Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Çalışana notlar-I

Çalışana  notlar-I
 

Merhaba sevgili dostlar....

Bugünkü konumuz, "çalışana notlar" başlığını taşıyor. Hepimiz çalışma hayatımız boyunca, önce çalışan yani "yönetilen" , sonra "yöneten" konumuna geçtik. Kimimiz daha da üstlere çıkıp "üst yönetim" olduk. Kimimizin adına "yönetici" demediler ama onlar adı konulmamış yöneticiler olarak görevlerini yaptılar. Zaman zaman çok ilginç konuşmalara şahit olduk, kimi zaman güldük, kimi zaman hırslandık, üzüldük, sevindik ve insan olarak ne yaşamamız gerekiyorsa her şeyi yaşadık. Arkadaşlarımız oldu, gerçek dostluklar edindik veya arkadaş "gibi" olduk. Sonuçta, hepimiz ne yaşamamız gerekiyorsa, acısı ve tatlısıyla bize verilen rolleri birer birer tamamlayarak o sahneden çekilip, yeni yönetmenlerin yönetiminde yeni sahnelere, bazende sahne arkasına geçtik.

Bazen içim acısa da, üzülerek yazsam da , genelde analiz edebilmek ve olaylara dışardan başka bir gözle bakabilmek, yaşadıklarımı farklı bir gözle görebilmek için çaba sarfediyorum ve bunu bütün hayatımda uygulamaya çalışıyorum. Yeni moda bir deyimle "empati yapmak", "kendini karşındakinin yerine koymak" için uğraşıyorum ve pek çok şey öğreniyorum.

Çalışana notlar büyük olasılıkla bir- iki bölüm halinde olacak ve bakalım çalışanlarla yönetenler aslında ne demişler, ne demek istemişler?

Biz bir ekibiz

Sorumluluğu paylaştırmanın en güzel ve en moda söylemlerinden biridir. Başarı tek kişiye veya bir kaç kişiye aittir ama başarısızlık oldu mu bu, herkesin sorumluluğundadır. Primi birileri alır, sizeyse çalışmak kalır. Başarılı bir proje veya işse kişisel tatmin neyinize yetmez ki ... Ama proje veya iş başarısız olmuşsa, suç herkesindir. Adına özel sektör denen şirketlerde, biz bir ekibiz, çok yaygın bir slogandır. En üst düzey yetkililerden en alt düzey yöneticiye kadar herkes bu sözleri terennüm eder ama çalışanlar böyle hissetmezler. Çalışanlar, bireysel başarının tatmin edilmesini, çabalarının fark edilmesini isterler fakat ne yazık ki bunu asla bulamazlar. Primler yönetime, çalışmak ise kişilere havale edilmiştir. Bu yöntem 1995 yılından beri tüm şirketlerde büyük bir başarıyla kullanılmaktadır.

Filan ...... departman çözüm bulsun

Çalışanlar tarafından çok sık kullanılmaktadır. Aslında benim problemim ama ben kafa yormayayım, bir departmana havale edeyim o çabalasın yaklaşımıdır. Çalışan, hele de bu denileni bir toplantı motuyla sağlama aldı mı çözümünü de uzun vadeli bulmuş olur. Aynı konu herhangi birinin aklına gelir de "ne oldu?" diye soracak olursa da, filan...... departmandan çözüm bekliyoruz der kurtulur.

Size katılıyorum

Aslında seni dövebilmeyi isterdim ama bunu yapamam. Şu anda en iyi çözüm bu. Size katılıyorum demekle aslında katılmadığınızı bir güzel belli etmiş olursunuz.

Bu çok güzel bir e-dönüşüm projesi olur

Bu da yeni moda bir söylemdir. Şirket üst yönetimi emretmiştir. E-dönüşüm projeleri oluşturun demiştir. Şimdi ne yapmak lazım? Neler e-dönüşüm projesi olur diye ipe sapa gelmez projeleri e-dönüşüme uygun hale getirmeye uğraşılır. Koca koca insanlar çok basit bir şekilde halledecekleri işleri e-dönüşüm projeleri yaratarak çözmeye çalışırlar. Sonuç daima hüsrandır. Ne e-dönüşüm projesi başarılı olur, ne de problem çözülerek ortadan kalkar ama çalışanlar görevlerini yapmış insdanların huzuruyla evlerine gidince başlarını yastığa koyar ve uyurlar.

Şimdi sinirlenmeye başlıyorum

Yöneticiler bu cümleyi çok severler . Genelde alt seviyede bulunan insanlara yönelik olarak bu cümle sarfedilir. Daha kötü bir cümle söylemek yerine, aslında "ne kadar aptal ve ahmaksın" kelimelerinin nazik ve kibarca söyleniş biçimidir. Alttaki çalışan daha beter panik olur, söylemek istediğini de söyleyemez iyice korkar ve şaşırır çabaladıkça batar ve yönetici konumunda olan kişide kendi egosunu tatmin etmiş olarak mutlu olur.

Herkes iki adet patent başvurusu yapsın

İşte bu süper yaklaşımlardan biridir. Yaratıcılık emirle yaptırılmaya çalışılır. Şirket üst yönetimi patent sahibi olmanın iyi bir şey olduğunu keşfetmiş ve çalışanları zorlamak için hedeflere böyle bir şey koymuştur. " Herkes iki adet patent başvurusu yapsın" . Olur da, patent demek yaratıcılık demek, kimse tarafından düşünülmemiş, keşfedilmemiş olanı keşfetmek demek, bir nevi buluş demek. Emretmekle buluş olması da ancak Türk şirketlerinde olabilecek bir yaklaşımdır. Bu konunun bir kültür değişimi ve araştırma konusu olduğu üst yönetim tarafından hiç mi hiç önemsenmez o görevini yapmış ve emretmiştir . Herkes iki adet patent başvurusu yapsın. Çalışanlar ne mi yapar, hiç aldırmazlar hiç....

Mali boyutu incelendi mi?_

Herhangi bir proje önerisini getirdiğinizde, üst yönetim bu projeden hoşlanmadıysa veya gereksiz bulduysa, topu taca atmak için " bu projenin mali boyutu incelendi mi ?" sorusunu sorar. Bu konuyu uzatma, benim buna ayıracak kaynağım yok mesajıdır. Eğer tecrübesiz bir çalışan iseniz hemen "evet" cevabını verir ve açıklamalara girişirsiniz bu seferki soru mali grubun haberi var mı olur. Hala ısrarlı bir çalışansanız varsayalım ki ona da "evet" dediniz, Bu sefer kötücül bakışlar arasında şu anda bunu inceleyemeyeceklerini , diğer maddeye geçeceklerini ve proje ile ilgili detay bilgiyi masaya bırakmanız gerektiğini söylerler. Artık aptal değilseniz derhal odadan çıkmalısınız. Ya da tüm bunların olabileceğini öngörerek, baştan mali boyutunu inceleyeyim der çıkarsınız.

Ne kadar getirisi var?

Proje sunulmuş, dikkate değer bulunmuş ve şimdi sıra getirisine gelmiştir. Bu konuda sakın ha yanlış bilgi vermeyin yoksa üst yönetimin dilinden ve hışmından kurtulmak mümkün olmaz hatta tüm olasılıkları göz önüne alarak biraz az bile söylemeniz menfaatınız icabıdır. Beklentinizi olduğu gibi yansıtıp, sonuç o şekilde gerçekleşmezse suçlu olacağınız kesindir. Kimse bu proje olmasaydı şu parayı da kazanamayacaktık diye düşünmez ve planlanandan az gerçekleşti gözüyle bakar.

Satış öngörü programına uygun mu?

Satış grupları, özellikle ithale dayalı üretim yapılan fabrikalarda öngörülerini bir programa dayalı olarak bidirirler bu her ay daha sonraki ayları da içine alacak şeiklde ilerlediğinden yuvarlanan bir program olarak bizim şirketimizde rolling program olarak adlandırılır. Satış özellikle sene sonuna doğru alacağı primi de hesaba katarak programın üzerinde sipariş girer, satınalma ve üretim planlama bu malzemeleri getiremezse, suçlu olacaktır. Zavallı üretim planlama hep tablolar hazırlar ve öngörüden ne kadar sapıldığını üst yönetime anlatmaya çalışır ama nafile satış daima güçlüdür. Suçlu üretim planlama ve malzemedir onlar satış yapacaktır ama malzeme olmadığından satış ve tabii ciro kaybetmişlerdir. Üst yönetimde satışın ağzına bakarak karar verdiğinden olay biter. Siz siz olun çalışacaksanız satışı seçin daha kolaydır çalışmak. Hele ki ağzınız iyi laf yapıyor biraz da sempatikseniz iş sizin için tam biçilmiş kaftandır.

İş programına uygun mu?

İşte sihirli soru da budur. Bizim gibi büyük şirketlerde patrona yıl sonunda ne yapacağınızı taahhüt etmeniz, sonra da bunu gerçekleştirmiş olmanız beklenir. Patron neticede patrondur ve cebine giren paraya bakar. Ne derseniz deyin ve ne yaparsanız yapın iş programına uyum esastır. İş programı sapmaları çok ciddi takip edilir ve sancılı olur. Sapma sonuçları analiz edilirken de suçlular bellidir . Örneğin, Ar-Ge' dir, zamanında yeni ve satışın beklentilerini karşılayacak ucuz ürün verememiştir. Satınalma' dır, malzemeyi zamanında ve ucuz olarak temin edememiştir. Üretim Planlama' dır zamanında sipariş çıkamamıştır, Üretim' dir kayıpları çok fazla olmuş ve istenilen üretim sayısı tutturulamamıştır. Her bölümün bir hikayesi vardır ve anlatmak başına gelenleri paylaşmak ister ama bir türlü konuşamaz çünkü sonuçlar ortadadır. Herkes suspus oturur, gelecek seneye bu işi nasıl yaparız hiç konuşulmaz suçlular bulunmuştur ve gelecek senede aynı yanlışar yapılacaktır .

"Olan biten hiç bir şeyin sorumlusu ben değilim".

Bu cümle, çalışanların her gün ayna karşısında bir çok kere kendi kendilerine söylemeleri gereken çok ulvi bir cümledir. Çalışan bu cümleyi kendi kendine telkin etmek suretiyle, bir çok sorumuluktan kurtulacaktır ve gönül ferahlığına erişecektir. Söyleye söyleye doğruluğuna kendi de inanacak ve mutlu olacaktır. Önemli olan çalışanın mutluğudur. Gerçekte ise, şirkette işler kötü gitmeye başladığında her çalışanın kendi iç huzuru için bu cümleler şarttır.( Bu cümleyi benim dağarcığıma bir başka arkadaşım kazandırdı. kulakları çınlasın. )

Bugün istediğimi söyleyeyim yarın nasıl olsa gönlünü alırım.

Bir yöneticinin sinirlendiği anda kendi hakkı olarak gördüğü bir düşüncedir. Çalışanlarına bağırır, kızar, öfkelenir ve kendi egosunu çalışan üzerinde tatmin eder, yönetici rahatlamış ama çalışan üzüntüden berbat hale gelmiştir verim falan hak getire çalışan sadece aptallaşmış bir şekilde kalakalmıştır. Ama yönetici için durum farklıdır. Bir kere bile üzüntü duymaz yaptıklarından neticede o bir yöneticidir değil mi? İyi olmasaydı zaten onu seçmezlerdi....

Siz bu işi bilmiyorsunuz.

Yıllardır bu işi yapmış deneyimli insanlara karşı yeni gelen genel müdür veya üst düzey yöneticinin söyleyebileceği cümle. Karşı çıkamazsınız, aksini belirtemezsiniz, kabul etmek zorunda kalır veya kabul edermiş gibi görünürsünüz. İşte en tehlikeli kısımda böyle başlar.. Kabul eder gibi görünmek... Sonraki herşeyi de kabul eder gibi görünürsünüz ve aklınızdan şunlar geçmeye başlar "çok da haksız olmadığını eğer sizden iyi olmasaydı daha üst düzeye gelmeyeceğini" düşünürsünüz. Oysa üst yönetim olmak veya seçilmek sadece bilgi beceri ve yetenek ile sınırlı değildir. Başka etkenler de vardır. Hep söylerim asıl olan şanstır ve doğru zamanda doğru yerde olmak .

Ben değil x yaptı

Üzerinize çok gelinmiş, kurtulmanız ve alev saçan ejderhayı başka yöne kanalize etmeniz gerektğinde en güzel cümledir. Kolayça suç başkasına atılır ve kızgınlığın yönü değiştirilir bıkkınlık getirecek kadar çok kullanmamak arada sırada da ben yaptım deyip, özür dilemeyi bilmek gerekir.

X' ten aldığım bilgiye göre yaptım

Kolay bir yöntem daha. Kendinizi hemen kenara çekersiniz, suçlu artık başkasıdır. O kişi kendini savunup da haklı çıkana kadar, siz kenarda beklersiniz ve mutlaka başka bir olay daha çıkacağından bir daha aynı konuya dönülmeyecektir.

Çabuk çağırın gelsin

İşte şimdi geçmiş olsun. Büyük ve gerilimli bir toplantının içine sizi de çağırıyorlar. Şansınız varsa, sizi çağıran kişi size sempati duyuyorsa, konunun ne olduğunu ufaktan çıtlatır, sizde konu hakkında biraz bilgi sahibi olarak toplantı odasına girersiniz. Toplantıya çağıran kişi sizi pek sevmiyorsa, o zaman tümden yandınız hem de çıra gibi. Kötücül bakışlarla dolu bir odaya girer, yüce insanların sizin üzerinize gelmelerini, bağırıp çağırmalarını ve bazan hakaretlerini sineye çekmek zorunda kalırsınız. Sizi ancak bu durumdan tanrı kurtarabilir. Ya da şanslıysanız, siz gelene kadar konu çoktan başka bir gerilimli konuya geçmiş siz çoktan unutulmuşsunuzdur. Aradan epey bir süre geçtikten sonra biri sizi mutlaka hatırlayacaktır ama en azından alev almadan, yaralanmadan bu olaydan sıyrılabilirsiniz.

Eline sağlık

Yöneticiler tarafından çift anlamlı söylenebilecek bir kaç anlamı olan bir cümlecik. Gerçekten, size teşekkür etmek için söylenmiş olabilir ya da alaycı bir şeiklde yaptığığnız işin sonuçlarının kötü olması durumunda yüzünüze haykırılır. Seçim onlarındır daima onların. Bu durumda size düşen anlamamazlığa gelmek olmalıdır. En fazla fazla size aptal diyeceklerdir.

En iyi ben bilirim

Bir genel müdür edasıyla söylenmesi gerekn bu sözcüklerle, çalışana yönetici karşısında nerede durması gerektiği yani haddi bildirilmiş olur, yönetici rahatlar, çalışn ezilir. Amaca ulaşılmış olur.

Henüz bir şey belli değil

Bir proje tanımlanmış, kişiler onun üzerinde uzun süredir çalışmaya devam ediyorlar ama bir gün yöneticinin veya üst yönetimin aklına gelip, proje nasıl gidiyor diye sorduklarında, verilebilecek en güzel cevaptır. Hemen risklerin ne olduğu anlatılır ve projenin zamanında bitip bitmeyeceği le ilgili muğlak ifadeler kullanılır ve böylece soru ustaca savuşturulmuş olur, hem yöneticiler, hem de çalışanlar tarafından çok benimsenmiş bir yoldur.

Kimse bir şey söylemiyor

Proje kötüye gidiyor ve bunda da sizin de katkınız varsa, diğer çalışanlara suç aktarılarak rahatlanır ve proje çaktırmadan ötelenmiş olur.

Ürün ağacı yok, sipariş yok, malzeme yok, satış sipariş girmemiş......vs.vs.

Sipariş verilmesi gerekli ama verilmemiş, önce hemen ürün ağacı yok der, ilk yumruğu atarsın. Sıra karşıya gelimştir, onun ispatlaması gerekir verdim de, şu tarihte verdim de falan filan ..sonunda doğru ortaya çıksa da unutulmamalıdır ki, yumruğu ilk atan daima kazanır. ürün ağacı olduğu anlaşılır, top üretim planlamadadır, o aklanırsa, suç tedariktedir o da aklanırsa, satıştadır bu böylece devam eder o kadar çok top çevrilir ki gerçek sebep saklı kalır ve yönetim sıkılır, olay biter..

Malı sattık, üretemezsek cezası var....

Daha proje aşamasındaki bir ürüne üstelik de cezai müeyyideyi içerecek şekilde satış yapılmış, herkesin iki ayağı bir pabuça sokulmuş, ceza da öyle küçümsenecek bir ceza değil.. sonuçta, herkes koşturur, mal seriye giremez. Satış mahvolduk çığlıkları atar ve satış dışındaki tüm departmanlar suçlu olurlar. cezayı şirket öder...sonuç, bir sonraki satışa kadar olay çoktan unutulur.

Adamım yok

Bir yönetici için, işten kaytarmanın en kolay yoludur. Yaparım ama adamım yok olsa dükkan senin gibisinden. Bu yolla işten kurtulabilirsiniz ve bir daha ömür boyu o iş size bir daha uğramaz sizde bu cümleyi bir kaç kere kullanınca sihirli olduğunun farkına varırsınız.

Top kimde?

Yeni yönetim işbaşına gelince, en sık kullandığı soru cümlelerinden biriydi. İşten anlamadığı için konuşulanları kavramakta güçlük çekiyor ve sürekli bu cümleyle sorumlunun kim ya da kimler olduğunu sorup duruyordu. Bu aslında acizlikti. İşten anlayan biri olsaydı, bu soruyu sorup durmaz ve sorumluya dönerek çözüm bulmasını isterdi. Çalışanlar bu durumun farkına varınca da, yöneticinin onların elinde oyuncak olması kaçınılmaz bir sonuç olacaktı.

Sorumlu kim?

Yeni yönetimin iş başına gelince sorduğu ikinci soru cümleciği buydu. İşleri bilmediğinden, sorumluyu da kestiremiyor sürekli soruyordu. O esnada kimi derseniz ona dönüyor ve cevap istiyordu. Sorumlu tutulan kişi ise, bir başka sorumluyu işaret ediyor asıl sorumlunun kendisi değil de öteki olduğunu söylüyordu. Bu yöntem, en az altı ay kadar rahat edebileceğiniz bir yöntemdir.

Bilgi saklıyor

Belirsiz cümleler.. suç isnat eden, ama ne olduğunu tam açıklamayan... güzel bir kurtuluş yolu daha. Denemenizi öneririm. Bir yöneticinin veya üst yönetimin en dayanamadığı şeylerden biridir bu. Bilgi saklamak. Çok ağır suçardan biri. Gıyabınızda konuşulur, siz bu sözleri tahmin dahi edemezsiniz..bir güvensizlik ortamı oluşur siz çabalar durursunuz. Günün birinde gerçeği öğrenirsiniz ama güven çoktan yok olduğu için artık çok geçtir.yapılacak hiç bir şey kalmamıştır.

Bilgi vermediler

Bilgi saklıyor cümlesine göre, daha hafif bir suçlamadır bu cümle. Soruyu savuşturur, yöneticinin size değil bilgi vermeyenlere kızmasını sağlar ve siz aradan çekilirsiniz yönetici kılıç kalkan elinde bilgi vermeyenlere saldırır.

Size güveniyorum

Çalışanlara her zaman da kızarak işi götüremezsiniz. Yönetim size çok zor bir iş vermiş, tek yapacağınız çalışanlarınızı motive etmek. Aksi takdirde iş bitmez sizde ortada kalırsınız. Çalışanlar bu cümleninde ne anlama geldiğini en çok 1 yıl içinde öğrenirler. Size kafa sallar ve kabul etmiş gibi hafifçe gülümserken, tümünün aklından ocağıma düştün yaktım çıranı şeklinde bir düşünce geçmektedir.

Size güvenmiyorum

Yönetim uzun süre sizden zor bir iş istemeyecek ve siz bunu seziyorsanız yapmanız gerekn en önemli iş, çalışanların özgüvenlerini sarsmak ve kendi egonuzu tatmin etmek olmalıdır. Aslında çalışanlar, bunu da bilirler, siz onlara bu cümleleri sarfederken, onların aklından pislik, bize ihtiyacın kalmadı da ondan böyle söylüyorsun, yakında yine avucuma düşersin bende seni inletirim düşüncsi geçer.

Yönetim böyle istiyor

Çalışanların talepleri en kolay böyle reddedilir. Herhangi bir çalışan, herhangi bir taleple yanınıza gelir ve bir şey isterse, sizde haketmediğini düşünyorsanız hemen bu yola sığınabilirsiniz.

Genel müdür böyle stedi

Yine çalışanların taleplerini reddetme yoludur. Yaptırım gücü daha yüksektir ve sorgulanmaz. Kaç çalışan genel müdüre taleplerini söylemek için kapısını çalabilir ki? Genel müdüre çıkmak ciddi anlamda cesaret isteyen bir konudur. Daima reddedilme tehlikesi vardır ve istifa etmeyi de göze almanız ve cebinizde mektupla gitmeniz gerekir. Bu ise çalışanların kaçta kaçının tercih edeceği bir durumdur varın siz karar verin.

Filan paket programı esnek olduğu için almadık mı?

Bilgisayar paket programları aslında şirketleri disipline etmek için alınmasına, kurulmasına veişletilmesine rağmen yönetim bu sıkılıktan hoşlanmadı, sistemi delmek için bahane arıyor ve sonuçta deldiriyor da. Bir takım kontroller önce kaldırılıyor, sonra kaldırıldığı unutuluyor daha sonra sorunlar çıktığı zaman bu niye böyle oluyor diye sorgulanıp, ekip kurulup çözüm aranıyor. Klasik bir yöntem . daima iyi sonuç verir. Sürekli bir şeyleri yapar yapar sonra bozar bir daha yaparsınız .İstihdam yaratmanın en iyi yollarında biridir.

Çalışana notlar' ın 2. bölümünde görüşmek üzere sevgi ve saygılarımla...

 
Toplam blog
: 5
: 838
Kayıt tarihi
: 27.10.07
 
 

1956 yılı doğumlu, özel sektörden emekli elektronik mühendisiyim. evliyim ve 25 yaşında bir erkek ço..