Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '10

 
Kategori
Güncel
 

Çanakkale'de oğlunu kaybeden Avustralyalı annenin Ata'ya mektubu...

Çanakkale'de oğlunu kaybeden Avustralyalı annenin Ata'ya mektubu...
 

Seni Özledik!


Avustralya`nın başkenti Canberra`da Mustafa Kemal`in bir anıtı ve Çanakkale Şehitleri`nin anısına kurulan bir ağaçlık vardır. Anıtta Mustafa Kemal`e ait 1934 yılında yazılan bir mektup yer almakta ki yüksek bir kişiliğin tüm izlerini taşımaktadır.

Sanmıyorum ki, dünya tarihinde bir ülke lideri çıkıp da böylesi bir konuşma yapmış olsun ve bu derece yüksek maneviyatla gerçek bir medenilik örneği göstersin.

Okuyalım tekrar, Atatürk nasıl sesleniyor ANZAK'ların ruhlarına ve annelerine;

“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken İngiliz, Fransız, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Hintli kahramanlar!

Burada, dost bir vatanın toprağındasınız.Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle yanyana, koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!

Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedir ve rahat uyuyacaklardır.Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Bu kez Avustralyalı bir anne de Mustafa Kemal`in mektubuna karşılık bir mektup yazar;

“Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını alicenap sözleriniz hafifletti, gözyaşlarımız dindi.

Bir anne olarak bana bir güzelim teselli verdi. Yavrularımızın sonsuz uykularında huzur içinde dinlendiklerinden hiç şüphemiz kalmadı.

Majesteleri kabul buyururlarsa, bizler de size “Ata” demek istiyoruz. Çünkü yavrularımızın mezarları başında söylediğiniz sözler, ancak bir öz babanın sözleri gibi yüce.

Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan Büyük Ata`ya bütün anneler adına sevgi, şükran, saygıyla.”

Her okuduğumda tüylerimi diken diken eden, gözlerimi yaşartan bu iki mektuba ilişkin HaberTürk Muhabiri Ergur Altan'ın kaleminden çıkan harika bir yorumu da paylaşmak istiyorum;

Bir yanda kendi yurdu, kendi insanına karşı savaşıp da ölen askerleri şehit olarak, kahraman olarak, ana kuzusu gencecik bir evlat olarak gören Mustafa Kemal, bir yanda da, oğlu belki de hiç gitmek istemediği bir savaşa sürüklenen, oğlunun ardından bağrına ateş düşen bir annenin Mustafa Kemal`in mektubundan duyduğu teselli, merhamet ve saygı...

Bir yanda babalığın yüceliği, bir yanda anneliğin…

Bir amansız savaşın, bir tarifsiz yiğitliğin sonunda ne Mustafa Kemal`de bir kin, ne de oğlu Çanakkale`de, gurbette ölen bir annede düşmanlık…

Savaşın üzerine tesis edilmiş bir sulh, bir ferahlık yayan o güzel anneye ve babaya…

Bugün ABD`de konumlanan Ermeni Diasporası`nın Ermenistan halkının yaşadığı sefalete yoksulluğa karşı mücadele etmektense, bütün enerjisini 1915`te gerçekleştirilen göçün üzerinden oluşturulacak bir mağduriyet stratejisine harcaması ne hazin bir durumdur.

Madalyonun bir yüzünde sonuç varsa, diğer yüzünde sonucu oluşturan etkenler vardır. Aslı olmayan, abartılı bir sonuç çıkartılıyor ortaya ve sonuca bağlı etkenler zaten hiç araştırılmıyor bile.

Ülke yöneticilerimizse Diaspora`nın yıllardır attığı ve çoğunlukla başarılı olduğu adımlara karşılık, ülkemizde kaçak olarak çalışan Ermenileri sınırdışı etmekle tehdit ediyordu...

Nerede Mustafa Kemal`in kararlılığı, ileri görüşlülüğü, insancıllığı, nerede günümüz devlet adamlarının sığlığı, donanımsızlığı, bağımlılığı…

Bugün 20'li yaşlarda olan Azeriler dahi Ermeniler`in Azerbaycan topraklarını nasıl işgal ettiğinin, yaptığı katliamların birebir şahidi.

Bugün 20'li yaşlarda olan Bulgaristan göçmeni kardeşlerimiz dahi, 80li yıllarda yaşadıkları baskıları, zulümleri rahatça hatırlıyor.

Bugün 20'li yaşlarda olan Batı Trakya`daki soydaşlarımız dahi kendilerine uygulanan dinsel, kültürel, ekonomik baskıların yıkıntıları içinde.

On yıllar, yüzyıllar öncesine gitmeye gerek yok. Sadece bu topraklarda yaşayan Kürtler ve Ermeniler ve diğer halklar değil, Türkler de acılar, göçler, baskılar yaşamış ve yaşayan bir halktır.

Yalanlarla kandırılmış, düşünmemiz, sorgulamamız yasaklanmış, sesimiz bastırılmış, hakkımızı aramamız engellenmiş, hakkımızın ülkemiz yöneticilerince de asla aranmadığı, asla savunulmadığı bir halkız biz.

Ortak bir tarihimiz var oysa bizim; ortak acılarımız ve sömürülmelerimiz de var halen olanca hızıyla devam eden.

İçimizde olup da, bizi kendimize zalim olarak, katliamcı olarak, düşman olarak tanıtan ve bizim de bunu böyle kabul edip boynumuzu eğmemizin öngörüldüğü baskıcı ve riyakar tutuma karşı şunu sormak gerekir. Siz kendinizi ne derece farkındasınız ve sırtınızı yasladığınız emperyalist güçlerin sömürgeleştirdiği halkların, katlettiği, zulümler uyguladığı halkların ne derece yanındasınız?

Özgür olamayan piyon olur!

Üretemeyen, sulha ulaşamayan; sömürge olur!

Sadece yoksulluk vaat edilen halkların, sadece sömürülen, kandırılan halkların yaralarına merhem sürülmez; kanatıldıkça kanatılır yaraları. Bir küçücük pansumanla iyileşecek yaralar tümörlü, ölümcül bir hale dönüşür.

Bu bizim halkımız için de geçerlidir, geçmişte ve bugün ortak acılar yaşadığımız halklar için de, tüm ezilen dünya halkları için de geçerlidir.

Bugün 18 Mart 2010. Tüm Çanakkale Şehitleri`mizi , bize karşı savaşanlarla birlikte Mustafa Kemal gibi saygıyla anıyorum.

Bir sulh yazısıdır bu; Çanakkale`den yola düşen bir özgürlük, direniş ve insanlık yazısı…

Mustafa Kemal`in ve o güzel annenin dostluğunu, empatisini ve o hoyrat, sızılı zamanlarda dahi her türlü dayatmalardan uzak sakince sulhunu özlüyorum ben.

Türk halkının ve tüm ezilen halkların kendilerine dayatılan düşmanlıklara, kendilerine gösterilen ikiyüzlülüklere, baskılara karşı uyanacağı, birleşip direneceği ve özgürleşeceği zamanlara bizden sonraki o güzel kuşakların erişmesini diliyorum.

Ben, bu görüş ve duyguların altına tereddütsüz imzamı atıyorum. Kendimizi farketmenin zamanıdır artık.

 
Toplam blog
: 21
: 1531
Kayıt tarihi
: 10.07.09
 
 

Yaklaşık 14 yıldır eğitim sektöründe sırasıyla Grafiker, Art Director, Creative Director, Sanat D..