Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '14

 
Kategori
Güncel
 

Canların cananları yanmasın bir daha, koparılmasın!!

10 Mart gecesi, ertesi gün blogda yayınlanması için çok güzel, hoş, sevgiyi, aşkı anlatan bir yazı yazmıştım sizlere..Seçim öncesi yaşanan tüm kargaşanın içinde, bir nebze insan olduğumuzu hatırlayıp, nefes alalım diye..Ertesi gün, 11 Mart günkü planım; keyifli bir kahvaltı ardından yazımı sizlerle paylaşmak ve en küçük yeğenime doğum günü hediyesi almak için çarşıya çıkmaktı. Böyle planlamıştım dünü.. Ufaklığın doğum günüydü 11 Mart.. Üstelik bu sene 11 yaşında olacağı için de daha anlamlıydı.. .Keyifli bir kahvaltı ettim, ardından ufaklıkla konuştum, evden çıkmadan önce yazıyı sizlerle paylaşmak için bilgisayarın başına geçtim. Ve Berkinin ‘’hoşçakal ‘’ dediğini gördüm. Düzeleceğinden, iyileşeceğinden o kadar umutluydum ki, gördüğüm haberlere inanmak istemedim önce. Ama Hoşçakal demişti işte..Birbirimizi sürekli yıprattığımız, yok etmeye çalıştığımız  bu dünyada, bir yerlere sığdıramadığımız Berkin vazgeçmişti aramızda olmaktan. Yüreğimin içinde bir şeyler kırıldı döküldü, içim acıdı. Annesinin yerine koymadım kendimi, başka anneleri de .. Ateş düştüğü yeri yakardı çünkü.. Bizler karşıdan izlerken sadece yaşanan acıyı  anlamaya, paylaşmaya çalışırız hepsi bu.. Dedim ya ateş düştüğü yeri yakar çünkü. Ve gerçek acıyı o yürek bilir yalnızca. Canın cananı yitirilmiştir ; ötesi kifayetsiz kelimelerden oluşan gereksiz  laf-ı  güzaf…

Sosyal medyada gün boyu, bir grup insan yaşanan acının samimiyetiyle duygularını getirdi dile. Bir başka grupsa yaşanan acıyı  fırsat bilip, provokasyona dönüştürdü özellikle gençleri kışkırtarak, sokaklara dökülsün diye.. Bir avuç insan da ki; ben de aralarındaydım. Sokaklara çıkmayın, gençleri sokaklara dökmeyin, başka annelerin yüreği yanmasın diye gün boyu kendimizi paraladık twiteerın başında.. Destekleyip çağrımıza katılan oldu, küfreden oldu, hatta sizin çocuklarınız içeride bizimkiler sokakta, oradan konuşmak kolay diyen oldu.. Hangi partidensiniz gibi abuk subuk sorular soran bile oldu.. Evet doğru, benim oğlum evindeydi ailesinin yanında.. Benim yeğenlerim evdeydi sokakta değil, yakınlarımın,arkadaşlarımın çocukları da evlerindeydi sokaklarda değil..Doğru, hepsi evlerindeydi..

Umursamadığımızdan, inanmadığımızdan, haksızlıklara sesimiz yetmeyeceğinden ya da korktuğumuzdan değil, öğrenciliğini 70’li yıllarda yaşayan ebeveyinler olduğumuzdan  çocuklarımız sokakta değildi..Ve tüm çocuklarında sokaklarda olmamasını istedik.. Ne olduğunun, neler olabileceğinin en iyi farkında olan biziz çünkü..

Masum başlayan her direnişin, eylemin, aralarına sızan fırsatçılar tarafından nasıl kanlı bir olaya dönüştürüldüğünü ve bu kanların en çok gencecik insanlardan akıtıldığını  en iyi bilen göreniz çünkü..

Her gün o yıllarda onlarca, yüzlerce gencin hayatlarını  yada yaşatılanlardan dolayı ruhlarını nasıl yitirdiklerine şahidiz çünkü.

Okullarda boykot var ,eylem var herkes dışarı diye bağırıldığında; içerde kalmakla, dışarı çıkmak arasındaki farkı en yi bileniz çünkü..

Ve o yıllarda gençler bunları yaşarken; onları dolduran,alkışlayan, kışkırtan, o dönemin Timsahlarının masa başında içkilerini yudumlayıp,  ince ince yaptıkları planlarının hayata geçirilişini ; tıpkı bugünün Timsahları gibi keyifle izlediklerini hiç unutmayanlardanız çünkü..

İşte bu yüzden bugün biz, bir avuç insan; korktuğumuzdan, inanmadığımızdan, Berkine sahiplenmediğimizden, acısını hissetmediğimizden değil, başka acılar yaşanmasın diye gün boyu  kendimizi paraladık, Sosyal Medya provakatörlerine karşı  sokağa çıkmayın çağrısı yaptık..

Berkin'in annesinin fotoğraflarında  benim gördüğüm; gözlerinde evladının acısı, dilinde haykırışı olan bir anneydi. O sadece her anne gibi cananının peşindeydi. Ne yapılan mitingler ne söylenen sözler ne de sokaklardaki eylemler onun umurunda değildi. Berkin'i geri getirmezdi ki.. O bakışlarda sadece acı ve isyan vardı. Belki de acısı bu kadar taze olmasa, başka canlar yanmasın diye sokaklara çıkmayın çağrısını ilk o yapardı.

Gerçek şu ki; tarih her zaman tekerrürden ibaret ve insanoğlu asla ders almıyor yaşadığı acılardan, yaşatılan acılardan..Ne önce ne de sonra..

Ve maalesef ki hala en kolay kullanılabilirlik duygusu, sevdiklerimizin acısının nefrete dönüştürülmesi bizlerde..

Berkinin annesi bundan böyle hep yarım hep eksik hissedecek  kendini. Gün bitmeyecek akşam olmayacak onun için belki de..Sizin içinse,benim içinse gün bitti akşam oldu. Ve tüm bunlara yabancı, olanları anlayamayacak yaşta olan küçük bir yeğenim var ve onun bugün doğumgünü..Hayat işte , doğumla ölüm bir arada ve çocuklar şaşırtıyor insanı.  Bu küçücük yaşlarında ne ara büyüyüp değiştiklerini fark edemiyorsun..Başka zaman olsa yeğenim ;  yine tarihleri karıştırdın doğum günümü unuttun diye dalga geçerdi benimle. Ama bugün 11 yaşın verdiği çocukluğun yanında,  gün boyu izlemek zorunda kaldığı haberlerin ağırlığıyla, her zamankinden farklı buruk bir ses tonuyla ; ‘’artık benim doğum günümü de unutmazsın değil mi Hala?’’ dedi..Unutmam dedim..Unutmam..

En büyük yeğenim 19 yaşında 24 Ocak doğumlu.. Ufaklık 11 yaşında 11 Mart doğumlu.. Bu da bana tarihin kötü bir oyunu olsa gerek..

Doğum günün kutlu olsun Doruk.. Seni çok seviyorum Halacım..

Rahat uyu Berkin.. Ruhun şad olsun evladım, mekanın cennet..

Ve son olsun artık..Canların cananları yanmasın bir daha, koparılmasın !!

 
Toplam blog
: 22
: 190
Kayıt tarihi
: 07.01.13
 
 

Eğitim: İletişim( Radyo-Televizyon) Meslek:  Radyo ve Televizyon haber program yapımcı ve sunucu...