Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '11

     
    Kategori
    Edebiyat
     

    Can Yücel'den İkini Yeni'ye... Şiirdeki gizemli dünya

    Edebiyat, yaşamımıza girdiğinden beri şiirin edebiyat dahilinde mi yoksa dışında bir yerlerde mi olduğu tartışılagelmektedir. "Şiir edebiyatın bir parçası mıdır?" ya da "Edebiyatın dışında düşünmemiz gereken başlı başına bir olgu mudur şiir?" sorularıyla karşı karşıya kalmaktayız. Bu konu üzerinde günümüz modern Türk şairi ve "1980 Sonrası Türk Şiiri" topluluğundan olan Haydar Ergülen: "Şiir, edebiyatın dışında ayrı bir yeri olan ve ondan uzak düşünülmesi gereken düşünceler sistemidir."şeklinde bir beyanda bulunur. Doğruluğu tartışılabilir; katılanlar ve bu fikre karşı çıkanlar olabilir, o ayrı konu. Bu konuya yoğunlaşmadan anlatmak istediğim asıl konuya geçmek istiyorum.

    Türk şiiri günümüze gelene kadar pek çok aşamadan geçti, sekteye de uğradı, şaha da kalktı ve neticede şu andaki konuma geldi. Günümüzde "Türk Şiiri" diye bir şey varsa bunu pek çok şair ve ait olduğu topluluklara borçluyuz. Borçlu olduğumuz şairlerimizden biri de Avrupa Edebiyatı' nın önemli şiirlerini o nadide çevirileriyle edebiyatımıza kazandıran Can Yücel' dir ve bugün şair dediğimizde başı çeken isimlerdendir bu yorgun şairimiz. Muhteşem çevirileri dışında zihninin derinliklerindeki gizemi, o mistik düşünce ve emellerini de şiirler yazmak suretiyle ifşa eder. Türk şiirinde mistik bir hava seziliyor ve okuyucunun hayatında bir tesiri oluyorsa bu şiirler: Can Yüceldir burada karşımıza çıkan. Aslında çoğunlukla aşk vardır Yücel'in şiirlerinde; ama sıradan, basit bir aşk olmayıp, büyük bir mistik hava algılanan şiirler bunlar. Can Yücel'den önce yok mudur mistik şiir? Sürüsüne bereket, vardır çok sayıda; ancak modern anlamda hem de çağımız çerçevesinde gizli şiirlerdir onunki. Hatta modern mistisizm diyelim bunun ismine. En çok bilinen şiirlerinden biri olan "Her Şey Sende Gizli" nasıl da güzel anlatıyor gizliliği ve insanın içindeki gizli cevheri. Buradaki gizlilik bambaşka bir şeyi anlatıyor kanısında olabilirsiniz, haklı da olabilirsiniz; lakin şiir karşıdakinin ne anladığına da bağlıdır değil mi biraz? Ben böyle anlıyor ve üzerinde böyle düşünüyorum. Şiirin muhtevasını değerlendirecek olursak durum bu.  

    Sadece başlığından da anlayabiliriz aslında şiirdeki gizemin ne kadar ehemmiyet arz ettiğini. Bu başlığı kullanmasının sebebi şiirde bir bilinmezliğin, gizliliğin ve mistisizmin bulunması gerektiği olabilir, bir başlıkla mesaj vermek gibi hani. Şiirin çok çabuk anlaşılmaması gerektiğini düşünmüş Can Yücel ve bu doğrultuda ilk okuyuşta anlaşılmayacak şiirler kaleme almış, hemen algılanamayacak düşünceler denizine dalmış ve orada mücadele verip bizlere ulaşmıştır diyebiliriz ki bu da mistisizmin onun şiirlerinde yer aldığı düşüncesiyle paraleldir. Can Yücel'in bu başlığı şiirlerinde mistik, gizli öğeleri kullanan diğer şair ve şair adayları üzerinde pek tesirli olmuştur muhakkak. Bu başlık doğrultusunda Türk şiirinin vazgeçilmezleri olarak tanımlayabileceğimiz "İkinci Yeni" topluluğu da düşünülmelidir. Zira Türk şiirinin bu döneminde mistik şiir şaha kalkmış ve de çok önemli, hâlâ da dillere pelesenk, zihinlere hapsedilmiş şiirler kaleme alınmıştır. Can Yücel'in de tespiti gibi ne anlatırlarsa anlatsınlar şairler, anlattıkları bir nebze kalıyor içlerinde. "Garip Akımı" ile günlük kullanılan dille yazılan şiirlere gösterdikleri tepkilerle böyle bir hareketi başlatmıştır bu şairlerimiz. 

    Onlar, şiir dilinin çok aşikâr olması taraftarı olmamış, sanatlı, imgeli ve mistik öğelerle bezenmiş olması gerektiği üzerinde durmuşlar ve de netice itibariyle mistik şiirin temelini sağlamlaştırıp, bu şiiri yükselişe götürmüşlerdir. Bunun gereği olarak da bu dönemin şairleri Turgut Uyar'da olsun, Edip Cansever'de bunun izlerini görmekteyiz. Bu şairlerin şiirlerindeki sıkıntı ve bunalım onları mistisizme götürmüş ve o çizgide ilerlemişlerdir. Örneğin, Edip Cansever'in "Belirsizlikler" adlı şiirinde mistik havayı anlayabiliyoruz. Aynı şekilde "Ölü Sirenler" adlı şiirinde de bu denli gizlilik vardır. Bu şiirinin son kısmında şöyle der: 

    Akşam geri verince bana gözlerimi
    Şehir de kayboldu, denizin durgunluğu da
    Bir Anka kuşu yeniden karıyorken küllerini
    Bir kaya oyuğu kendini alıştırıyorken boşluğa
    Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi.
    Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin
    Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi.

    Yine, Turgut Uyar'ın okuyucularına seslendiği şiirlerinde de mistik bir hava soluyoruz. Öylesine gizem vardır ki onun şiirlerinde bir an gerçeklikten uzak, onun zihinlerimizde uyarladığı farklı âlemlere yolculuk yapıyor, düşüncelerinde kayboluyoruz. "Göğe Bakma Durağı" mesela. Yoğun bir aşkın anlatıldığı güzel sözler. Esasında derinlerde saklı bir düşünce var orada, çok da çıkarım yapamıyoruz mistik havasıyla ilgili şiirin; fakat görünen anlamı altında neler neler yatıyor.

    Cemal Süreya "İkinci Yeni" ekibinin en romantik üyesi. Şiirlerindeki romantizm aşka olan inancımızı sağlamlaştırıyor evet, ve tabii ki o da mistik bir anlatımla karşımıza çıkıyor. Her ne kadar o da Can Yücel gibi aşkı şiirlerinde iliklerine kadar hissediyorsa, dizeleri arasına gizemli fikirler eklemeyi de ihmal etmemiştir. Şunu söylemek istiyorum: şiirlerinde mistisizmin tesiri olmayan "Garip Akımı"na tepki olarak doğan "İkinci Yeni" akımı mistisizmi doruklarda yaşayarak çok şey katmıştır şiirimize ve de biz okuyuculara.

    Hâlâ şevkle Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Ece Ayhan, İlhan Berk ve Sezai Karakoç okunuyor ve kendileri hakkında yazılar yazılıyor, incelemeler yapılıyor, konferanslar düzenleniyorsa işledikleri konu gerçekten sükse yaratmış anlamına gelir, ve de herhangi bir gelenek ve topluluğa bağlı kalmadan eserler veren Can Yücel ülkemizde unutulmamışsa fikirleri gerçekten kabul görmüş demektir. İşte şiirimizde gizliliğin, gizemin, mistik havanın durumu budur ve de bu konulara okuyucular devam edecek demektir, bu devam ettikçe de bu şairlerimiz hala baş tacı olarak dolaştırılacaktır.

    Saygılar. 

     
    Toplam blog
    : 1
    : 2964
    Kayıt tarihi
    : 05.09.11
     
     

    1992 yılının kasımında Zonguldak'ta dünyaya getirildim. 90'lı yıllarda çocuk olmak gibi bir şansı ha..