Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '09

 
Kategori
Güncel
 

Çankaya mezarlığı-Yitik hayatlar II

Çankaya mezarlığı-Yitik hayatlar II
 

Ve sokaklarda yaşayan insanlar.

Sokakta insan yaşar mı? Şarapçılar, serseriler, tinerci çocuklar, baliciler, köprü altlarında yaşayanlar, otogarlarda, garajlarda yatıp kalkanlar, parklarda sabahlayanlar, dilenciler, sokak çocukları, gidecekleri yerleri olmadığı için sokaklarda yaşayan yaşlı insanlar, kimsesizler.

1-) Bu insanlar neden sokaktadırlar?

2-) Binlerce insanın sokaklarda yaşaması normal bir durum mudur?

3-) Devletin gerçekten bu konuda bir sorumluluğu var mıdır? Daha doğrusu olması gerekir mi?

Öncelikle ülkemizdeki bu durumu çok ciddi bir şekilde yadırgadığımı belirtmek istiyorum. Sokaklarda yaşam olamaz. Ülkemizdeki bu tablo devletimizin sosyal devlet veya fonksiyonel devlet olmadığının açık bir kanıtıdır. Bu güne kadar bu konuda bir şey yapılmayışının bir nedeni vardır ki gerçekten saçma ve gülünçtür;”Dünyanın her tarafında sokaklarda yaşayan insanlar vardır” Ya Allahın adamı sana ne dünyadan! Senin aklın mantığın yok mu? Hiç sokakta yaşanır mı? Belediye ağır kış şartlarında donup ölmesinler diye sokakta yaşayanları topluyor ve önlerine birer tas çorba koyuyor. Sonra tekrar sokaklara salıyor. Köpek gibi sürünerek yaşasınlar ama ölmesinler diye çünkü duyulursa devletin kahrolası karizması çizilir!

Sokaklarda sizce nasıl bir hayat vardır? Dolaşırken karşımıza çıkan saçı sakalı uzamış, üzerinde pis ve kirli bir şeyler soğukta, karda, kışta titreyerek yanınızdan geçip giderler. Onlardan korkar çekinir ve maalesef biraz da iğrenerek bakarız. Oysa bu zavallı insanların kimseye bir şey yapacak halleri yoktur. Tüm uğraşları hayatta kalmak içindir. Belediye köpekleri zehirliyor diye kıyameti koparan hayvan severler bu garip insanlara karşı inanılmaz bir şekilde soğuk ve ilgisizdirler. Ülkemizde gerçekten sahipsiz olanlar sadece onlardır. Süs köpeklerinin sabah kahvaltısını bile planına programına alan devlet bu Allahın gariplerini asla düşünmez. Bu zavallı, garip insanlar çok zor hayat şartlarına dayanabildikleri kadar dayanır ve sonra bir gün bir duvar dibinde düşüp, sessizce ölürler.

Heeeeeyyy Tanrının adaleti neredesin?

Yeni düzende ise “sokak köpekleri” bile sokaklarda yaşamayacaklar ki insanlar yaşasın. Bugünün sokak manzaraları yeni düzenin dizi filmlerinde bile görülmez.

Ve baliciler, tinerciler.

Bunlar belgesellerdeki sırtlanlara benzerler. Tek masum oldukları yön bizim çocuklarımız olmalarıdır. Elbette yaptıklarının farkında değildirler. Kullandıkları madde onların akıllarını başlarından alır. Yinede polisin onlara davranışı hiç mantıklı değildir. İstediklerini alamayınca vermeyeni yaralar veya öldürürler. Böyle bir olaydan sonra polisin sanki bunlar “bahçeden kiraz çalmışlar” gibi “ “niye böyle yapıyorsun çocuğum” deyip başlarını okşayıp sevgi göstermeleri ve belki daha sonra sokaklara salmaları akıl alacak gibi değildir.

Ve dilenciler.

Ne olduğunu, hangi konuyu anlattığını hiç birimizin anlamadığı çok sayıda kanun kitabı olan devletin ilginçtir, dilenciler hakkında kanunu yoktur. Bacağı sakat ve üstelik yarasını bilerek daha fazla kanatmış gibi orada kaldırma uzanmış bir dilencinin bu görüntüsünden rahatsız olmayacak bir insan olamaz. Gezmeye, dolaşmaya, keyif yapmaya çıktığınız bir anda her yerde ve her zaman karşınıza çıkarlar. Acımakla nefret etmek arasında bir duygu ile isteseniz de onlara kayıtsız kalamazsınız. Saf tertemiz duygularınız bir anda yok olur; hakarete ya da tecavüze uğramış gibi hissedersiniz kendinizi.

On binlerce insanın sokaklarda sürekli dileniyor olması kesinlikle önemli bir sorundur. Devleti yönetenlerin bununla ilgili kanunları ve düzenlemeleri olması gerekir.

Yazılarımızı okuyanlar yeni düzende dilenciliğin suç sayılacağını hatırlayacaklardır. Ancak Ağaç Hareketi şartları hesaba katmadan insanların boğazına sarılan, her şeyi silah ve devlet otoritesiyle yapmaya çalışan totaliter kanun devleti değildir. Bu nedenle dilencilik yapan insanlarımızın durumları merkezi kayıtlardan izlenerek” zorunlu yaşam standardı”nın(bir insanın mutlak surette olması gereken ihtiyaçlarından yola çıkılarak uzmanlarca her yıl için ayrı belirlenen standart yaşam gideri)altında varlık ve kazanca sahip insanlarımızı tespitle bunlar kendileri istemeseler de ve de herhangi bir müracaatları olmasa da Kesintisiz Yaşam Biriminin Koruma ünitesine alınırlar.

Bugün ülkemizde binlerce kişi kayıptır. Yani aileleri tarafından yıllarca arandıkları halde bulunamıyorlar. Bunu dahi kader olarak kabul edip millet ve devlet olarak çaresizliğe düşüyoruz ya pes doğrusu! Nereye gidecekler? Uçmadılar ya. Eğer birileri tarafından öldürülmemişlerse bu ülkededirler. Sen devlet olarak bu ülkeye hâkim misin? Kimin nerde ne yaptığını biliyor musun ki? Bu ülkenin başbakanı dahi kaybolabilir ve biz onu bulamayabiliriz. Böyle bir devlet düzeni olur mu ya! Hadi Çin’de olsa neyse. Zaten insanların hepsi birbirine benziyor. On binlere yaklaşan bu kayıp insanlar senin için sorun bile değil. Ne demekmiş bulunamaz! Ne demekmiş kayıp! Ver bana yetki ve güç, üç beş yıl içinde hepsini bulayım. Allah Allah ya! Ya kayıp yakınlarına ne demeli. Ellerini kavuşturmuşlar: ”Allahım oğlumu bana yolla! Allahım kızıma bir şey olmasın! ”Devlet kayıp yakınlarınızı bulmaya mecburdur. Ve istese hepsini bulur. Siz gevşeksiniz, yöneticiler de sorumsuz. Bu kadar basit.

Bir de kaçırılan insanlar var.

Sokakta yürürken yanınıza bir araba yaklaşıyor ve sizi arabaya attıkları gibi götürüyorlar. Organ mafyası bunu yapabilir. Uyuşturucu tacirleri, PKK ve diğer terörist örgütler sizi ve yakınınızı kaçırabilirler. Ama buradan ülkemize açıklıyorum. Bu kaçırmaların en büyük nedeni fuhuştur.

Bugünkü umum evler ve benzeri şekillerdeki yapılanmalar kabul edilemez ve mutlaka kaldırılması gereken bir durumdur. Çünkü insanların kendi istek ve iradeleri dışında, bir şekilde hayatlarından alınarak, biraz da zor ve baskı uygulayıp küçücük paralarla kandırılarak fuhuş mafyası tarafından çalıştırılmaları bu insanların kişilik haklarının ellerinden alınmasıdır. İnsanların istedikleri bir hayatı yaşamaları mutlaka sağlanmalıdır. Oysa bu sektördeki insanların hiç hayatları yoktur. Onlara bu nedenle “Kader kurbanları” denmektedir. Oysa bu sözün”Aciz düzen kurbanları “olarak değiştirilmesi gerekir. Fahişelik diye bir meslek olamaz. Bir kısım kadınlarımızın onurlarının bu kadar ayaklar altına alınması kabul edilemez. Bu nedenle bu yapılanmalar kesinlikle ortadan kaldırılacaktır.

Ancak ahlaki anlayışları farklı bazı insanlar kanunda da suç olmayan bir şekilde diğer birtakım insanların bilinen talepleri doğrultusunda ve kesinlikle kontrol altında, profesyonelce cinselliğin görsel yönünün bir meslek haline getirildiği çocukların ve istemeyenlerin kesinlikle korunduğu, hassas değerlerin uzak tutulduğu yeniçağın bir mesleğinde olağanüstü özel şartlar altında çalışma hakkına sahiptirler. Bununla bugünkü fuhuşun uzaktan ve yakından hiçbir ilişkisi ve benzerliği yoktur. Biz derviş düzeni kurmuyoruz. Bir kısım insanlarımızın bize uymayan, hatta ters düşen yaşam tarzı ve beklentileri olabilir. Bunları görmezden gelip”din, iman ahlak var. Koparırım kelleni”demek belki başaracağınız ama asla sürdüremeyeceğiniz çağdışı bir yaklaşımdır. Zorla sağlanan otorite kesinlikle zulümdür. Yeryüzünde hiçbir şey tek başına kendisi değildir. Sizin hayal ettiğiniz tam namuslu ve ahlaklı bir düzeni değil dünyada yıldızlarda bile kuramazsınız. Hem zaten böyle bir düzen mantıklı değildir.”Ahlak ve namusu sağlayalım ama insanlar ölsünler” diyenler varsa, kendilerini Antartika’ya davet ediyorum. Orada penguenlerin arasında istedikleri kadar ahlaklı kalabilirler.

Bugün umum evlerde etlerini satarak sadece bir kısım babaların(1) cebini dolduran 100 bine yakın kadınımız ve randevu evleri, oteller gibi diğer yapılanmalardaki yüz binlerce insanımız yeni düzende tamamen normal toplumsal bir hayata geçeceklerdir. Ancak kendileri istedikleri takdirde iş ve meslek olarak özenle yetiştirilmeleri ve şartları taşımaları kaydıyla yeni düzendeki yukarıda anlattığımız mesleki yapılanmaya alınmada önceliklidirler.

Sokakta yürürken yanınıza bir araba yaklaşıyor ve sizi arabaya attıkları gibi götürüyorlar. Yeni düzende bu mafya bozuntuları kapının önündeki köpeği bile kaçıramazlar. Bunlar olsa olsa af edersiniz altına kaçırırlar. Yardımcı olun. Kuralım yeni düzeni. Görelim birlikte.

Ve cinnet geçirenler.

Genelde ekonomik nedenle cinnet geçiren baba suçsuz eşini, çocuklarını öldürüyor. Sonra da kendisini. Ama bazen bunu yapamıyor. Çünkü başkalarını öldürmek kolay. Kendine gelince paçası yemiyor. Yine de hayatta insanın aklını başından alan olaylar ve durumlar vardır. Ben yine de bu kişilerin psikopat ruhlu, bu duruma gelmeden önce bile tedaviye ihtiyacı olan insanlar olduklarını düşünüyorum. Onlara acımıyorum, affetmiyorum. Görsem mezarlarına tükürürüm. Neden kredi kartı ya da başka bir şeydir.

Ülkemizde durumu böyle olan çok sayıda insan vardır. Gözleri karardığı zaman suçsuz eşlerini ve günahsız yavrularını öldüreceklerdir. Peki, ne olacak? Hiç bir şey. Mendillerinizi elinizde tutun. Abdestinizi de alın. Ne olur ne olmaz. Belki kurban sizsinizdir. Görmüyor musunuz üç kuruş borçtan korkup bunu yapan psikopat babalarınız var. Ayrıca görevi sadece Abudabi şeyhini karşılamak olan bir devletiniz. Ben her şeyimi kaybettiğim bir anı hatırlıyorum. Böyle yapmak aklıma bile gelmedi. Tekrar kazanma ihtimaliniz olan bir şeyi asla kaybetmiş sayılmazsınız.

Ve intihar edenler.

Neden bile sayılmayacak abuk sabuk şeyler yüzünden canına kıyanları gerçekten anlamıyorum. Benim ağabeyim de daha yirmisinde kendini asarak intihar etti. İki önemli hususu belirtip bu konuyu uzatmak istemiyorum.

1-) Bazı kimseler intihar ederken çocuklarını da alıp örneğin denize, nehire atıyorlar. Tıpkı cinnette olduğu gibi yine yüreğim acımaya başladı.

2-) Türkiye’nin yeni düzeninde siz isteseniz de intihar edemezsiniz. Çünkü kişilerin kendilerine kötülük etmeleri yaralayıp, öldürmeleri tıpkı başkalarına yapılıyormuş gibi kanunla yasak edilmiştir. Hem öyle bugünün görevlileri gibi köprüde yalvarma falan da yok. Yaşamak cesaret işidir. Ve bizde yaşamak zorundayız. Yüreksizleri gerekirse tokatlayarak kendilerine getiririz. Sorununuzu birlikte çözeceğiz. Çözmezsek geçirin boyununuza ilmeği. Ama öyle “Ela gözlümü alamadım” gibi abuk sabuk bir nedenle değil. Altı milyar insanın belki de bir milyarı ela gözlüdür be Allahın serserisi!

Son bir konu.

Çocuk kızı seviyor. Kız ise sevmiyor veya başkasını seviyor. Çocuk aşkına karşılık vermediği için kızı öldürüyor.”Ben senin aşkına karşılık vermeye mecburum ha! Allah Allah! Şuna bakın ya! Ne yapsam bilmiyorum bu serseriyi! Senin aşkına da sana da! Ya benimsin ya kara toprağın” diyen bu akıl almaz cehalet örneğini ortadan kaldırmak için hayatımı verirdim.

İşte bu tür psikopat manyaklar için açıklıyorum. Yeni düzende tut diye uzatılmayan bir eli tutmaya çalış dünya kaç bucakmış göreyim!

Şöyle de olabilir. Belki o an için kız da çocuğa karşı ilgilidir. Sonra sevgisinin gerçek olmadığını anlayarak ayrılmak ister.”Senden beni ölüm ayırır “ diyerek kızı bırakmaz, kaçırır, öldürür.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..