Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '13

 
Kategori
Kadın Modası
 

Caitlin ve Ben

 

Memleketimde kadın olmanın ne olduğunu yaşamayan bilemez.
Bir Avrupalı kendi kadın haklarından bahsedebilir, feministçe bir yaklaşımla, toplumda kadınlara yapılan ayrımcılıktan şikayet edebilir, işyerlerinde kadınların erkeklerden az maaş almaları, anne olan kadınların bir şekilde kariyerlerinden fedakarlık etmek zorunda kalmaları, güzellikleri uğruna ödemeleri gereken maddi manevi bedeller, toplumun kadına yapmış olduğu dayatmalar ve daha bir sürü şey...
 
Şimdi okumakta olduğum kitap, feminist bir İngiliz yazara ait. Merak eden Catitlin Moran'a ait 'Nasıl Kadın Olunur?' isimli kitabı alıp okuyabilir ama ne yalan söyleyeyim Caitlin İngiltere'de Kadınlara yapılan ayrımcılıktan bahsettikçe ne kadar boş ne kadar da anlamsız dertleri var diyorum. 
 
Mesela Caitlin kapı komşum olsaydı, bir sabah kocalarımız işe gittikten sonra elimde bir tabak çikolatalı kurabiye ile kapısını çalar ve gel biraz kadın kadına dertleşelim derdim. O önce elimdeki kurabiyelere sonra da kararlı ve güven veren duruşuma bakarak, beni hiç tanımamasına rağmen 'tabiki gel şekerim' derdi.
 
Beraber mutfakta, camın kenarındaki küçük yuvarlak masada oturup bir yandan sütlü 'engliş brekfıst' çaylarımızı içer bir yandan da  gözümüz cama pıt pıt vuran yağmur damlalarında oturur ve dertleşirdik.
 
Bak şekerim derdim ona, kitabını okudum, çok güzel anlatmışsın, evet İngiliz kadınlarının da derdi çok, hatta yazdıkların pek evrensel(!) sorunlar ama gel bir de benden dinle ayrımcılık, ikinci sınıf vatandaş olmak neymiş...
 
Mesela, sen sabahları üzerinde dize kadar etek ve ceket, kolunda çantan servise yetişmeye çalışırken sağından solundan geçen adamların o açıkta kalan 3 karış -tamam benim boyum biraz kısa sende olsun 5 karış-  bacağına gözlerini dikip, sanki imkanları olsa seni dizinden .ikmek istercesine bakmaları ne demek bilir misin? Sen sadece ofiste masa başında düzgün bir işkadını gibi oturup çalışmak isterken sanki kendini çırıl çıplak teşhir ediyormuşsun gibi sözle/gözle taciz etmekte bir sakınca görmemelerini yaşadın mı hiç?
 
Peki ya işe toplu taşıma araçlarıyla gidip gelmen gerektiğinde sürekli 'arkanı kollamak' nedir bilir misin? Sen sadece çantanı, birisi içinden birşey yürütmesin diye sıkı sıkı tutarken biz arkamıza gelip dayanmasınlar diye sürekli vahşi doğadaki geyikler gibi gözümüzü dört açmalıyız, bunu anlayabiliyor musun?
 
Ülkende, şehrinde gezip tozarken 'oraya uygun' giyinmek diye bir anlayış dayatıldı mı sana hiç? Heryere kıçına kadar eteklerle gidebilmeni geçtim, kollarını bile kapatman gerektiğini düşündürdüler mi?
Kocan seni dövse hatta eline geçirdiği anda öldürmekten bahsetse gidip sığınacak bir yeri olmamak ve  öleceğini bile bile ölmek nedir, bir fikrin var mı?
 
Çocuk doğurmaktan bahsetmişsin ya sen daha çocukken çocuk doğurmak zorunda kalan, 70 yaşında dedelere satılmış kız çocuklarını senin ülkende yaşıtlarıyla beraber olup hamile kalanlarla karıştırma. Evet ikisi de yanlış ama hangisi daha kötü sence?
 
Neyse Caitlincim, hep benden, bizim memleketten bahsettik, biraz da sen anlat, hep merak ediyorum, kadınlarınıza uygulanan bu topuklu ayakkabı işkencesinden ne zaman kurtulacaksınız?
 
Toplam blog
: 19
: 7227
Kayıt tarihi
: 31.07.12
 
 

2011 Eylül'den beri Londra'lı. Evli, yeni ev hanımı, eski çalışan, fotoğraf ve gezip yeme-icme ha..