Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '11

 
Kategori
Anılar
 

Cambaz Boncuk

Cambaz Boncuk
 

Bugün torunumla erkenden düştük yollara. Niyetimiz önce Cumhuriyet Meydanı'ndaki töreni seyretmek, sonra da simitçide kahvaltı yapıp parka gitmekti. Meydana gelince hayâl kırıklığına uğradık, tören çoktan bitmişti. Bir gün önce törenin hangi saatte yapılacağına dair bilgi almak için Belediye'yi aradığımda, törenle ilgilerinin olmadığını, Valilik'in ilgilendiğini söylemişlerdi. Saat 09'da evden çıkmıştık biz, geç kalmışız.

Programımızı değiştirerek simitçiye doğru yürüdük. Bu arada da meydandan çarşıya kadar önümüze gelen yere minik bayrak sorduk; hani şu incecik çıtalara takılı, bazılarında bayrağın içinde Atatürk fotoğrafının, bazılarında ise sadece ay-yıldızın olduğu bayraklardan. Hiçbir yerde yoktu! Son bir umutla sık sık uğradığımız oyuncakçı kıza uğradık, satmıyormuş. Nedenini sorduğumda soruyla cevap verdi bana, içimi acıtan bir soruyla hem de;' Neden satayım ki?' dedi. Ben de bunu söylediği için üzüntü duyup duymadığını sordum. Pot kırdığını söyledi utanarak. Umarım gerçekten utanmıştır!

Simitlerimizi yedikten sonra hesabı ödemek için kasaya yöneldik. Simitçi de benim gibi Antalyalı'dır.' Bu sokakta kurulan bayram yerini hatırlıyor musunuz, Cambaz Boncuk'un gösteri yaptığı yeri?' dedim. ' Hatırlamaz mıyım ' dedi gülümseyerek. ' Artık bayram denen kavram kalmamış ' dedim ben de, içim sızlayarak.

Antalya'nın nüfusu o yıllarda (1965) 72.000 imiş. Şu andaki nüfus 1 milyonu aştı. Bayram Yeri dediğim yer, aslında sadece bayramlarda değil, turneye çıkan sanatçıların, cambazların, sihirbazların gösteri yaptığı yerdi. Evlerin arasındaki boşlukta - ki şu anda orada otopark var - kurulurdu Bayram yeri. En sevdiğim gösteriyi Cambaz Boncuk yapardı. Tel üstünde yürüyen birini ilk kez gördüğüm için asla unutmadım Cambaz Boncuk'u.

www.antalyabugun.com yazarlarından Mustafa Koç Antalya’nın Yenikapılıları (02.11.2008) başlıklı yazısında şöyle anlatmış Boncuk'u;
Yaz aylarında Doğu Garajı’nın orada kurulan açık hava tiyatrolarında şarkıcılar, dansözler sahne alıyor; sihirbazlar ve cambazlar gösteri yapıyordu. Programların organizatörlüğünü kendisi de bir cambaz olan “Boncuk” yapıyordu. Boncuk’un tel üstünde kurban keserek gerçekleştirdiği cambazlık gösterileri izleyenleri hayretler içinde bırakıyordu.

Kurban kestiğini hatırlamıyorum doğrusu. Tel üstünde yürüdüğünü seyrederken yüreğimin ağzıma geldiğini çok iyi hatırlıyorum ama. Üstelik Boncuk'un tel üstünde yürüyüşünü çok özel bir yerden seyretmiştim hep. Kuzenlerimden Nafiye ablamın evi Bayram Yeri'nin tam karşısındaydı ve lüks bir tiyatro locasından seyreder gibi seyrederdik gösterileri. Dönen salıncaklar, sihirbazlar güzeldi, ama ille de Boncuk bambaşkaydı. Yüreğimizi ağzımıza getirmeyi başaran sadece O'ydu çünkü. Bir de uzun tahta bacaklarıyla gösteri yapan biri vardı ki, hafızam beni yanıltmıyorsa O da Boncuk'tu. Şarkı söyleyerek dans ettiğini çok iyi hatırlıyorum çünkü, tahta bacaklarıyla dev bir adam görüntüsüne bürünmüş haliyle. O dev, tahta bacaklı halini, üzerine giydiği palyaço kıyafetine benzer kıyafeti bile hatırlıyorum. Bir de toz kokusu kalmış burnumda o gösterilerden. Öyle kalabalık olurdu ki, henüz betonlaşmamış o küçük meydancıktan toz bulutu havalanırdı çocuklar koştukça.

Bu yazıyı yazmaya başlarken internetten Boncuk'la ilgili döküman bulabilir miyim diye de araştırma yaptım. 2008 Yılında Aydın Tiryaki arkadaşımız Boncuk ile ilgili bir yazı yazmış, yorumlamışım. Bandırma kökenli bir internet sitesinde Aşkın Kurt'un bir yazısında da rastladım Boncuk'a;
Kenar mahallelerden biri olan Paşabayırı’nı yazları atlıkarınca, uçan sandalyeler, cambaz ve sihirbaz şenlendirirdi. En unutulmayan kişi de cambaz Boncuk’tu. İp üstünden düşüverecekmiş gibi numaralar yaparken, izleyenlerin yürekleri ağızlarına gelirdi. Gündüzleri boyu üç metreye uzayan Boncuk, arkadaşlarıyla birlikte tanıtım turlarına çıkardı.

Erhan Hapae ise O Hüzünlü İstanbul-7 başlıklı yazısında ise şöyle aktarmış Boncuk'u;
İpe çıkan cambaz düşüyor numaraları yapardı ve bu gösterinin en heyecan veren yeriydi. O gün düşüyor numarası akıl almadık bir şekilde gerçeğe dönüştü, birden bütün seyircilerin önünde ipten düştü ve ‘’Diri Diri Toprağa Gömülme’’ numarasını yapmak için kazdıkları çukura kadar savrulup içine gömüldü. Bunu gösterinin bir parçası sanan seyirciler tereddüt geçirdi bir süre ve onları aymazlıktan uyandıran kadının yürek dağlayan çığlığı oldu. Çukurun başına üşüşen kalabalık keşmekeş içinde Boncuğu oradan alıp bir faytona yatırıp uzaklaştırdılar. Boncuk ölmüş müydü o gün bilmiyordu ama bildiği şey, kasabaya bir daha bu şenlikli cambaz gurubun gelmemiş olduğuydu.

İnternette rastladığım ve en hoşuma giden belge de eski bayramlarla ilgili bir şiirdi. Kula'dan Hüseyin Şahin yazmış. Bir bölümünü aktaracağım sizlere;
Cambaz da gelmiş
Bakın işte çadırı.
Bir ağaçtan bir ağaca germiş ipini
Besbelli birazdan cümbüş var.
Toplanın çocuklar
İp üstünde yürüyecek cambaz
Boncuk ise kırmızı burunlu
Elma şekeri gibi boyalı yüzü
Renk renk yamalı ceketiyle
Etrafına toplamış kalabalığı
Yapıyor yine gösterisini
O da ne…
Çağırdı bir seyirciyi
Verdi eline keseyi
Koydu göstererek keseye yumurtayı
Keseye üfledi,kese boş
Nerede yumurta ?
Herkes merakla boncuğa bakıyor
O çıkarıyor yumurtayı
Bir çocuğun cebinden.
Cambaz ip üstünde
Ayağında teneke elinde sırığı
İp üstünde yürüyor.
Ağır ağır
Olsun biraz heyecan diye
Yapıyor ara sıra düşer gibi numara.

Pamuk eller cebe, pamuk eller cebe
Göz hakkıdır verin cambazın hakkını
Diyerek..
Dolaştırıyor şapkayı boncuk.

Düşünüyorum da; acaba Boncuk adı bir simge miydi, yoksa benim seyrettiğim Boncuk aktardığım yazılardaki Boncuk'la aynı kişi miydi diye, karar veremiyorum. Boncuk'u ilkokulu bitirdikten sonra hiç görmedim. 1977 yılında kaldığımız bir kampa çok neşeli, kavruk bir adam gelmiş ve çadır kurmuştu. O da cambazmış ve adı Boncuk'muş. Bilirsiniz; taklitler asıllarını yaşatmıştır daima.

Bugün bayramı seyredemedik, torunuma bir kırtasiyeciden - tezgâhtar çocuğun özür dileyerek uzattığı, tek kalmış ve kırış-buruş olmuş - minik bir bayrak satın aldık 25 kuruşa. Bayrama dair gördüğümüz tek şey bayraklar ve Atatürk Heykeli'nin yanına bırakılmış çelenklerdi. Ama kendi adıma; Boncuk'u aniden hatırlamak, çocukluğuma geri dönmek ve o günleri bilen birilerine rastlamak iyi geldi bana. Torunum da neden yeşil elbiseli asker göremediğimizi sorup durdu dönene kadar.

Not: Yazılarını aktardığım değerli yazarlara hem teşekkür ediyor, hem de özür diliyorum. Keşke kendilerine ulaşıp, izin alıp aktarmış olsaydım yazılarını. Hoşgörülerine sığınıyorum...

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..