Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '13

 
Kategori
Aile
 

Canlar

Canlar
 

"Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir…! " C.Bukowski (Resim için Yasmin'e teşekkürler)


Canın yanar bazen. Kimsesizliğin doruk noktasında en çok kendini kendinden mahrum bıraktığına yanarsın. Belki bir histeri krizi belki suskunluğun ele verir seni. Hoş görülsün duyulsun da istemezsin ya… Engel olamazsın işte!

Bazı şeyler ne çabuk değişiyor şaşarsın. Bir bakarsın eleştirdiğin insana dönüşmüşsün. “Henüz evrimini tamamlayamayan hayvanlar” olduğumuza inanasın gelir. Her evrim bu kadar sancılı mıdır merak edersin. Daha pek çok merakın vardır aslında. Ne zaman ve nasıl böyle bir insana dönüştüğünü bilmek istersin. Evet, bilirsin bir kırılma noktası var. Ama sonrası…

Keşke dersin keşke O’nun yerine ben… ya da O’nun yaptığını yapacak cesaret… İkisi de olmayacak bilirsin tüm keşkelerin faydasızlığına bir kez daha inanarak.

Canın bir kez daha yanar, yakılır canların tarafından. Canı veren Yüce Mevla, canı alır da aynı zamanda. Ama aynı canı, vermeyenlerin alması…  Koparması yüreğini bedeninden… Bomboş bir bedenle kalakalmak bir başına kalabalıklarda…

Korktuğuna uğrar mı insan her zaman. Önce O gitti en korkunç kâbusunu gerçek yaparak.  Korkar oldun tüm mutlu rüyalarından bile. Sonra Onlar gittiler yanı başındayken. Aynı bağırdan çıkan yabancılar oldular. Kahır bu olsa gerek dedin, yetmedi. Sen gittin artlarından. Kendinden gittin bazen gitmeyi bilmek gerekir kendinden bile diyerek.

Değer sanıyordun bu fedaya. Bir bağ kurulur kopmamacasına. Ama bilmiyordun bağın bir tarafı Onlar bir tarafı sensen; bir taraf varsa eğer; örümcek ağı gibi girift değilse; dahası bağı tutamayacak kadar güçsüzse ellerin, kanıyorsa, acıyorsa; çürüyorsa bedenin içten içe; yok oluyorsan tuttukça; bırakmayı da bilmek gerekir.

Hepimizin o bildik filmden öğrendiği o cümle var ya hani: ‘Sevmek emektir.’ . Ne büyük bir yalanmış meğer. Sevmek; susmakmış. Sevmek; cümlelerinden, hislerinden bir koza örmekmiş kendini içine hapsettiğin. Sevmek; ağır bir yükmüş altında günden güne ezildiğin. Sevmek; yüreğinden engelli olmakmış. Sevmek; saramamak, söyleyememek, hissettirememek, hep özlemekmiş. Sevmek; sevdirebilmek için kendini,  kendi katilin olmak demekmiş.

 ‘Hatalar insana dair. Hiç birimiz mükemmel değiliz.’ Ne beylik cümleler değil mi? Yabancılara aşina gelen bizler, ‘canlarımıza’ candan olmadıkça da varsın söylenedursunlar.

Diyeti olmaz bazı fedaların, ödülü de… Bir bakış, bir dokunuş, bir sarılış, kocaman bir gülümseyişin ölçülebilen bir değeri de olmaz. Değil mi ki özlediğin, beklediğin bunlar yazıklar olsun bekletene de, buna layık görülmeyene de.

Konuşamamak eksi bir aile geleneğidir bilirsin. Severken dövmek, överken yermek de öyle. Anne karnındayken tanışır pek çoğu çocukların şiddetle. Kimi sözlü,  kimi fiziksel.  Her çocuk ağlar dünyaya geldiğinde. Ama bazıları daha bir içten ağlarmış meğer anlarsın.

Eğer çocuk değilsen, ölmüşse çocukluğun yetişkin aklınla sözler verirsin, and içersin. Şu an koşamadığım kucağa, ulaşamadığım sese bir daha hiç koşmayacağım dersin. Yaşatan sen olamsan bile bu anı hiç unutmayacağım.

 27.11.13        12:30

 
Toplam blog
: 27
: 295
Kayıt tarihi
: 12.08.11
 
 

Bazen kelimeler içinize sığmaz olur ve taşar. İşte o zamanları yaşadığım şu günlerde yazdıklarımı..