorlar peki? Böyle meslek mi olur? İnsanlarda ve ülkelerin halklarında çok büyük sorun var. Halklar istemeselerdi Somali’de 29 bin çocuk ölmezdi. Kötüler her zaman kötü, kötülüklerini zaten yapacaklar. Önemli olan halkların tavırları. Türkiye’de kadınlar öldürülüyor. Halk tepkisini koysun, bir tane kadın öldürülemez. Namusunu temizlemiş diye katili alkışlıyor. İşte bu Türkiye’de milyonlarca insan tarafından kabul edilen sözde doğru düşünce. Katili alkışlayanlar 29 bin çocuk ölmüş diye üzülür mü? Dünyanın geri kalanını bilmem ama kendi ülkemde insanların bazıları yarım şeytan. 

İyi de doğruyu yanlışı nasıl bileceğiz? Öncelikle bu konuda bir yöntem geliştireceğiz. Yanlışla uğraşmayacağız. Doğruya konsantre olacağız. İkiye bölünmek gücümüzü azaltır çünkü. Ne yapacağını anlamak istiyorsan sadece buna yoğunlaş, ne yapmayacağınla ilgilenme. Doğrunun alternatifi yoktur. Yani doğruyu yaptığınız zaman karşısı boş kalır. Doğruyu yapmakla yanlışı da yok edersiniz. Biz yanlışla uğraşıyoruz. Bana ne yırtık Şaziye paçalı don giymiş, değil mi? 

Düşünce, kaynağı bilim de olsa her zaman masum değildir. Belki de 29 bin Somalili çocuğun ölümü bilim prof’larının elindendir. Ülkeleri yönetenler ve diğer tüm görevlilerin, en azından emredenlerin ve yön verenlerin vicdani düşünce sahibi olmaları gerekir. Ben bugün Türkiye’de böyle olduğunu düşünmüyorum. 

Neyin doğru olduğunu kesin olarak bilemeyiz elbette. Hiç kimse bu konuda kendisinden yüzde yüz emin olmamalıdır. Ben bile yazdığım düşüncelerin doğruluğundan emin değilim, doğru olduğunu sanıyorum. Ama ne hikmetse ülkemizde, dünyada yazarlar, çizerler, düşünce ve bilim adamları, din adamları bu budur, böyledir, bu şekilde olmalıdır diye kesin olarak hüküm veriyor ve insanları yönlendiriyorlar. Bedelini kan ve gözyaşı olarak hep birlikte ödüyoruz. 

Vicdanlı bir insansak günlük hayatımızda aklımızla bulduğumuz doğrular bize yol gösterecektir. En azından kötü niyet karışmamıştır. Şaklaban mürekkep yalamışlara mevkileri, isimleri ne olursa olsun fazla itibar etmeyin. Emin olun ki onların yerine sizin yöneteceğiniz bir dünyada 29 bin çocuk açlıktan ölmezdi. 

Hepimizi ilgilendiren konularda, büyük sorunların çözümünde tek kafadan çıkmış fikir ve projeleri uygulamayın. Mutlaka halkın onayını alın. Kürt sorununun çözüm kararını Tayyip Erdoğan verirse bu yanlış olur. Muhakkak surette size sorulması gerekir. Bunun için malum, bir yöntem geliştirdik. Bir şeyin, bir fikrin, projenin doğru olarak kabul edilebilmesi için 100 kişiden 76’sının kabul etmesi gerekir. 100 kişiden 76’sı evet diyorsa Allahın emri gibi uygulayın; değilse çöpe atın. 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..