Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Can suyum

Can suyum
 

Sana değen, çöl ateşinde kavrulsun! Çünkü sen, hayallerimin aşkısın.


Can suyu nedir? Bilir misin sen bebeğim? Seni soranlara ben, o benim can suyum diyorum.

Hani toprağa dikilen fidanların dibine dökülen ilk su var ya... 

Onlara can veren, dikilirken fidanlar; toprakla örtülmeden dökülen hani...

Herkesin can suyu dediği, yaşam suyu bellediği...

Fidan, yeşerip kök salsın diye dökülen su...

Döküldüğü fidana tutmuş gözüyle bakılandır can suyu...

Tıpkı senin de benim can suyum, yaşam ağacım olduğun gibi...

Sahi!... İlk ne zaman dökmüştün seni ruhuma?

Canın, tenime ne zaman değmişti?

İlk seferinde, sade dokunmuş muydun? Yoksa öpmüş müydün tenimi; her zamanki gibi, belli belirsiz; usulca...

Ya ben nasıl davrandım sana o an?

Yumuşak? Sakin? Sabirlı? Şefkatli? Şehvetli? Ya da dağları delecek kadar sert bir eski Roma askeri gibi? Yahut alabildiğine vahşi ve hunharca?

Bence en sonuncusudur! Çünkü ben... Seni gördüğümde... Kendimi unutur ve hatta, insanlıktan çıkarım! İyi mi!

Her yerine dokunayım derken, tek bir zerreni unutmaktan korkarım çünkü.

Sana olan korkum, vahşileştirir, hunharlaştırır beni. Kusuruma bakma. Kızma bana meleğim...

Seni düşünürken; hırçın bir şahine, yırtıcı bir atmacaya, gökyüzünün kralı kartala dönüşürüm bazen...

Ah kız zilli! Yine azdırdın beni! Sakin sakin can suyumu döküp, huzurlu şırıltını içime, yüreğime, ruhuma akıtırken; aklı başında bir insan gibi... Vahşi bir eski Roma askerine çevirdin beni...

Yuh olsun sana! Yuh olsun aşkıma!

Sen kiiiim! Can suyum olmak kim! Hadi git işine!

Sen... Azgın bir aşk ateşisin. Sendeki su; olsa olsa, aşkın unutulmuş mahzenlerinde yıllanmış bin yıllık şaraplarıdır.

Fondipletip bana aşk şaraplarını... Bi de can suyu diye yutturursun haa!...

Bir daha sana kanarsam, Arap olayım! Bak! Yüreğim kanıyor yine.

Bedevinin kızgın çöllerde arayıp da bulamadığı, can suyu kılığında gözüne gözüken, hayali, ulaşılmaz bir Serap'sın sen! Anladım...

Senin adın bundan sonra, Can suyu değil, Serap olsun. Olma mı!

Benim yerime gözü sana değen Arap olsun!

Çölde gördüğü Serap'a; gerçek sanıp aldansın!

Ve sen... Yine benim can suyum ol yalnız...

Herkeslerin görüp, kimselerin ulaşamadığı...

Yanına gelenin, tenine değemediği...

Bir yandan seraba dalıp, öte tarafta, çöl ateşinde kavrulduğu...

Olma mı!

Olur, olur! He de kız!

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..