Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

02 Ağustos '12

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Can suyu

İnsanoğlu ana rahmindeki gelişimini su içinde tamamlar. Bebek doğduğunda vücudunun %90-95’ini su oluşturmaktadır. Yıllar içinde bu oran %70-80’e düşer. Vücudumuzdaki su musluk suyu gibi değildir. İçerisinde Ca, kalsiyum, magnezyum, demir, sodyum, potasyum, klor gibi elementler vardır. Bir şekilde deniz suyuna benzetebiliriz.

İnsan vücudunda yaklaşık olarak 50 trilyon hücre vardır. Bu kadar hücre, beynin eşgüdümünde, can suyu içerisinde her biri üzerine düşen görevi yerine getirmekle yükümlüdür. Can suyu içerisinde kimyasal elementler, elektrolitler, proteinler, şekerler bulunur.

Gelin bu suyun önemini kavramaya çalışalım. Can suyunu bir renk olarak düşünelim. Fizyolojik ve psikolojik olarak kendimizi çok iyi hissettiğimiz zaman suyun rengini turkuaz olarak hayal edelim. Turkuaz renkli can suyunda tüm hücreler faaliyetlerini kusursuz olarak yerine getirirler. Şimdide her şey yolunda giderken birden sinirlendiğimizi, üzüldüğünüzü farz edin. Bu durumda turkuaz renkli suyun içerisine aniden beyinden böbreküstü bezlerinden yıkıcı hormonlar(Kortizol, adrenalin) salgılanır. Tıpkı turkuaz renkli suyun içine kırmızı boya salınmış gibi suyun rengi değişir. Vücut sıvısında turkuaz renk artık kaybolmuştur. İşte bu sıvının renginin değişmesi sonucunda 50 trilyon hücre arasındaki koordineli çalışma ahengi bozulur. İnsanın dış görünüşü de değişir. Yüzü ya solgunlaşır ya da kızarır. Bu durum 15-20 dakika için faydalı olabilir. Zira kişinin ağrı eşiği yükselir. Vücut dikleşir. Kanlar gerilir. Kişi gerilmiş yay gibidir.

Kızgınlık ve tehlike geçince de can suyu rengi yavaş yavaş turkuaza dönmeye başlar. Hücresel faaliyetler de normale döner. Bir Çin atasözünün dediği gibi “ZİHİNDE ŞAHLANAN, KENDİNİ BEYİNDE GÖSTERİR.”


Nasıl ki kızgınlık ve tehlike anında can suyu rengini turkuazdan başka renge dönüşüyorsa neşe, mutluluk, hoşgörü anında da tekrar eski rengine turkuaza dönüşür. Bu olayı daha kolay anlaşılması için şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. Turkuaz renkte, içinde her türlü canlı olan bir göl düşünelim. Balıkları ve su bitkilerini de hücre olarak hayal edelim. Gölün suyunun rengi turkuazken her şey yolundadır. Zaman içinde bu gölün kıyısına bir fabrika kurulduğunu düşünelim. Fabrikadan göle zehirli atıklar karışacaktır. Bir süre sonra gölün doğal rengi değişecektir. Bu durumda gölün içindeki canlıların sağlığı giderek bozulacaktır. Daha da ilerisi öleceklerdir. İşte bizim vücudumuzda stres fabrikalarının kurulmasına izin verirsek bizim hücrelerimizde tıpkı göldeki balıklar gibi zamanla hastalanıp öleceklerdir.


CAN SUYUNUN RENGİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER


1. Solunumla aldığımız hava ve içindeki moleküller (kısaca hava)
2. Yediğimiz içtiğimiz gıdalarla alınan moleküller (kısaca yiyecekler)
3. Düşüncenin ürettiği moleküller (üzüntüler, sevinçler, mutluluklar v.s….)

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..