Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '07

 
Kategori
Eğitim
 

Canan’ ın hikâyesi…

Canan’ ın hikâyesi…
 

Ağrı’ nın Patnos ilçesi Meydandağı Köyü’ nde yaşanan ve bizim de uzaktan da olsa çorbada tuzumuzun bulunduğu bir gerçek eğitim mucizesini sizlerle paylaşmak istedim. Öğretmen Ayhan Arık ricamı kırmadı ve bana bu eğitim mucizesinin hikâyesini diğer öğretmen ve öğrencilere örnek olması için kaleme aldı. Aynen aktarıyorum:

“Ben 2000 yılı 5 Kasım’da Ağrı Patnos Meydandağı Köyü’ne öğretmen olarak atandım.Köye gittiğimde 1 öğretmen görev yapıyordu. Köy ilçeye 32 km ile 115 km mesafede idi. Köyde ortalama 55 ev, nüfus ise 500 den fazlaydı. Okulda 120 öğrenci vardı. 2 sınıf, 1 müdür odası ve okulun bitişiğinde kullanılmaz halde 1 öğretmen lojmanı vardı. Zaten öğretmen her gün ilçeden gelip gidiyordu. Benim için tablo oldukça karanlıktı. PKK korkusu, dil sorunu, kalacak yerin olmayışı vs.

Köydeki okulda 5. sınıfı bitiren öğrencilerin, ilçedeki yatılı okula gitmeleri gerekti. Ama ne erkek ne de kız öğrenciler 5. sınıftan sonra okutulmuyordu. Okulda 5. sınıfta fakat okuma yazma bilmeyen öğrencilerimiz vardı. Onların suçu yoktu çünkü okul 4-5 yıl kapalı kalmıştı.

İşe okulun bitişiğindeki lojmanın tadilatı ile başladım. Oturulabilir hale gelinceye kadar 25 gün geçti. O güne kadar köyde muhtarın evinde misafir kaldım. Ev hazır olduktan sonra, memleketim Zonguldak’a giderek ailemi getirdim. O sıralarda çocuğum doğalı 3, 5 ay olmuştu. Onu çetin bir kış bekliyordu.

Fakat köylülerle çok iyi kaynaşmıştık. O soğuk havalarda köylülerin sıcak ilgisi içimizi ısıtıyordu. Çocuklarda çok terbiyeliydi. Öğretmene aç oldukları belliydi. O sıralarda okula 1 öğretmen daha geldi. 3 öğretmen olmuştuk. Bu sırada Canan 4. sınıfta okuyordu.

Okulun durumu da perişandı; ders araç gereci eksik, sınıflar çok kötü durumdaydı. O yılı zar zor geçiriyoruz derken çocuğum hasta oldu. Günlerce hastanede yattı. O minicik yavru kaç şişe serum yedi ben hatırlamıyorum. Minik elleri delik deşik olmuştu. Hastanedeki ilgisizlik de cabası.

Bu iş böyle olmayacaktı. Bu köylülere ve öğrencilere bir yol gösterici gerekiyordu. Bunun için öncelikle köylülere idealist bir öğretmen olduğumuzu kanıtlamamız lazımdı. Zira onlara göre, bu köye gelmiş en iyi öğretmen 1983 yılında gelmiş, 3 yıl kalmış, öğrencilerle çok iyi ilgilenmiş, iyi disipline etmişti. Herkesin dilinde o öğretmenin adı vardı. Bizim o öğretmenden daha başarılı olmamız gerekiyordu. Fakat ben görev yaptığım arkadaşlarda o ışığı göremiyordum. Tam o sırada askerlik görevi için Sakarya’ya çağrıldım. Ailemi memlekete bıraktım ve 8 ay sürecek olan vatani görevim için Sakarya’ya gittim. Askerdeki günlerim de bir hayli sıkıntılı geçti, hak etmediğimiz halde türlü hakaretlere maruz kaldım. Burası bir askeri fabrikaydı. İmkânları çok iyiydi. Çok fazla sivil işçi çalışıyordu.

Bu sırada Meydandağı Köyü’ nde görev yapan o iki arkadaş bir yolunu bulup oradan kurtulmuşlar, taptaze, gencecik 2 öğretmen atanmış. Bende askerliğimi bitirip köye döndüğümde kader birliği yapacağım arkadaşlarımla tanıştım. Aradığım o ışığı bu arkadaşlarda görüyordum. Ben daha kıdemli olduğum için okul müdürü ben oldum. Arkadaşlara okulu ve köyü bu durumdan kurtarmak için yardım kampanyası düzenleyelim dedim. Onlar da biz anlamayız ama sana destek veririz dediler. İşe Cumhurbaşkanımızıneşi Semra SEZER’e mektupla başladık. Sonra İstanbul İSTEK Vakfı ile irtibata geçerek onlardan yardım istedik. Hürriyet gazetesinde yardım mektubumuz 3 gün yayınlandı. Daha sonra okulumuza yardım yağmaya başladı. Artık okulumuzun ve öğrencilerimizin ihtiyaçları karşılanmaya başlamıştı. Biz şunu ihmal etmedik; yardım gönderen herkesle iletişim kurmaya devam ettik. Hatta bazıları İstanbul ve Muğla’dan ziyaretimize geldiler.

Sıra 5. sınıfı bitirip sonra okutulmayan, özellikle kız öğrencilerin sıkıntısını gidermeye geldi. İlçe merkezinde 600 öğrenci kapasiteli yatılı okul vardı. Ne gariptir ki 70 bin nüfuslu Patnos ilçesinde okulda yatılı kalan 1 kız öğrenci dahi yoktu. Kızlar için yapılan yerde erkek öğrenciler kalıyorlardı. Tabuları yıkmak çok zor oldu. Köyde kızların babalarını ikna edemiyorduk. Aslında ilk adım önemliydi, yanı bir baba ikna olsa arkası çorap söküğü gibi gelecekti. İşte bu köyde okumak istiyorum diyerek tabuları yıkan ilk kızımız Canan oldu. Babasını ikna ettiğimizde dünyalar benim olmuştu. Fakat okul işini henüz halledememiştik. Okul tamamen dolu ve kız öğrenciler için yatacak yer yoktu. Okul müdürünün keyfi kaçmıştı.

Başaramadık. Ancak Canan’ı Patnos’a yakın, akrabalarının olduğu (8 km) bir köye yerleştirdik. Oradan sabahları servisle ilçedeki büyük bir okula geliyordu. Okul iyi gidiyordu ama ev sıkıntılıydı. Canan babasına söyleyemiyordu ama bana anlattığı kadarıyla kaldığı evde çok sıkıntı yaşıyordu. Eğer babasına söylese babası o bahaneyle belki okuldan alacaktı. Zira köyde herkes babasını kınar olmuştu. Hatta senin kızın kötü yola düşecek diyorlardı. Neyse Canan o dönemi bin bir zorlukla ama okulda başarıyla tamamlamıştı. İkinci dönem kaymakam beyin desteğiyle yatılı okula Canan’ı aldık. Yatakhanelerden birisi boşaltıldı ve Canan için yer ayarlandı. Artık rahatlamıştık.

Canan köyde ilk örnek olmuştu ve onu diğer kızlarda takip etti.Ertesi yıl köyden 6 kız olmak üzere 18 öğrenciyi Yatılı okula götürdük. Önce İstanbul’dan iki bayan ( meğer onlarda ne yürek varmış) Patnos’un en büyük mağazasından bütün öğrencileri tepeden tırnağa giyindirerek büyük bir iş başarmışlardı. O tablo bütün ilçenin dikkatini çekmiş, Meydandağı’nın ünü daha fazla yayılmıştı.

Gelen yardımlarla daha neler yapılmadı ki: Bilgisayar sınıfı, oyun odası, öğretmen lojmanları…. Kısacası sadece köyün değil ilçenin hatta ilin gündemine oturmuştuk. Bizler okulun bütün ihtiyaçlarını tamamlayana kadar sürekli çalıştık. Hafta sonu tatilleri, hatta bazen yaz tatillerimiz bile okul işleriyle geçti. Ta ki köydeki görevimizin bittiğine inandığımız gün hep beraber tayin istemeye karar verdik. Çünkü artık yapılacak şey kalmamıştı. Düşünebiliyor musunuz? Artık babalar çocuklarını okutmak için birbirleriyle yarışıyorlar.

Şimdi o tohumlar boy atmaya, filizlenmeye başladılar. Van, Trabzon, Muş, Düzce, Ağrı ve Patnos ta öğrenimlerine devam ediyorlar. Ha Canan mı? O da Trabzon da bir yatılı lisede okuyor. İki bayandan bir tanesi ona burs veriyor.

Çorbada tuzu bulunan, bizi oralarda sahipsiz bırakmayan, “Siz koşmanıza bakın, arkanızda biz varız” diyen herkesin gönlüne sağlık.

Not: Yaptığımız bütün çalışmalar 6 haziran 2004 tarihinde gazete ve televizyonlarda çıkmıştır. (bakınız google dan Meydandağı Köyü İlköğretim Okulu yazın) Ayrıca ilköğretim okullarının Sosyal Bilgiler 4. Sınıf kitabında da örnek olarak yer almıştır.

Ayhan ARIK

Talihli Öğretmen”

***

Evet… Kendisini talihli olarak nitelendiren bu öğretmen ve iki cefakâr arkadaşı, talihi kendileri yaratmış ve başta Canan olmak üzere 120 öğrenciye umut kapısını ardına kadar açmışlardır.

Onlara şükran ve minnet borçluyuz. Işıkları hiç sönmesin…

 
Toplam blog
: 516
: 1080
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..