Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '07

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Canına yandığım bağışıklık sistemim

Canına yandığım bağışıklık sistemim
 

1999, ilk kez Urfa'ya geleceğim. Giderken uyarıyorlar, "Sakın yeşillik yeme!.." Tamam, sorun değil, yeşillik yemem. Ama etten de başka bir şey yok ki birader, ya Urfa, ya "ciger" ya da patlıcanlı kebapla kuşbaşı yiyeceksin. Onlar da soğansız, maydanozsuz çekilmiyor tek başına!..

Kardeşimin deyimiyle tam bir "fok boğazlı" olduğumdan ben önüme geleni yiyorum. O günden sonra da aman şöyle midir böyle midir diye sorup soruşturmuyorum. Hatta Gaziantep'e yerleştikten sonra Urfa, Diyarbakır, Silopi, Cizre, dolanmaya devam ettiğimden iyice alışıyorum acıya ve de çeşitli kebaplara. Benimle gelenleri uyarmadan etmiyorum gene de, yeşillikler iyi yıkanmamış olabilir, sarılıktı, dizanteriydi yakalanabilirsin. Hoş, Cizre'de otelin penceresinden bakarken, tıpkı kedi köpek gibi çöpteki poşetleri yırtıp içindekileri yiyen inekleri görüyorum. O çöplerdeki mikroplar büyük olasılıkla hayvanın sütüne filan da geçiyordur. Eh, ondan yapılan yoğurt, peynir ne durumdadır acaba? Yeşillikten, markasız yoğurtlardan peynirlerden uzak dursan, çeşmeden akan su hasta edebilir. Mantık basit: Çok steril yaşama ki sağlığın da iyi olsun!.. O nedenle kafaya takıp da psikosömatik hastalıklara yakalanmaktansa, kendini akışa bırakmak daha iyi geliyor bana.

Diyarbakır'da bir aşı yaptırayım diyorum, sarılık aşısı. (Eh, kendini akışa bırakmak filan ama can tatlı, gene de önlem almaya çalışıyorum). Doktor daha önce tahlil istiyor, hani neredeyse aşının fiyatına. Kızıyorum ama sonradan iyi ki de yaptırmışım diyorum. Sarılığa karşı bağışıklığım varmış. Demek daha önce farketmeden geçirmişim. Aşının gereksiz olduğunu söylüyor adam, ben de vazgeçiyorum. E güzel!.. Bu tarafa gelen arkadaşlarım mutlaka mikrobik bir hastalığa yakalanmış, tifo ve kolera olan bile var!.. Ben tevekkeli hiç böyle bir şey yaşamadım... Bağışıklığımın iyi olduğunu söylüyor doktor. E güzel, ne diyeyim başka?!?

Ama şu aftlar ve de soğukalgınlığım yok mu? Yazın bile bademciklerim şişiyor, hadiii 6-7 tane penisilin iğnesi. Ağzımda o beyaz yaralar bir çıkıyor, yemeden içmeden ve de çeneden kesiliyorum günler boyu!.. Virüsler bademciklere de yerlemiş, bazen doktorlar da yanılıp bademcik çevresinde çıkan aftları kriptik sanıyor. Boğaz kültürü sonuç verene kadar 4 tane penisilin iğnesi yapılıyor, sonra bir bakıyoruz ki a aaaa!.. Bunlar bakteriyel değil, virütik, penisilin işe yaramaz!.. Kaidemdeki dört yeni delikle kalakalıyorum.

Nefret ediyorum bu aft yapan virüslerden!.. Ne yapsam işe yaramıyor yıllardır!.. Önceleri hava değişirken bir baharda bir de sonbaharda çıkardı. Bir gün kalır geçerdi. Sonra uzamaya başladı süreler. B vitamini alınca ya da yemek sodasıyla çalkalayınca iyileşirdi, işe yaramaz oldu zamanla. Arkadaşlar bir yudum kola içer, geçer, ben 2.5 lt. şişeyi kafaya dikiyorum, ı ıh!.. Diş doktorum bir defasında yakmıştı onları. Gözümden yaş gelmişti ama daha akşamına hızla iyileşmişti. Eh, tedaviyi buldum ya, bir sonrakinde çıktım gittim Mehmet Bey'in muayenehanesine. Gene yaktı, "Geçmiş olsun." deyip uğurladı. Ertesi sabah hani neredeyse şimdiki 10 kuruşlar büyüklüğünde devasa bir yarayla uyandım. Bir daha da cesaret edemedim tabii, o yara 3 hafta kaldı ağzımda çünkü. Bu arada virüslerde yerleştikleri sinir kökleri ağını yavaş yavaş genişletti. Belli başlı 4 yerde çıkan yaralar, dilimden damağıma yayıldı da yayıldı. Hatta zaman zaman aynı anda 5 tane birden çıkmaya başladı ki, ıstırabım katmerlensin.

Ekinezyalar mı kullanmadım, ekmek mayasından üretilen preparatlar mı?!? Burdaki aktarlar maşallah, her biri tıp mucizesi!.. Eh, denize düşen yılana sarılır. Doktorların nedenlerini açıklayıp zaten bildiğim (ama bende işe yaramayan) yöntemler önermesinden bıktım, onlara başvurdum. Bir gübre yedirmedikleri kaldı ama yok, virüsler inatçı ve hiçbir yöntemle başedilmiyor bu sinir şeylerle.

En nihayet epeydir duyduğum şu antioksidanlardan birini önerdi arkadaşım. Ona diyetisyeni vermiş, bu tip durumlarda işe yaradığını söylemiş. Çok şükür, hani neredeyse bir yıldır gene aftlarla uğraşıyorum ama artık varlığını bile farketmiyorum. O acılı sızılı günler (aman maşallah, şeytan kulağına kurşun, tık tık tık) geride kaldı epeydir. Hatta bir ara düzenli kullanımı bıraktım, preparatı bulamamıştım çünkü, baktım anında o beyaz yaracıklar acılı biçimde teşrif ettiler gene!..

İşte bu noktada da hataya düştüm. Annemle alışmışız, bulduğumuz her yeni şeyi deniyoruz. Deniz yosunu preparatının da bu tip durumlar için kullanıldığını duymuş. Almış bir şişe, verdi. Ben de içmeye başladım. Eh, pek bir fark yaratmadı aslına bakarsanız, ağız sağlığım için yani. Yoksa maşallah, kilom 90 oldu ki ayı balığı kıvamından katil balina ölçeğine geçiş oldu bu da!..

Eh, kullandığım preparatlar asıl olarak diyet desteğinde kullanılıyor!.. Ben yeme içme düzenimi değiştirmeden bunlardan günde birer birer yutunca, al yanaklı, takım elbiseleri üstüne dar gelen bir tosuncuk oldum çıktım!.. Aslında tosuncuktum da, tosuna terfi ettim diyelim!..

Olsun, aftları artık daha az sıkıntıyla atlatıyorum ya, bu da yeter bana. Bir de şu nezle olmasa!.. Maşallah, 3 günde 3 kent değiştirince (İstanbul-Adana-Gaziantep) döner dönmez ben gene üşüttüm üzerinize afiyet!.. İnsan uykusundan hapşurarak uyanır mı? Ben uyandım dün gece. Öksürük de ayrı dert. Zaten nasıl bir görüntüm vardıysa, dün doktorun yanına girerken adamın ilk işi çekmecesinden maske çıkarıp takmak oldu. Gene boğaz kültürü, gene kafa röntgeni... İlaçları yazdı, kontrole gel deyip yolladı. Nezle hadi neyse, gerçi güneş ışığına karşı gözlerimi iyice hassaslaştırıyor, en olmadık yerde (mendilim bitmişken) burnum akıyor, sesimi telefonda kimse tanımıyor ama olsun, ona razıyım. Öksürük kötülemeye başladı, yan taraftaki kaslarım ikide bir kasılmaktan mahvolmuş durumda. Resmen bıçak sokuluyormuş gibi oluyor kaburgalarıma. (Ulen yoksa daha kötü bir şey mi var? Keşke iç hastalıkları uzmanına görünseydim)!.. Yaa, spor yapmazsan, beden kendi kendini böyle çalıştırdığında hazırlıksız yakalanırsın, her tarafın tutulur işte!..

Neyse, bu da geçer bakalım. Haftasonu iyisi mi şu Lost'u izlemeli (bakalım ne menem bir şeymiş), yemek yapmalı ama evden hiiiç dışarı çıkmamalı. Zaten nezle grip için ne demişler: İlaçlı 7 günde geçer, ilaçsız bir haftada iyileşirsin!..

 
Toplam blog
: 39
: 2139
Kayıt tarihi
: 05.03.07
 
 

Bankacılığı bırakıp kendini reel sektörün kollarına atmış bir adamım... Kitaro başta olmak üzere ..