Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '19

 
Kategori
Tarih
 

Çanakkale Savaşları

Deniz harekâtıyla İstanbul'a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekâtıyla Çanakkale Boğazı'ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. İngiliz ve Fransız çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı olamadılar. Vikipedi,8 Mart,2013)
Adnan Ardağı, bu destanı  şu dizelerde dile getirmiştir:
 
Düşman kokar Arıburnu,
Kan yürür Conkbayırı ’na,
Durur mu Mustafa Kemal
Bırakır mı işini yarına?
 
Arıburnu’ ndaki Anzaklar 25 Nisan 1915’te yaptığı çıkarmanın temel amacı önce, Kabatepe ile Küçük Arıburnu arasındaki kumsallık bölgeye çıkmaktı. İlk aşamada Conkbayırı- Kocaçimentepe çizgisi denetim altına alınıp, oradan Maltepe bölgesi ele geçirilecek, böylece, Kuzeydeki Türk kuvvetlerinin Güneyde, Seddülbahir bölgesindeki Türk birliklerine yardımı engellenmiş olacaktı.
 
25 Nisan 1915 sabahı savaş gemilerinin, Türk mevzilerini sürekli vuran koruyucu ateşi altında, Anzak Kolordusu’nun 1. Tugayı’ndan 1500 kişilik ilk hücum dalgası, çıkarma botlarının bir şekilde kuzeye kayması sonucu, saat 05.00’te, Kabatepe bölgesi yerine Arıburnu kesimine çıkmak zorunda kalır. Bu noktada kıyı gözetlemesi yapan bir Türk takımının direnişine karşın, karaya çıkan Anzak birlikleri belirli bir noktaya kadar ilerledi Anzak Kolordusu’nun sahile çıkan Tümeni, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı buldu. Diğer taraftan, Bigalı’da bulunan Türk ordusu yedeği 19. Tümen, 24-25 Nisan gecesi Conkbayırı yönünde tatbikat yapmaktaydı. Gün ağarırken, Anzaklar’ın Arıburnu’na gelmesi üzerine, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, bir çıkarma yapıldığını anlayıp durumu ordu komutanına bildirir, ancak bir yanıt alamaz. Durum çok kritiktir. ”Arıburnu, Anafartalar cepheleri ateş içindedir.Gerginlik son haddine gelmiştir. Derhal karar vermek gerekir.Düşman denizden durmadan çıkarma yapar. Conkbayırı’nda iki taraf arasındaki mesafe 25-30 metredir... Mustafa Kemal kaygılıdır. Tehlike büyüktür. Ordu komutanı Mustafa Kemal’i çağırır, görüşünü sorar. Mustafa Kemal, Liman On San ders’e görüşünü çekinmeden bildirir:
__Bütün mevcut kuvvetlerin benim kumandama verilmesinden başka çare yok!
__ Çok gelmez mi
__Az gelir!”(Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, cilt:1,s.244)
 
Bir cephe komutanlığının az geldiğini sonunda Liman Von Sanders de kabul etmek zorunda kalır ve Anafartalar grubu kumandanlığını da Mustafa Kemal’e verir. Mustafa Kemal, çok önemli taktik ve stratejik planlar yapar. Doğa koşullarına uygun olarak askerlerini konuşlandırır.
 
Zaman zaman tartıştığı,tasarladığı ve uyulamaya çalıştığı savaş planlarını beğenmediği Çanakkale Savaşları’nın Komutanı Liman Von Sanders ,Mustafa Kemal için şöyle diyor:”Anafarta çevresinde toplanan bütün birliklerin komutasını 19.Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal Bey’e verdim.İlk askeri başarısını Trabulusgarp’ta gösteren Mustafa Kemal,sorumluluk ve görevden zevk duyan bir komutan özelliği taşıyordu.Daha 25 Nisan Sabahı 19.Tümenle ve hiçbir yerden emir almaksızın kendiliğinden çatışmaya katılarak düşmanı kıyıya kadar püskürtmüş, bundan sonra üç ay süreyle kırılmaz bir güçle sürekli düşman saldırılarına karşı koymuştu. Ona tam anlamıyla güveniyordum.”(Liman Von Sanders, Türkiye’de Beş Yıl I,s.112) 
 
Mustafa Kemal, kuvvetlerin konuşlanması konusunda cephe komutanı Liman Von Sanders’in planlarını, savunma için uygun bulmamış; savaşın en zor anında üst düzeyde sorumluluk almaktan çekinmemiş, kendi planını uygulayarak düşmanın ilerleyişini durdurmuştur. 27. Alayın ağır kayıplar verdiği haberini alınca, düşmanın Conkbayırı-Kocaçimentepe çizgisi ve uzantısını ele geçirmesi durumunda, onarılamayacak durumlarla karşılaşacağını kavrar. Ordudan emir gelmemiş olmasına karşın girişimi ele alıp tüm sorumluluğu yüklenerek, 57.Alayı bir batarya ile Kocaçimentepe yönünde harekete geçirir. Kendisi de durumu izlemek üzere Conkbayırı’na çıktığında,, Arıburnu kesiminden bazı askerlerin çekilmekte olduklarını ve düşman birliklerinin de bunları izlediklerini görür. O anı Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır:
 
“...Bu esnada Conkbayırı’nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırı’na doğru kaçmakta olduğunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:
-Niçin kaçıyorsunuz? dedim.
-Efendim, düşman dediler!
-Nerede?
-İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
 
Düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi durumu düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika dinlensin diye...Düşman da bu tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:
- Düşmandan kaçılmaz, dedim.
- Cephanemiz kalmadı, dediler.
- Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim.
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...” .(Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, cilt 1,s.238)
 
 Çekilen Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf da mevzi alıp duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü'nün Conkbayırı’ na yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an, Çanakkale Savaşları’nın kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişiyse, tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu durum Çanakkale Savaşları tarihi alanında çalışan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır.
 
Akdeniz Seferi Kuvvetler Başkomutanı Hamilton, kendinden o kadar emindi ki, “Türkler geri çekilmek için vakit bulamayacaklardır… Çanakkale geçilmezmiş! Göreceğiz bakalım, göreceğiz!” diyordu. Sabaha karşı saat 5.15 civarında İngilizler ilk aşamada Gelibolu’ya yaklaşık 30 bin kişilik bir kuvvet çıkardı. “…Çok başarılı bir çıkartma yaptık ” diye övünen Hamilton, askerlerinin iyi yetiştirilmiş olduklarından emindi. Bu yolla Türkleri yola getireceklerini sanıyordu. “Zırhlıları Boğaz’ı geçip Haliç’e ulaşsın” diye dua edip uykuya daldı. Ancak Çanakkale’de uyumayan bir komutan vardı: Mustafa Kemal… Nereden bilebilirdi ki orada bir Mustafa Kemal olacağını… Yarbay Mustafa Kemal’in o esnada orada bulunması, müttefikler için savaşın en acı şanssızlıklarından biri oldu.
 
Çanakkale Savaşları’nın şiddetini, büyüklüğünü göstermek için rakamların abartıldığı görüşündeyim. Genel Kurmay Başkanlığı Harp Tarihi Başkanlığı verilerine göre ise Türklerin ve düşmanın kayıpları şöyle: 
Türklerin 179 bin şehit,kayıp; düşmanın ölü ve kaybı 122 bindi.
(I.Dünya Harbinde Türk Harbi, V.cilt.3.kitap)          
 
Kimileri, Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşları’nda önemli bir katkısı olmadığı görüşünü yerleştirmeye çalışırlar. Bu savaşta amacına ulaşamayan Churchill (Çorçil) bile Mustafa Kemal’i “Savaşın yönünü değiştiren bir kader adamı” diye takdir edip yüceltirken, hakkını teslim ederken, onlar “Çanakkale zaferinde Mustafa Kemal’in fazla bir rolü yoktu, o sadece bir yarbaydı” basitliğine ve yalanına sarılırlar.( Prof. Dr. Metin Kale, Cumhuriyet Gazetesi)
 
“Oysa Miralay(Albay) Mustafa Kemal Ağustos 1915’te Anafartalar muharebelerinde parlak ve yürekli komutanlıkla, ,İstanbul’u kurtaran adam olarak tanındı.” (Sina Akşın, Yakınçağ Türkiye Tarihi I,s.60)
 
Kuşkusuz, Çanakkale Savaşı’nın en önemli sonucu, Mustafa Kemal’in askerî dehasını gözler önüne sermesidir. Çanakkale kara savaşlarında, düşman Mustafa Kemal tarafından durdurulmasaydı, Çarlık Rusyası müttefiklerin yardımlarına kavuşacağı için yıkılmayacak, Ekim 1917 Bolşevik İhtilalı de olmayabilirdi. Çanakkale Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu, Çarlık Rusya’sı, Avusturya /Macaristan İmparatorluğu’nun tarih sahnesinden silinmesine neden olmuştur. Gelibolu’da düşmanı yenilgiye uğratan Anafartalar’da zafer meşalesini yakan Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın da yolunu aydınlatmıştır. Anafartalar ve Conkbayırı zaferleri olmasa, belki de Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet’e ve devrimlere giden yolda büyük Türk Ulusu’nu birleştirme olanağı bulamayacaktı
 
Bu nedenlerle Çanakkale bir destandır.Bu destanın başkahramanı da Mustafa Kemal’dir. Tüm cephelerde Osmanlı’yı yenen İtilaf Devletleri, Gelibolu’da, Mustafa Kemal’in askerlerinin direnişiyle karşılaşarak, geri çekilmek zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal, Gelibolu’da Türk ulusunun kaderini değiştirmiş, bu ulusun yenilmezliğini, üstün komutanlık sanatıyla kanıtlamıştır Onun için Mustafa Kemal’siz “Çanakkale Zaferi” düşünülemez.
 
  • Kaynakça:
  • 1.Çanakkale Savaşları,Vikipedi
  • 2. Ana Britannica, cilt:9,s.5 .
  • 3. Şevket Süreyya Aydemir,Tek Adam,cilt:1,s.244. 4. Sina Akşin, Yakınçağ Türkiye Tarihi I,s.60.
  • 5. Meydan Larousse,cilt:3,s.137.
  • 6.  Prof. Dr. Metin Kale, Cumhuriyet Gazetesi
  • 7.Turgut Özakman, Diriliş.
  • 8.İbrahim Artuç, Çanakkale Savaşı, s.15. 9.Necdet Alpay, Türk Şiirinde Atatürk, İstanbul: Hürriyet Yayınları,1980. 10.hzl.Muzaffer Reşit, Atatürk Şiirleri Antolojisi, İstanbul: Varlık Yayınları,1960. 11.Genelkurmay Harp Dairesi Başkanlığı, I.Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V.Cilt.3.kitap
 
Hüseyin Başdoğan,25.04.2019
 
 
 
 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..