- Kategori
- Güncel
- Okunma Sayısı
- 518
Çanlar artık kimin için çalıyor?

Görsel kaynak: www.dw.de
Portekizli Nobelli yazar Jose Saramago, yeryüzünde adaletin her geçen gün biraz daha öldüğünü anlatmak için dört yüzyıl önce Floransa’da bir köyde geçen aşağıdaki öyküyü kaleme almıştır (1)
Tam bir 'Anomi' içinde... Bu terim, köken olarak Yunanca olup basit anlamıyla "kanunsuzluk" ya da "normsuzluk" anlamına gelmektedir.
Bedavacılık, kayırmacılık, keyfilik…
Bu üç temel eğilim Türkiye’nin kültürünün de siyasal kültürünün de temeli şu anda !
Buna dayalı bir demokrasi uygulaması dünyada mevcut değil, Türkiye’de de uzunca süre daha mevcut olabilme şansı da yok aslında! (5)
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

400 sene önce değil 2.500 sene öncede adalet yoktu ve Platon devletlerin "bilge" insanlar tarafından yönetilmesi gerektiğini yazmıştı. Ne Osmanlı da ne cumhuriyetin kuruluşunda ne de bugün adalet tesis edilememiştir. Çünkü bizler hala demokrasi gereği siyasetçiler tarafından yönetilen bir dünya da adaletin tesis edilebileceğine inanıyoruz. Oysa dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde adalet yok. Ben eminim ki siyasetçilerin kurguladığı bir dünyada adalet hiçbir zaman olmayacaktır. Kısacası adalet ölmedi, aksine o daha henüz inşa edilmedi, çünkü adaleti ancak ve ancak bilge insanlar tesis edebilirler. Bizim ülkemizde ise henüz bilge insanlar bile dünyaya gelmiyorlar. Felsefe olmadan, gelişmeden, sosyal bilimler BİLİM olmadan adaleti ancak ve ancak hayal edebiliriz. Üzgünüm ama durum maalesefe bundan ibaret. Düşünen beyninize sağlık, sevgi ve selamlarımla
Matilla 03.04.2015 14:39- Cevap :
- Bilgelik, tarihsel bir uzam ve gerçeklik içeren bu değerli yorumunuzdaki görüşe katılmamak mümkün değil! Gerçek adalet ve demokrasi -belirttiğiniz gibi- hiç bir yerde hiç bir zaman olmasa da insanlığın bazı özlemleri, ona ne kadar yaklaşıldığı da önemli sanıyorum. Belirttiğim bu arka fon yazı(m)da hissediliyor olsa gerek."Felsefe olmadan, gelişmeden, sosyal bilimler BİLİM olmadan adaleti ancak ve ancak hayal edebiliriz!" diyen cümlenizin her sosyal bilim kitabının iç kapak sayfasına konulabilecek 'kült' bir ifade olduğunu da belirtmeliyim. Bloğuma bu özgün ve değerli katkınıza içten teşekkürler, saygı ve selamlarımla... 09.04.2015 16:55
Ersin Bey,sözde "Çözüm Sürecini",AKP ve HDP 'nin kamuoyuna farklı gözüküp perde arkasında ne filmler çevirdiklerini kaynaklara dayanarak analiz etmişsiniz.Sağ olun.Selam ve saygılarımla.
Hüseyin Başdoğan 25.03.2015 19:04- Cevap :
- Değerli yorumunuz için çok teşekkürler Hüseyin bey. İşlerimin ve yaşamın yoğunluğu nedeniyle yanıtımı geciktirdiğim için bağışlayın. Samimiyetle belirtmek isterim ki; onurlu, mantıklı ve kalıcı bir barış(may)ı hepimiz diler, ister ve biliriz! Lakin işin ilginç yanı, tüm bunların Anayasa'da yapılması düşünülen değişikliklere, 'Başkanlık -ya da 'Yarı başkanlık'- sisteminin de monte edilmesi yolundaki ısrarlı taleple el ele gitmesi... Bu durumun yarattığı doğal çağrışımlar söz konusu. Tabi ki bu husus değerli akademisyen gözlemcilerin gözünden kaçmamakta. Her ne kadar halkın çoğunluğunun gözünden kaçsa da! Daimi esenlik dileği, saygı ve selamlarımla... 01.04.2015 15:10
Hiç biri yanılmıyor. Durum tam da değindiğiniz, değindikleri gibi. Dipten gelecek dalgaların etkisini nasıl azaltırıza odaklanmış durumdalar şu anda. Yoksa atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş. Selamlar, mutlu kalın...
Ayşegül HAYVAR 07.03.2015 10:44- Cevap :
- Pek çok kişi, gündelik hayatın akışı içinde daha ötesiyle pek ilgilenmezler. Görünenle yetinmenin rahatlığı ve güveni içindedirler. Dört-beş yılda bir sandığa gider ve kendilerine temsil ettiğine inandıkları partilere oy verirler. Onların politikayla, ülke ve dünyanın gidişatıyla ilgileri, bir sonraki seçime kadar ara sıra sohbetlerde ya da fiyat ve vergi artışlarına kızdıklarıyla sınırlıdır. Onun ötesini sezseler bile neler döndüğünün farkına pek varmazlar. İşlerini koruyarak taksitlerini ödeyebildikleri, saç-başlarına çeki-düzen verebildikleri, en yeni mutfak robotunu hele de son model arabayı alabildikleri sürece pek bir sorun yoktur! Oysa sadece yerel değil küresel sistem -zaman zaman değişen çıkarları doğrultusunda- sadece sahip olduğumuz emeği, malları ve diğer kaynakları değil tüm değerlerimizi ve RUHUMUZU DA İSTEMEKTE! İşte asıl sorun da bu noktada başlamakta duyarlı ve değerli yazarım Ayşegül hanım. Yorumunuzda da işaret ettiğiniz gibi! Ruhunuza sağlık. 09.03.2015 12:17
Gayet net işaret ettiğiniz üzere, Ersin Beycim, memleketteki sıkıntılar gerçekten yönetimler ve yönetim anlayışlarıyla ilgili! Hal böyle olunca ve bu yönetme modeli Türkiye'de sabit kalmaya devam ederse, liderler kendi çıkarları üzerinden ülkeyi yönetmeye, baskı altına almaya ve kafalarındaki çizgileri taşımaya devam edeceklerdir. İşte tam bu noktada biz tecrübeli, devlet ilmi ve tecrübesi olan zatların devreye girmesi gerekmektedir. Ne sizi, ne de beni herhangi bir partinin listesinde göremiyorum. Bu vesileyle bizim serzenişlerimizde en az oy verenler kadar değersiz oluyor ne yazık ki! Toplum kaderini kendi içinden devrimsiz ve ihtiyaca binaen gerçekleştirmelidir. Aksi takdirde dikte ettirilen demokrasi ya geçmişteki gibi yapay ve devletin elinde ya da şimdiki gibi oy çokluğu üzerinden bir liderin elinde olur. Umarım bu konuda bir sonraki seçimlerde farklı konuşan durumlara geliriz... Sevgilerimle
ERIC VAN BUYTEN 05.03.2015 5:39- Cevap :
- Değerli yorumunuzda yürekten katıldığım düşünce ve görüş doğrultusunda Platon'un ünlü "Devlet" adlı eserinin birinci bölümünde yer verdiği düşünceyi yinelemek isterim Anıl Beyciyim. Eflatun (Platon) orada der ki"...İyiler, ne para ne de şöhret için yönetmeyi isterler. Bu soylu işten para almak "ücretli uşaklık" sataşmalarına yol açacak. kurumlar vasıtasıyla gizlice alınırsa "hırsızlık" olarak adlandırılacak diye istemezler. Şeref düşkünü ise zaten değillerdir. Fakat yönetimi ve işleri üstlenmezlerse karşılaşılacak en büyük cezanın daha kötü birileri tarafından yönetilmek olduğunu da bilirler. İşte "iyilerin, adil olanların" yönetimi üstlenmesi asıl bu korkudan dolayıdır". Bu bağlamda değindiğiniz misyon bizler için ister istemez ortaya çıkmakta! Ama mevcut seçim yasası ve 'Siyasi Partiler Kanunu'nun içerdiği maddi-manevi kısıtlar ve pratikteki yüzeysellik, "her şeyin paraya bağlı olması" bizleri bu olanaktan uzak tutmakta! Değerli katkınıza sonsuz teşekkürler, sevgi ve selâmlarımla... 05.03.2015 11:41