Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '07

 
Kategori
Anılar
 

Çam dalları

Çam dalları
 

İşe başladığım yıllardı. Ev ile iş arası onbeş dakika yürüyüş mesafesindeydi. Sabah, öğlen, akşam sürekli yürürdüm. Zaten binebileceğim herhangi bir araç da yoktu. Cadde kenarına yeni çam fidanları dikmişlerdi, kolumu kaldırmadan bile dallarına erişebileceğim küçük çam fidanları. Bazı günler öğlen işe dönerken çam fidanlarından küçük bir dal koparır, iş arkadaşıma götürürdüm. Arkadaşım evinin bahçesindeki büyük yasemin ağacından, sabah erken saatlerde bir külah dolusu yasemin toplar, külahı hafifçe ıslatır, yaseminleri içine sarar, getirirdi.onları içinde su olan geniş bir kaba koyardık. Odamız akşama kadar mis gibi kokardı yada çamın iğne yapraklarının ucuna dizer bir bardakta ıslatırdık. Görüntüsü değişik ve güzel olurdu. Bir seferinde beyaz karanfillerin saplarına enjektörle mavi mürekkep vermiştik. Karanfil vazodaki sudan aldıkça mürekkep çiçeğin beyaz yapraklarına yürümüş mavi beyaz-mavi karanfillerimiz olmuştu. Aman efendim ne güzeldi seyretmesi onları. Oda arkadaşımla ikimiz çiçek meraklısıydık. Odamızın çeşitli yerlerine kaktüs, Afrika menekşeleri, sarmaşık, ıtır, kurdele, Japon şemsiyesi gibi saksı çiçekleri koymuştuk. Onları muntazam bir şekilde sular, bakımlarını yapardık. İsteyen olursa dalından yaprağından köklendirir, çoğaltırdık. İkimizin de masasında birer vazomuz vardı. Zaman zaman mevsim çiçekleri alırdık. Vazoların sularını her gün değiştirirdik ki çiçekler uzun süre solmadan kalsınlar. Kopardığım çam dalları da vazodaki çiçekler için çok iyi bir fon olurdu.

Bir gece rüyamda, koyu karanlık bir ortamdaydım. Çok büyük bir sürü çam ağacı üzerime yürüdüler. Dalları ile beni boğuyorlardı. Nefes alamıyordum. Davudi bir sesle “sen Araf’tasın..sen Araf’tasın” diye bağırıyorlardı. Karanlıktaki ses Araf Araf diye yankılanıyordu, yüreğimi sıkıştırıyordu. Boğulma hissi ve korku ile uyandım. Ter içinde kalmıştım. O güne kadar “Araf” diye bir kelimeyi hiç duymamıştım. Gecenin bir vakti kalkıp, salondaki kitaplığın önünde, ansiklopedide “Araf” kelimesini aramaya başladım. Korkudan ellerim titriyordu. Sonunda buldum. Kelimenin sözlük anlamı: İslam inancına göre cennet ile cehennem arsında bir yerdi. Çok şaşırdım, korktum, üzüldüm, ağlamaya başladım. Yani ben şimdi bir suç, bir günah mı işlemiştim. Evet, çiçekleri, ağaçları çok seviyordum ama ağaçların dallarını kırıp onların canını acıtıyordum. Onlarda rüyamda benim canımı alıyorlardı. Farkında olmadan çam fidanlarına ne çok zarar vermiştim. Sevdiğime, sevdiğimden ötürü zarar verebileceğim hiç aklıma gelmemişti. Bu düşüncesizce davranışımdan dolayı hala utanç ve pişmanlık duyuyorum.

Aradan uzun çok uzun zaman geçti. Ağaçlara zarar verecek, incitecek bir şey yapmamaya özen gösteriyorum. Hatta içimden onlarla konuşuyorum. Kalbimden onlara sevgilerimi gönderiyorum, iltifatlar ediyorum, güzelliklerini övüyor, takdirlerimi sunuyorum. Soğukta, sıcakta, yağmurda, karda, çılgın rüzgarlarda ne kadar güçlü, onurlu, dayanıklı olduklarını hayranlıkla izliyorum. Yediğim meyvelerin çekirdeklerini toprağa gömüyorum. Kimi küçük bir fidan oluyor, kimi olmuyor. Ama yine de bir umut; ya olursa diyorum. Sonra acımasızca kesilen, yanan, yok olan ormanlarımızı düşünüyorum. Ağaçların ıstıraplarını, yok olurken attıkları sessiz çığlıklarını benliğimin her köşesinde duyuyorum. Ne yazık ki gözlerden akan yaşlar yangınları söndürmüyor. Ağaçların yaşaması, korunması için dua ediyorum. Bir fidan dikiyorum. Bir fidan, bir fidan daha...

 
Toplam blog
: 7
: 928
Kayıt tarihi
: 27.10.07
 
 

Sağlık Müdürlüğünden daktilograf olarak emekli olalı 15 yıl oldu. 10 senedir yine ibir sağlık kurulu..