Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '07

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Can pazarı, yer pazar değil hastane,

Can pazarı, yer pazar değil hastane,
 

Gelecek çok geç olabilir, hatta her şeyimizi kaybedebiliriz de. Ne olur şu an sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilelim!

Son 16 gün boyunca yaşadığım yer, solduğum mekan hastane koridorları oldu. Allah’a şükürler olsun ki şu an çok iyiyim, sıhhatimde yerinde olmasına rağmen peki hastane de ne işin vardı diye sorabilirsiniz?

Evet hastanede ne işim olabilir di acaba?

Annemin abisi, yani dayımdı sebep olan. Hiç evlenmedi ve bizden başkası da kimsesi yok. Eşimin isteği doğrultusunda bir kaç aydır benim evimde eşimle birlikte kendisine bakarken evde sandalyeden düştü. Bir hafta sonunda da hastanenin yolunu tuttuk. İlk muayene neticesinde kalça kemiğinin kırık olduğu anlaşıldı ve sonunda 82 yaşındaki bir insan için protez takılması uygun görüldü ve ameliyat olmasına karar verildi. Hastaneye yatış işlemlerinden sonra da hastanede yatmaya başladık. Birkaç gün sonra da başarılı bir ameliyat geçirdik. Şimdi merak edilecek durum yok ve son derece sağlıklı ama yürümemiz gerekiyor. Bunu da başaracağımızdan eminim ve başaracağız da.

İşte o 16 gün hastane koridorlarında gezerken, bankların üzerinde bazen uyuyor bazen de gecenin serinliğinde üşümemek için kafeteryadan aldığım sıcak çayı içime yudumluyor, bir yandan da çevrem de ne olup biteni anlamaya çalışıyordum.

Bir fiil hiç durmaksızın 24 saat aralıksız bir koşuşturmaca var acilde. Günün her hangi bir saatinde ambulansın acı sireni sessizliği bozuyor. Belki bir trafik kazası, belki de bıçaklanma vakası, kim bilir! Olsun ambulans acilin önüne yanaşıyor. Ambulansın arka kapısı açılıyor ve son hızla sedye ile hasta ambulanstan indiriliyor ve hemşerilerin gözetiminde ameliyata alınıyor yaralı. Hasta yakınları da dışarıda bekleyiş içinde yorgun ve bitkin bir şekilde. İçerden gelecek olan haberin gelmesini bekliyorlar adeta.

Bazen de öyle acı olaylarla karşılaşılıyor ki; bir gün kafetarya da otururken birden bire ne olduğunu anlamadan çığlık sesleri ile bizde fırlıyoruz. Gördüğümüz manzara içler acısı. İnsan ister istemez anlıyor bir ölüm vakası olduğunu. Yakınınız olmadığı halde insanın içini sanki kemiriyor. Bir anda bir yakınınızı kaybettiğinizi hissediyorsunuz ve hüzünleniyorsunuz bir anda. Elinizde değil ve olay gözünüzün önünde oluyor. İstemeseniz de her şeye alışıyorsunuz.

Ne olursa olsun bu bir hastane ve her şeye hazırlıklı olmak lazım.

Çevremizde değişik olaylar olmakta. Bıçaklanmalar, trafik kazaları ve bunun neticesinde insanı son derece üzen sonuçlar. Yaralanıp hastanede tedavi olanların iyileşmek için çabalamaları beni son derece etkiledi. Bir an kendimi onların yerine koydum. Acaba dedim kendi kendime onların çekmiş olduğu acıları ben nasıl dayanabilirdim. Öyle ya can pazarı burası, ölümle burun buruna gelmişin. Ölümle yaşam arasında gidip geliyorsun bir yerde. Allah onların yardımcısı olsun. Çok ama çok zormuş hastanede hasta olarak yatıp tedavi olmak. Ya peki refakatçi olarak kalmak, hasta olan yakınınızın yanında baş ucunda bütün gece boyunca beklemek te zormuş, hele koridorlarda öylesine dolaşmak ve ya banklarda yatıp uyumak. Hiç evindeki yatağına benzer mi? İşte sevdiğiniz insanı yalnız bırakmamak için fedarkarlıktan kaçamıyorsunuz.

Hastanelerin yanlarından geçeriz de acaba içerde ne oluyor bitiyor, hiç birimiz merak etmeyiz değil mi? Hatta şöyle bir acilin kapısından içeriye bir bakmak aklımızdan geçirmeyiz bile. İbret olsun hepimize. Öyle ki canımızı kaybetmeden kıymetini bilemeyiz. Yalnızca onu kaybedeceğiz de o zaman anlarız canın kıymetini.

O kadar çok ders çıkartacak bir yer ki orası hiç birimizde demeyiz "Ben buradan bir ders aldım" demek zor gelir insana. "Hastaneden taburcu olduktan sonra canımı sokakta bulmadım herhalde, onu korumak için elimden geleni yapacağım" bile demeyiz.

Ne olursa olsun düşmanımda olsa hastaneye düşen her kimse kim olursa olsun hepsine acil şifalar dilerim.

Derler ya "Allah hiç kimseyi ne hastaneye düşürsün ne de doktorları basımızdan eksik etmesin" diye. Bende katılıyorum bu söze ve ekliyorum sağlığımızı korumak için gereken işlevleri acaba yapıyor muyuz? Mesela sigara tiryakileri acaba sigarayı bırakmak için ne yapıyorlar.

Bir an öfkelenmeyeceksin. Hem kendini hem de karşında ki kişiye zarar vermemek için gerekirse kavgacı olmayalım. Elimizde kesici hiçbir alet bulundurmayalım o an için ve kendimizi frenliyelim ve sabırlı olalım.

Yola çıkarken sorunlarımızı bir an olsun kendimizden uzak tutup gideceğimiz yere trafik kurallarını uyup kara yollarında seyahat etmeye özen gösterelim. Özelikle karşımıza çıkan her insana saygılı olalım. Sırf yolların bize ait olmadığını başkalarında o yollarda hakkı olduğunu unutmayalım. "Ne solsa bana bir şey olmaz" zihniyetinden vazgeçip olacakmış gibi tedbirimizi elden bırakmayalım.

Özün kısası sağlığımız bizim için son derece kıymetli ve sağlığımızı korumak adına elimizden geleni yapalım. Yapmamızda lazım. Sağlığımızı kaybedip hastaneye yattığımızda her şey geç olabilir. Hep Allah’tan deyip te Allah'a sığınmak ta yalnış. Yine biz tedbirimiz alalım taktir yüce Allah'ın olsun.

Huzurlu ve sağlıklı bir hayat dileği ile...

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..