Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '08

 
Kategori
Sinema
 

Can Dündar'ın "Mustafa"sı..!

Can Dündar'ın "Mustafa"sı..!
 

Çalıştığım yıllarda, Milli Eğitimin Müdürlüğü tarafından Şiir ve Kompozisyon yarışmaları komisyonu üyeliğine seçilmiştim. Çeşitli dallarda ve çeşitli düzeylerde yapılan yarışmaları komisyon olarak biz inceliyor ve dereceye girenleri seçiyorduk. Bir defasında, İzmirde zincirleme marketleri bulunan bir firma, Atatürk'le ilgili İlköğretim düzeyinde şiir yarışması açmıştı. Yarışmanın komisyon üyeleri de ben ve bir kaç edebiyat öğretmeni arkadaşız..

O zaman, Atatürk'le ilgili yaptığımız bir yanlışın bir kere daha farkına varmıştım. Çünkü; çocuklar, şiirlerinde Atatürk'ten, ayrılmış anne ve babasının bir araya gelmesinden, hastalıklara çareye kadar, aslında ancak Allah'tan istenecek şeyler istiyorlardı. Çocukların küçük kafaları kendilerine anlatınan Atatürk'ü böyle algılıyordu; çünkü Atatürk böyle anlatılıyordu..

Can Dündar'ın "Mustafa" sını izlerken, aklıma bu anektod geldi. Okullarda bugüne kadar bize anlatılan Atatürk, sınıfta tam karşımıza asılmış resminden mavi gözleriyle bize bakan, bizi izleyen; her şeyi görüp gözeten bir insanüstü varlık oldu.. Böyle bir Atatürk imajı için, epeyce de gayret sarfedildi üstelik.. Bugün, yüksek yüksek mevkilere gelmiş, koca koca adamların zihinlerindeki Atatürk imajı, aslında bu ilk mektep duygusallığı ile alınmış "insanüstü" imajından başka bir şey değildir..

Film vizyona girdiği gün; tüm öğrencileri ısrarla toplayıp sinemaya götüren bazı öğretmen arkadaşlar, filmi izledikten sonra şimdi de "gitmeyin" diye tavsiyelerde bulunuyorlarmış.. Neden mi..? Çünkü kafalarındaki Atatürk'e uymayan bir "Mustafa" ile karşılaşmışlar da ondan... İşte benim anlatmaya çalıştığım bu..!

Bense, beklediğimden farklı bir "Mustafa" bulmadım. Aslında, önceki blogta da yazdığım gibi, filmin hikayesini de içeriğini de Can Dündar'ın ağzından dinlemiştim.. Can Dündar, dikkate şayan bir döküman çalışması ile, orijinal resim ve filmlerle desteklediği yetkin bir "belgesel" çıkarmış ortaya.. Belgesel ne demek..? Belgelerden hareket ederek tarihi gerçekleri ortaya çıkarmak, demek.. Ama, gerçekler bazılarını korkutuyor işte..!

Tabii ki herkes eleştirecek yönler bulabilir; örneğin, Can Dündar'ın kendi duygusallığını, hatta biraz melankolik hale getirerek filme sirayet ettirdiğini söyleyebilir.. Atatürk gibi "karizmatik" bir lideri sık sık ağlatmasından şikayet edebilir.. Ama bunların gerçek olmadığını iddia edemez; çünkü herbiri belgelerle ortaya konmuş..

Filmin hemen başında, "Mustafa" nın, dağ başında kendine küçük bir sığınak yapmasından, ilerde ülkesi insanına bir "yurt" yapacağı gibi aşırıya kaçan sembolleştirmeler benim de dikkatimi çekti.. Çocukluğu kırsal alanlarda geçen herkes bilir ki, hepimiz o "alaçık" lardan yapmışızdır.. Her alaçık yapandan bir kahraman çıkarırsanız, ortalık kahramandan geçilmez..

Osmanlı gibi bir cihan imparatorluğunun yıkılma döneminde yaşamış bir "insan" ın, bunalımları, çelişkileri, kırgınlıkları, kızgınlıkları Mustafa Kemalde de var.. Ömrü cephelerde geçmiş bir asker, tepeden inme bir toplumsal dönüşümün tepkisinden çekindiği için, geceleri rahat uyuyamayan bir devrimci.. Aynı kaygılarla en yakın silah arkadaşlarını bile, günü gelince ipe yollayan bir "diktatör".. Sonuçta en zirveye çıkmış ama her zirveye çıkan gibi orda "yalnız" kalmış bir adam..! Yanlız kalmış ve bu yalnızlığı içinde ölmüş bir lider..!

Bütün bunlar, Atatürk'ün kendi el yazısıyla yazdığı gülüklerinden ve onun en yakınında bulunanların anılarından derlenerek ortaya konmuş.. Yani tamamen belgelere istinat ettirilerek.. Eğer, bunlar sizin kafanızda kendi yarattığınız Atatürk imajına uymuyorsa, iktidarı gökten yere indiren adamı siz gökten yere indiremiyorsanız sorun sizdedir, ne Atatürk'te ne Can Dündar'da..

Türkiye, tarihiyle yüzleşemiyorsa işte bundan.. Gerçeği aramak, gerçekleri konuşmak hala bu ülkede birilerinin siyasi ikballerini, iktidar hırslarını engelliyor.. Bu yüzden, "gerçekleri söyleyip de bizim başımızı ağrıtmayın..!" diyorlar..

Sayın Baykal'ın filmi beğenmemiş olmasına bir kere daha hak verdim.. Kendi açısından tabii..!

Ödediğim altı YTL bilet parasının kaç kuruşu Can Dündar'ın cebine gidiyor, bilmiyorum; ama kaç kuruş olursa olsun hak ettiğini düşünüyorum ve can ü gönülden "Helal olsun sana Can Dündar" diyorum..!

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..