Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '20

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Canımız neden sıkılır?

Ekonomist yazar Adam Brandenburger, ‘’Düşünce Tarzını değiştir, Görme Tarzını değiştir ‘’ başlıklı yazısında şunları yazmış. 

‘’Dünyaya baktığımızda, sadece incelememeli, aynı zamanda kasten farklı bir bakış açısıyla incelemeliyiz. Devrimci yeni fikirler veya ürünlerin ortaya çıkması için farklı düşünmenin yanı sıra, farklı görmekte yer alır. Büyük yaratıcılar, yenilikçiler ve girişimciler dünyaya, çoğumuzun baktığından farklı bir şekilde bakarlar. Bu yüzden de diğer insanların kaçırdığı fırsatları daha rahat görürler. Amerikalı bir girişimci Robert Taylor, sabun çubuklarının bir kez paketlenmemiş ve banyolarda nasıl kullanıldığına daha yakından bakmaya karar verdi. Aksi halde lekesiz bir ortamda sabun tabağına odaklanarak, hoş olmayan bir sızıntı birikintisi gördü. Cevabın güzel bir pompa dağıtıcısında dağıtılan sıvı sabun olduğuna karar verdi’’ 

Bu yazıdan yola çıkarak diyebilirim ki, can sıkıntısı bir türlü yakanızı bırakmıyorsa, bunun sebebi dünyaya kasti olarak farklı bakış açısıyla bakmamaktır. Böyle bir içerikten bu noktaya nasıl geldin diye soracak olursanız, yanıt vermeden önce objektif ve sübjektif kavramlarının anlamını hatırlatmak istiyorum.

Sübjektif, olanı olduğu gibi görmeme, objektif ise olanı olduğu gibi görme anlamına gelir. Sübjektif olarak baktığımızda zihinde var olan fikir ve düşüncelerin içeriği tıpkı bir film makinası gibi dışarıya yansır. Dışarısı zihinde var olan bilgilere göre değerlendirilir. Dışarıdakilerin sahip olduklarını düşündüklerimiz aslında bizim sahip olduklarımızdır. Dışarısı ile zihinde var olan fikir ve düşüncelerin kaynağı aynı olduğu için de can sıkıntısı yakanızı bırakmaz. 

Kasti olarak farklı bakma olayını bir felsefe olarak değil de gerçeğin kendisi olduğunu kabul ederek yaşadığımızda ‘’ Bu dünyayı bir türlü anlamıyorum’’ tarzındaki kaygılar da tamamen yok olacaktır. Bu konuda küçük bir uygulama yapmaya var mısınız?

Şu an yakınınızdaki bir nesneye odaklanın. Ve bu nesnenin isminden yola çıkarak ismini fiziksel olarak nesne içinde bir yerde bulmaya çalışın. 

Bulabildiniz mi? Maalesef bulamayacaksınız. 

Şimdi ise, seçtiğiniz nesneyi meydana getiren her bir parçanın farklı ismi olduğunu farkındalığınıza getirin. Seçtiğiniz nesneyi oluşturan bu parçalardan herhangi birini seçin ve aynı şekilde parçanın ismini ayrı bir fiziksel yapı olarak orada olup olmadığını kontrol edin. Maalesef onu da bulamayacaksınız. Bir şey, bir sürü şeyden oluşur. O bir sürü şeyi meydana getiren daha bir sürü şey vardır. O bir sürü şeyi özel bir mikroskop altında incelediğinizde nesnenin atomik yapısına ulaşırsınız. Bu yapının da en başta seçtiğiniz nesneden uzaktan yakından ilgisi yoktur. Baktığımız, gördüğümüz şey hiçbir zaman orada olmadı. Ve de hiçbir zaman olmayacak. 

Peki bu gerçeği içselleştirmek ne kazandırır? 

Dışarısının, zihnin içindekilerden farklı olmaması, kişiye muhteşem bir rahatlama getirecektir. Arzuladığınız bir değişikliği ya da dönüşümü her an yapabilme gücüne sahip olduğunuz ortaya çıkacaktır. Tabii bu bilgiyi hazmetmek pek kolay olmayacaktır.!! Zira zihin buna asla izin vermez.

Sürekli bir komple teorisinden bahsedilir. Bizzat kendi kendimize uyguladığımız komple teorisinden bahseden olmaz. Hadi bakalım, şimdi bu bilgiyle ne yapacaksınız?

Her Daim Sevgi ve Işıkla 

Sibel KAVUNOĞLU 

Nefestr.com

 
Toplam blog
: 615
: 248
Kayıt tarihi
: 09.11.10
 
 

Geçmişte finans sektöründe ağırlıklı olarak iyileştirme ve geliştirme projelerinin hayata geçiril..