Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Can sıkıntısı

Can sıkıntısı
 

Gözleriniz boşluğa takılır. Bir şeye bakarsınız ama göremezsiniz. Kafanızda olayın şiddetine göre daha önce olmuş anı yaşamaya devam edersiniz.

İlla da bir sebep gerekmez can sıkıntısı için. Durduk yere de canınız sıkılır bazen. Sırf kaygılarınız ya da olumsuz düşünceleriniz ya da kötü bir rüya buna sebep olabilir.

Belki öleceğimize bile bile yaşadığımız hayatın anlamını sorgularız. Başka biri mi olmak isteriz, başka bir hayat mı? Ruh üşümesi gibi, canımız öyle sıkılır işte. Hatta bazen kafayı bozacak noktaya gelir psikologa bile gider, bir tomar para ödedikten sonra aldığınız pembe reçeteli ilacı içtikten sonra gökyüzünün maviliği sizi büyüler.

Bakarız ama göremeyiz. Karşınızdaki size bir şeyler anlatır. Güler ya da boşluk bırakır ki sizden bir yanıt bekler. O zaman siz de gülüyormuş gibi yapar, o boşlukta sırf söylemiş olmak için bir şeyler söylersiniz. Beyniniz varsa yoksa yaşamış olduğunuz şeyi düşünür durur. Yüzünüz donuktur. Hareketleriniz yavaş. Gözleriniz karşınızdakine odaklanmak ister ama hep kayar ya da hep belli bir yere bakar. Hatta konuştuğunuz kişi, meraklanıp döner bakar “bu nereye bakıyor” diye.

Bu yaz ilk defa (25 yıl sonra) eşim, memleketine gitmek istedi. Çocuklarla, kayınvalide ve kayınpeder doluştuk arabaya Niğde’nin Himmetli köyüne gittik. Akraba çok ama biz sadece birinci dereceden olanları(teyze, hala, amca, dayı) ziyaret edebildik. Eskiler şimdi bizim gibi bir, bilemedin iki değil, en az 8-10 çocuk yapmışlar. Gez gez bitiremedik ziyaretleri. Gittiğimiz bütün evlerin bahçelerinde sebze yerine, tezek sergileriyle karşılaştık. Meğer çeşme suyuyla bahçe yapmak yasakmış. Zaten köy çorak kalmış. Ama 50 km ileride gürül gürül akan akan su kaynağı var!

İki gece de kaldık. Bırakın alafranga tuvalet bulmak, bazı evlerin tuvaletleri hala dışarıda. Mert’in(6 yaşındaki oğlum) bacak kaslarının gelişmediğini ve çömelerek oturamadığını o zaman anladım. Hava değişimimi yoksa sudan mı neden çocuğumun zırt pırt tuvaleti geldi durdu. Her ikimizde de tuvalet stresi oluştu. Kendi çocukluğumu hatırladım. Ben de özellikle yazın gittiğimiz ovadaki evin tuvaletine gece gitmemek için yatağa bile ıslatmayı göze aldığımı hatırlıyorum. Köyün iki tane bakkalı vardı. Onlarda da Mert’in alıştığı hiçbir paketli ürünü bulamadık. Meraklı meraklı bakan gözler. Fakirlik ve çaresizlik sinmiş etrafa…

Üç göz oda. Bir gözü mutfak, bir gözü oturma odası, bir gözü de salon işte. Gittiğimiz bütün evlerin oturma odalarında tahtadan dolapları vardı. Benim için en büyük sürpriz banyolarının da bu dolaplarının içinde olmasıydı. Misafire en sıcak oda(ahırın üstü) ayrılmış. Köylü insanın en değerli malı hayvanlarıymış. Akşam yemeği için sofra bezi salona serildi. Sofranın etrafına büyükler toplaştı. Misafir düşünülmüş, fırında tavuk yapılmıştı. Torunlar, dede tarafından izin verildikten sonra yanaştılar sofraya. Gelin ortalarda yok. O mutfakta yiyormuş!

Çocukların biri Mertle yaşıt, diğeri Mete’den 6 ay büyük, 2 yaşını yeni geçmiş. Mert her zamanki gibi “bunu yemem, bunun içindeki şunu çıkart” derken diğer çocuklar tabaklarını bitirmişler, boş tabaklara tekrar yemek konup konmayacağına bakıyorlardı merakla. İkinci tabaklar da geldi, bitti. Ancak çocuklar yine “acaba bize biraz daha bir şeyler verirler mi?” diye bakıyorlardı. Mete’nin yemeği ise yanımızda getirdiğimiz hazır kavanoz mamasıydı. O da reklamlar eşliğinde ağzı açtırılıp, çeşitli taklalar atılarak yutturabiliyorduk ancak. Amca bu durumumuzu hayretle izlemiş, üzülmüş “ varlıktan bunlar, hep varlıktan, eğer yokluğu görselerdi bu çocuklar, böyle olmazlardı” demişti.

Bu evde ya da Anadolu’nun buna benzer binlerce köyünde yaşayanların “canı ne zaman sıkılır?” diye düşündüm. O sofraya yiyecek gelmediğinde, o gözleri doyuramadıklarında “işte o zaman canları sıkılır” diye aklıma geldi. Bir yıllık geçim paralarına biz 4 gün kalmak için tatil köyüne gidecektik. Eşimle suçluluk duygusu hissettik. Canımız sıkıldı.

Amcayı duyar gibiyim. Can sıkıntısı mı? Psikolog mu? Hep varlıktan bunlar, hep varlıktan…

 
Toplam blog
: 52
: 7250
Kayıt tarihi
: 08.11.07
 
 

1971 Fethiye'de doğdum.  2000 yılından beri evliyim. Büyüğü 29, 17 yaşında, diğeri 12 yaşında ü..