Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '12

 
Kategori
Sinema
 

Çanakkale Çocukları- zorlama bir “barış” filmi

Çanakkale Çocukları- zorlama bir “barış” filmi
 

Hayal sınırlarını aşırı zorlayan bir film


Çanakkale Çocukları filmini izledikten sonra bir hayli özür dileyeceğim insan olduğunu hissettim. Mesela, Hisar’dan havada taklalar atarak Bizans askerlerinin üstüne atlayan, alayını tek yumrukla deviren, tek başına Bizans’ı fetheden Kara Murat Cüneyt Arkın’a… Bir kılıçta yirmi Çinliyi birden haklayan, bir o kadarını kılıcına geçirerek Çin usulü şiş yapan Tarkan ve Karaoğlan Kartal Tibet’e… Camoka Danyal Topatan’a, Yılmaz Köksal’a ve tarihi filmlerde oynayan diğer aktörlerimize, oynadıkları filmlerle maytap geçmiş olma ihtimalimi düşünerek özür borçlu olabilirim.

Bu filmlerin tamamı Çanakkale Çocukları yanında Oscar’a aday…

Erzurumlu bir Türk’ün Merlbourne’de tanıştığı İngiliz kadınla evliliğinden doğan iki erkek çocuktan biri asil bir İngiliz’e benzemekte, diğeri ise kavruk bir Türk evladıdır. Asil İngiliz çocuk asil İngiliz ordusunda, kavruk Dadaş kardeşi ise “sefil” Türk ordusunda, birbirlerinin kanını dökmek için Çanakkale’de çarpışmaktadır. Dadaş’ın süngüsü abisinin, abisininki kardeşinin karnını deşer. Ölürler…

Onların öldüğünü rüyasında gören İngiliz anne cepheye giderek ikisini de diriltir!!! Valla benim aklım ermedi… Hayal gücünü işte bu kadar zorlayan bir film…

Anne, cepheye elini kolunu sallayarak gitmez tabii. İttihat Terakki’nin önde gelenlerinden biri olan kocasını da çanta niyetine yanında taşır…

Kocası, Osmanlı’nın yeniden eski şanlı günlere dönmesi için herkese hamasi nutuklar çekmekte ve ölümüne savaşmak gerektiğini savunmaktadır. Karısı, oğullarını cepheden kurtarmak isteyince önce ufak bir trip yapar, sonra da Enver Paşa’dan torpil patlatarak, başkalarının evlatlarının kitleler halinde şehit düştükleri cepheye, kendi çocuklarını kurtarmaya gider. Filmin tek takdir edilecek tarafı bu. Siyasiler hep aynı. Başkalarının evlatlarının canları pahasına savaşı destekleyenler siyaset sahnesinde hiç eksik olmadı…

 Aşırı derecede iyimser düşünmeye kalksam, yapımcılar iyi niyetle yola çıkıp barışa hizmet eden bir film yapmak istemişler diyeceğim ama ne kadar zorlasam zorlayayım, “iyi niyet” hissedemedim; tersine sinsi bir art niyet sezdim…

Film, ülkemizi işgal etmek için Çanakkale’ye çıkarma yapanlarla, vatanlarını savunmak için canlarını verenleri aynı kefeye koyuyor. Savaş kötüdür… İşgal etmek de aynı, ülkeyi savunmak da. İkisi için de ölmeye değmez… Filmin özü bu…

Sıklıkla, üzerine sineklerin üşüştüğü kokmuş ve çukurlara doldurulmuş cesetler; parçalanmış, kopmuş, delik deşik olmuş uzuvlar gösterilerek barışı savunacağım ve yücelteceğim derken, aslında direniş aşağılanmış.

Hani, Çanakkale’yi küçük düşürmek isteyenler, öyle bir film yapın ki, çaktırmadan, hatta sanki övermiş gibi yaparak bu şanlı kavgayı alçaltın dese, Çanakkale Çocukları biçilmiş kaftan. Barış ve analık gibi yüce amaçlar kullanılarak, dünyanın saygı duyduğu bir destan bundan daha sinsice ayaklar altına alınamazdı.

Neredeyse bir ay öncesinden başlayarak film için bir hayli iyi “marketing” yapılmış, TV’lerde, basında ve billboardlarda bir hayli yer almış, çok pahalı bir yapım meydana çıktığı izlenimi verilmiş. Oysa filmin neredeyse tamamına yakını bir tiyatro sahnesi ya da stand-up dizileri kadar küçük bir mekânda geçiyor. 15-20 metrelik birkaç siper, bir savaş alanı ve bahçeli bir ev. Hepsi bu. Bir tiyatro sahnesi bile daha zengin…

Çanakkale Direnişi hakkında birkaç kitap okuyan bir lise talebesinin bile tespit edebileceği bir dolu maddi hatayı bir yana bırakalım, ama filmin en sonunda “Savaşın her iki tarafında toplam 450.000 asker ölmüştür,” cümlesi bile, yapımcıların Çanakkale’den ne kadar bihaber olduklarını göstermektedir. Herkes bilmeli ki, bizim şehit sayımız 55 bin, karşı cephedeki ölü sayısı ise maksimum 60-65 bin. Bunlar Genel Kurmay başkanlığınca teyit edilen rakamlar. Bunun dışındaki her rakam abartı.

Özetlersek, bedava bilet bulunsa, yanında patlamış mısır ve meşrubat yoksa, gidilemeyecek kadar kötü bir film. Emeğe ve harcanan paraya yazık diyemeyeceğim, ne emek verilmiş ne de para harcanmış…

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 173
: 2173
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..