Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '07

 
Kategori
Güncel
 

Çanakkale...

Çanakkale...
 

Merhaba sevgili dostlarım. Bu hafta sonu partnerimle bir kaç günlük bir çanakkale seyahatine çıktık. Çok güzel bir otelde, çok keyifli bir tatil geçirdik. Doyasıya gezdik, kafamızdaki problemlerden biraz olsun kurtulduk. E tabii Çanakkaleye kadar gitmişken karşıya geçip Gelibolu'yu ve şehitlikleri gezmemek olmazdı. Şimdi burada sizlere gezi rehberliği yapacak halim yok, merak etmeyin Çanakkale savaşlarını da anlatmayacağım. Yalnız içimde yer eden bir toplumsal yarayada dokunmadan geçemeyeceğim. Bunun içinde sizlere gezimizden birazda olsa bahsetmem lazım.

Öğle saatlerinde Kilitbahir iskelesinde başladı turumuz. Alçıtepe köyünden 71 yaşında sevimli bir ihtiyar olan tur rehberimizin anlattıklarını dinlemeye başladık yirmi kişilik minübüsün içinde. Önce Seyit onbaşı nın 276 kiloluk top mermisini tek başına kaldırıp dönemin en modern savaş gemilerinden Ocean zırhlısını batırışını dinledik, sonrada Ertuğrul koyunda 63 kahraman Türk askerinin 3 alay ingiliz askerine karşı 10 saat direnişini. Şehitler abidesine geldiğimizde ise gözlerimiz ister istemez mezarlara ve üzerlerindeki isimlere takıldı. İzmir-Hasanoğlu Mustafa, Bolu-Mahmutoğlu Hüseyin, Kars-Ahmetoğlu Mehmet vs vs... Her mezarın üzerinde 36 şehidimizin memleketi ve ismi var. Orada yatan şehit sayısı 62, 000. Toplam şehidimiz ise 263, 000 kişi. O mezarlar ve üzerinde yazanlara baktığım an aklıma şu geldi. Demekki bundan 90 sene önce türk, kürt, alevi, sünni, laz, çerkez, tatar ayrımı yokmuş. Güzel memleketimizin her yerinden insanlar vatan toprağını savunma bilinciyle akın akın Çanakkale ye koşmuş, omuz omuza savaşmış ve şimdide koyun koyuna yatıyorlar. Birde ülkemizin şimdiki durumuna bakalım. Türk kürtten nefret eder olmuş, kürt türk ten. Alevi sünni ye bıçak biliyor, laz çerkeze. Biz bu durumlara nasıl düştük? Aynı toprakların üzerinde paylaşamadığımız nedir?Hepimizin vereceği cevap aynıdır sanırım. Dış mihrakların ülkemiz üzerinde oynadığı oyunlardan bahsedeceğiz. Peki buna neden izin veriyoruz? Orada şehit düşen atalarımız yedi düvele, dünyanın en güçlü ordularına karşı durmuş. Biz nasıl oluyorda cennet vatanımızı bir kaç çapulcunun bölücü fikirlerine teslim edebiliyoruz? Ülkemizin her geçen gün biraz daha parçalanmaya doğru sürüklendiğini göremeyecek kadar körmüyüz?Bunu görebiliyorsak, kılımızı kıpırdatmayacak kadar vurdumduymaz mıyız? Ve de biz ne yapabiliriz ki deyecek kadar acizmiyiz? Seyit onbaşı tek başına Ocean zırhlısının hakkından gelirken biz nasıl oluyorda Diyarbakır'ı Türkiye ye karşı kışkırtırım diyen Barzani isimli eşkıyanın hakkından gelemiyoruz. 63 kişi 3 alay askere karşı vatan toprağını ölümüne savunurken biz 70 milyon kişi nasıl oluyorda vatanımızı bir kaç lobici faaliyete teslim edebiliyoruz. Yoksa vatan severlik duygumuzu kaybetmeye mi başladık? Vatan perverlik duygumuz gelişmiyor mu, geliştirilemiyor mu? Daha okul öncesi eğitimde verilmeye başlanması gerektiğini düşündüğüm bazı manevi değerlerimiz gittikçe yozlaşmaya mı itiliyor? Kabul etsekte etmesekte bir soğuk savaşın içindeyiz. Bizim kaynakları bol cennet gibi bir vatanımız ve bu vatanı parçalayarak elimizden almaya çalışan dost görünümlü düşmanlarımız var. Unutmayalım ki önce Çanakkale savaşlarında, sonra Kurtuluş savaşında olmak üzere iki kere bu vatanı kaybetmenin eşiğinden döndük biz. Artık ben dahil hepimiz elimizi taşın altına sokalım ve vatanımızın değerini anlamak için bir 263, 000 şehit daha vermemiz gereken günlerin gelmesini beklemeyelim.

Bu yazıyı yazarken aklıma en az yukarıda anlattıklarım kadar önemli olduğunu düşündüğüm bir konu daha geldi. Biz gezimiz sırasında düşman donanmasının boğazı geçememesinde çok önemli bir paya sahip olan Nusrat mayın gemisinin orjinalinin Mersin de, Seyit onbaşının Ocean zırhlısını batırdığı topun ise İstanbul'da Beşiktaş askeri müzesinde bulunduğunu öğrendik ve bunların Çanakkale de değilde orada ne işleri olduğunu çok merak ettik. Nusrat mayın gemisi bakımsızlıktan az kalsın parçalanacakmış. Çanakkale deki savaşların yapıldığı, altında 263, 000 şehidimizin yattığı tabyalar ise 1-2 sene öncesine kadar kendi kaderine terk edilmiş durumdaymış. Hepimizin bildiği gibi şehitler abidesi bile geçen sene bakım ve onarımdan geçmeseydi yıkılma tehlikesi vardı. Biz daha tarihimize bile sahip çıkamıyoruz arkadaşlar, vatanımıza sahip çıkamamamıza şaşırmamalı. Neyseki son bir kaç yılda doğru düzgün bir kaç çalışma yapılmış ve hiç olmazsa tabyalar güzelleştirilmiş. Bu çalışmalarda emeği olan, tarihimize sahip çıkan herkese sizlerin huzurunda burada teşekkürü borç biliyorum... Son olarakta Çanakkale savaşında askerlerimizin öğünlerinden bir kaçını yazmak istiyorum buraya. Ne kadar zor şartlarda vatan toprağını savunduklarını görelim, belki cennet vatanımızın değerini daha iyi... anlarız...

15 Haziran= Sabah (üzüm hoşafı) Öğlen (yok) Akşam (yağlı buğday çorbası) Ekmek (tam)

26 Haziran= Sabah (yok) Öğlen (yok) Akşam (üzüm hoşafı) Ekmek (tam)

18 Temmuz= Sabah (üzüm hoşafı) Öğlen (yok) Akşam (yok) Ekmek (yarım)

8 Ağustos= Sabah (yarım ekmek) Öğlen (yok) Akşam (şekersiz üzüm hoşafı)

 
Toplam blog
: 9
: 2083
Kayıt tarihi
: 28.03.07
 
 

Eskişehirliyim. Yirmi beş yaşındayım. Ziraat Mühendisiyim. Sizlerle tanışmamı hayatıma bir çok artı ..