Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '07

 
Kategori
Tarih
 

Çanakkale bilinmeyeni

Çanakkale bilinmeyeni
 

Türkiye'nin en gizemli bölgelerinden biri de, Çanakkale Boğazının çevresinde yer alan, Misya yöresi dahilinde yerleşik olan ve Çanakkale iliyle, Gelibolu Yarımadasını ve Troya kentini kaplayan alandır. Yeraltı ışık ülkesi Agarta'nın yeraltı galeri ağının girişlerinden birinin bulunduğu bu bölgenin, tarihin gidişini etkileyecek çapta gizemli fenomenlere sahne olmak gibi bir özelliği vardır.

Yaklaşık İ.Ö.1100 yıllarında, bu bölgede, Grek mitolojisinin Tanrıları ile Kahramanlarının sürekli olarak ortaya çıktıkları ve savaşan ölümlülerin çarpışmalarına katıldıkları efsanevi Troya savaşı yapılmıştı. İşte Troya savaşının kaderini tayin eden de, Tanrı denilen varlıkların, ya da daha ziyade, Yüce güçlerin temsilcilerinin ölümlü beşerlere bu şekilde müdahele etmeleri olmuştur. (Tabi bunlar mitolojide geçen masallar!!!!)

İ.Ö.72 yılında, Romalı general Lucullus ve Pontus Kralı VI.Mithridates'in orduları Çanakkale yakınlarında karşı karşıya geldi. VI.Mithridates tam Roma ordularına saldırmak üzereyken çok tuhaf bir olay meydana geldi. Birdenbire gökyüzü açıldı ve iki ordu arasına, gökten, parlak, gümüşi renkte, silindir biçiminde büyük bir obje indi. Bu fenomen iki orduyu da şaskın bir hale getirdi ve hareketsiz bıraktı. Sonuçta bu fenomen vasıtası ile yukarıdaki bilinmeyen güçler, VI.Mithridates'in kaçması ve savaşı Lucullus'un kazanması yönünde bir müdahale ile tarihin çizgisini değiştirmişlerdir. Yaklaşık 2000 yıl sonra aynı bölgede yapılan ve tarafların kaderini tayin edici mahiyette olan bir diğer savaşta, bütün bir alayı ortadan kaybolmasına yol açan çok daha tuhaf bir fenomene sahne olan Çanakkale savaşıydı. 28 Ağustos 1915 sabahı, bir İngiliz alayı, Anafartalar'daki Suvla koyunda, 60 no'lu tepe (kayacıkağılı) yakınlarındaki garip bir yer bulutuna girmiş ve bir daha hiç görülmemişti. Daha sonrada bu alayın kayıp olduğu rapor edilmişti.

Olayın tanıkları olan Sappers F.Reichart (4/165), R.Newnes (13/416) ve J.L.Newman (numarası yok) imzaladıkları bir raporda, gördüklerini şu şekilde anlatıyorlardı;

"..Güneş doğduğunda hava gayet açıktı, görünürde tek blr bulut yoktu... Ancak 60 no'lu tepe üzerinde, ekmek biçiminde altı ya da sekiz adet bulut asılı duruyordu... Hepsi de aynı biçimdeydi. Saatte 7 ya da 8 Km.'lik bir hızla güneyden esen rüzgara rağmen bu bulutlar pozisyonlarını hiçbir şekilde ya da biçimde değiştirmedikleri gibi, rüzgarın etkisi altında da sürüklenmediler. Yerden 150 m. yukarıda yer alan gözlem noktamızda görüldüğü kadarıyla, yaklaşık 60 derecelik bir yükseklikte öylece asılı duruyorlardı. Bu bulut gurubunun tam altına rastlayan yerde, arazi üzerinde, aynı biçimde olan ve sabit duran, yaklaşık 250 m. uzunluğunda, 60 m. yüksekliğinde ve 60 m. genişliğinde bir bulut bulunuyordu. Bu bulut tamamen yoğundu ve hemen hemen katı bir madde yapısında görünüyordu... Tüm bunlar yerdeki bulutun 2500 m. kadar güneybatısında, Rododendron dağı burnu üzerindeki siperlerimizde yerleşmiş bulunan NZE 1. Sahra bölüğünün 3. Takımının 22 askeri tarfından gözlemlenmişti. Gözlem noktamız 60 no'lu tepeye 980 m. kadar yukarıdan bakıyordu. Sonrada anlaşıldığına göre, bu tuhaf bulut kuru bir dere yatağının ya da çökmüş bir yolun (Kayacık Dere) üzerinde bulunuyordu ve arazi üzerinde böylece dururken yanları ile uçları mükemmel bir şekilde görebiliyorduk. Öteki bulutlar gibi açık gri renkteydi... Daha sonra, birkaç yüz kişiden oluşan İngiliz alayı First Forth Norfolk 'un bu çökmüş yol ya da dere boyunca 60 no'lu tepeye doğru ilerlediğini farkettik. 60 no'lu tepe üzerindeki birlikleri takviye etmeye doğru gidiyor gibiydiler. Ancak, söz konusu buluta ulaştıklarında , hiçbir tereddüt göstermeksizin doğrudan bulutun içerisine ilerlediler. Sonunda 60 no'lu tepe üzerinde yayılarak savaşmak üzere hiç kimse ortaya çıkmadı. Bir saat sonra, yürüyüş kolundaki son erler de bulutun içerisinde kaybolduktan sonra aynı bulut, gayet rahat bir şekilde yerden yükseldi ve herhangi bir bulut ya da sis gibi, yavaşca hareketlenerek, raporun başında değindiğimiz diğer bulutların yanına katıldı. Tüm bu süre boyunca bu bulut grubu aynı yerde asılı olarak kalmıştı ve o tuhaf yer bulutu onlara katılır katılmaz hepsi birlikte kuzeye, yani Trakya'ya doğru ilerlemeye başladılar birkaç dakika sonra gözden kaybolmuşlardı."

"Söz konusu alay kayıp ya da yok edilmiş olarak bildirildi. İngiltere, Türkiyeden bu alayın geri verilmesini istediğinde, Türkiye, bu alayı ne esir aldığını, ne temas ettiğini ve ne de böyle bir alayın varlığından haberi olmadığını belirten bir yanıt vermişti. 1914-1918 yılları arasında bir İngiliz alayı 800 ile 4000 kişi arasında oynayan bir güçten oluşurdu. Bu olayı gözlemlemiş olan bizler, Türkiye'nin söz konusu Alayı hiçbir zaman esir almadığını ve ya da temas etmediğini teyit ederiz"

Charles Berlitz, bu olayı "özel manyetik alanların ya da sismik fayların yahut her ikisinin birden bulunduğu yerlerin civarında, bilinmeyen varlıkların, müdahaleleri" nin sözkonusu olabileceğini gösterdiği için, ilginç bulmaktadır. Charles Berlitz, bu sözleri ile Çanakkale Boğazı civarındaki gizemli bir bölgenin varlığına da işaret etmektedir. Araştırmacı Robin Collyns, aynı konuyu işlediği bir yazısında, John Hargrave'in "Suvla Koyu" çıkartmasına ilişkin olarak yaptığı bir açıklamayı aktarırken; "21 Ağustos 1915 tarihinde, birkaç tabur, pusula ibresinin aşırı derecede kuzeye doğru sapmasından dolayı bu alanda yönlerini kaybetti" demektedir. Collyns, olaya yol açan garip bulutların, aslında İngiliz alayını kaçıran ve manyetik düzensizliklere yol açan uzay gemileri, yani Ufolar olup olmadıklarını sormaktadır. Bu konudan olmak üzere, dikkat edilmesi gereken bir diğer noktada, yeraltı dünyasına açılan girişin bu bölgedeki mevcudiyetidir. Grek mitolojisinde geçen tebai kralı Athamas'ın, ilk eşi Nephele'den Phrixus adında bir oğlu ve Helle adında da bir kızı olur. Bir süre sonra Nephele'den bıkan Athamas, İna adında ikinci bir hanım alır. İna Çocukların kurban edilmesi için Athamas'ı ikna eder ve tam kurban edilirlerken, anneleri Nephele, (ki bu isim bulut anlamına gelir) ortaya çıkar ve bir bulut gibi çocukları sarıp sarmalayarak, Hermes'in kendine verdiği, postu altından olan ve uçan bir koçun sırtına bindirir. Ama tam Çanakkale boğazının üstünden geçerlerken, bir fırtına kopar ve zavallı Helle, düşer ve boğulur. Bunun üzerine buraya Helle'nin denizi anlamına gelen "Hellespont" adı verilir. Bu olaydan sıyrılan Phrixus ise Colchis'e götürülür. Koç burada Zeus'a kurban edilir. Bu koçun altın postu daha sonra Jason ve Argonotlar'ın arayacakları ünlü altın post haline gelecektir. Görüldüğü gibi bu son derece ilginç bir öyküdür. Bir bulut ortaya çıkmakta ve iki çocuğu kaçırmakta ve uçan altın bir araca bindirmektedir. Gelibolu'daki alayın kaybolması fenomeni ile bu efsane arasında şaşırtıcı bir benzerlik vardır. Belki tüm Alay da, Collyns'in kuşkulandığı gibi, aynı şekilde bir Ufo'ya nakledilmiştir. Acaba bu buluta girdiklerinde Demateryalize olup, sonra Ufo'nun içinde materyalize mi olmuşlardı? Bu bir tür ışınlanma vakası olabilirdi fakat olaydan sonra bu bulutun dağılmayıp, tuhaf şekilli diğer bulutlara katılmış olması ve bunları hepsinin Tekirdağ'a doğru hareketlenmesi, bulutun kendisinin bir Ufo olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Ufolojik literatürde bulut görünümünde olan Ufo'lara ilişkin gözlemlere sık sık rastlanmaktadır. Muamma dolu Çanakkale bölgesi görünüşe göre manyetik kökenli olan düzensizliklerin meydana gelişine paralel olarak yoğun bir Ufo faaliyetinin de gözlemlendiği diğer gizemli bölgelerin kesişme noktasını oluşturuyor gibi gözükmektedir.

Ref:Bu yazı farklı araştırma kanallarından derlenmiştir.

 
Toplam blog
: 28
: 982
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Hayatı her sorguladığımda karşıma çıkan sonuçlara analitik yaklaşımlar sergilemeye devam ediyorum el..