Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '10

 
Kategori
Güncel
 

Canlı yayında duran kalp ve mıcıra kapılmak

Canlı yayında duran kalp ve mıcıra kapılmak
 

Foto MS


Bilmediğim bir Tv kanalı. Ne bilirim ne izlerim . Zaten Tv de izlemem genelde.Salonda izleyen olursa gelip geçerken konuk olurum. Gazetelerin web sayfasında gördüm. İlahiyatçı bir Profesör bir TV de programda konuşurken kalbi duruyor. Bu sabah. Adamcağız öylece eğik durumda bir kaç saniye kalıyor. Çok üzüldüm. Bir daha baktım videoya aşağı yukarı 10 saniye kadar eğik durumda duruyor.10 saniyenin hiç de kısa olmadığını gördüm birden. O anda kalp krizi geçiriyormuş. Umarım kurtulur. Burada tuhafıma giden kameramanın ne yapmakta olduğu. Uzun süre objektif baygınlık geçiren konuşmacıda kaldı. Paniğe kapılmış olmalılar. 14. saniyede sunucu kalkıyor yerinden sanırım. Bilmez kuşkusuz. hapşırıyor da sanabilir. Konuşmacı ilahiyatçı profesör 112 acil servisi ile kaldırılmış hastaneye. Bu durumda epeyce bir süre geçmiş olmalı. Ne diyelim iyilikler, sağlıklar dilemekten başka.

Aynı olaya evde kırk yılda bir izlemeye heveslendiğim bir televizyon programında rastladım iki akşam önce. Cemal Şener konuşuyordu. Diğer konuşmacı öylesi şeyler söyledi ki ben izlemiyorum dedim.O sırada Cemal Şener 'i gösterdiler, baktım. Bir tuhaflaştı yüzü..Neler oluyor dedim yüksek sesle. Sonra diğerinin sözü bitip de yanıt verme sırası kendine gelince ki epeyce geçti aradan, 3-5 dakika kadar, sönük balon gibi 3 kelime etti Şener, ama beklediğim bir tarzda değildi yanıtı. Ne oluyor demeye kalmadı yeniden,. Kendimi kötü hissediyorum dedi sunucuya ama sunucu sanırım başka anlamda anladı.Ben bile duraksadım.Alegorik bir anlam mı çıkaralım diye düşündüm. Yani diğer kişinin sözleri karşısında söyliyecek söz bulamıyorum anlamında mı böyle söyledi diye düşündüm. Tekrar kendimi kötü hissediyorum dedi Şener. Kamera burada da hala fenalık feçiren konuşmacı üzerinde. Belki Cemal Bey de bir şeyler geçirdi. Neden sonra kamera açısını biraz değiştirip Şener'i dışarda tuttular. Umarım Şener de iyileşmiş olsun. Korkudan dönüp de programa bakamadım bile.

Kimseyi eleştirmiyorum. Yalnız bu iletişim teknolojilerinin geldiği ve mamlektimizin insanlarını getirdiği nokta fazlasıyla ürkütücü ve vicdanımı rahatsız ediyor.Uygar ve okur yazar oranı daha yüksek ülkelerde bu derece aşırılıkların olduğunu sanmıyorum.

,Youtube açılmış ama açıldığı gibi kapanacakmış. O zaman açılmasındaki maksat bir siyasetçinin sadece kendisini ilgilendiren özel yaşamıyla biraz daha beyinlerin bulandırılması mı oluyor.diye geçti aklımdan. Haber öyle verilmiş ki kapanırsa o özel video yüzünden kapanacak gibi. Oysa dikkatli okununca öyle olmadığı anlaşılıyor. İşte böylesi durumlarda kimilerinin tansiyonları yukarılara fırlıyor.

Böyle algı kapılarını alay edercesine saptıracak yanılsamaya uğratacak şekilde verilen haberler pek mi etik oluyor, pek mi ahlaklı? Bunlar da aldatmacaya ve hakarete girmez mı acaba?

Dünkü iğrenç bombalama olayı Taksimde 3. bomba diye veriliyor. Aynı günde sanıp yüreklerimiz ağzımıza geliyor. Çanakkale'de boş çantanın imha edilmesi neden flaş olarak veriliyor. Şu kadar yılda üçüncü bomba yazmak niye korkutuyor?

Bu gün küçük bir tur yaptım haberlerde. Anlamışsınızdır sanırım. Oktay Ekşi için hakaret etti diye hakaretin katmerlisi yazılıyor. Yazılardan birinde gelmiş geçmiş yazıları, dik duruşu ve türban konusundaki tutumu alaycı tarzla ele alınmış. Bisi de demiş ki Ekşi sözlük yazsın artık. Ekşi sözlük bu işe ne diyecek?. Bunu hakaret mi yoksa muhabbet mi sayacak, bilemem. Ama bir şey söyliyeyim mi Oktay Ekşi onca yıllık yaşamında, değil Ekşi sözlük, ansiklopedi ve tarih de yazmıştır tabii anlayana.

Peki sade vatandaşın söylediği hakaret oluyor da şu ortaçağ şövalyeleri kadar sağlam dokunulmazlık zırhının ardından birileri millete sövecek olursa hani, yok da şimdilik, bir olasılık olarak dedim yani, ileride sövecek olurlarsa, o hakaret olmayacak mı? Acaba o zırhın içindeyken hakaret etmeye kalksa biri, o zırhı sağlayan görevinden istifa etmesi istenir mi? Yoksa zırhın kilitleri iki kere mi kilitlenir. Bu da önemli bir sorunsal... .

Biraz blog yazısı da okudum. Biri demokratik dileklerini belirtmiş. Günaydın diye yorum yazılsa ne iyi olur dedim demesine ama sonra da yazıyı kaybettim.

İnsanların dakika başı çıkan yalan yanlış haberlerle beyinlerinin dertle doldurulması ya da boşaltılmasının anlamsızlığı yavaş yavaş çıkıyor su yüzüne. Karşınızdaki bir cihaz sanki tüm algılarınızı ve duyumlarınızı etki alanına alıyor.

Bunlar çok üzücü olaylar. Esas üzücülüğü de konuşmacılar böyle olursa acaba evlerde bu tür prorgramları izlerken kaç kişi kendini kötü hissediyor ya da kalp krizi geçiriyor.

Güzel ve yalnız memleketim, yollarından eksik olmayan mıcır belasına dolanmış da bir türlü zemine basamayıp sürekli taklalar atan bir arabaya benziyor. Yoldaki işaret tabelaları ise hep demokrasi yazıyor.

Evet mıcıra takılmış sürekli taklalar atan bir arabadayız sanki, bana göre tabii. Ama yolcuların da bir dayanma derecesi var. İvme meseleri vs karışıktır biraz. Hani araba burnunun, dönerken yaptığı açıya ve yöne bağlı olarak, kendinizi ayda yürüyen astronot da zannedebilirsiniz belki ama inanın dünya işleri kadar geçicidir bu ferahlık. Ardından bilmem kaç kollu fantastik ahtapot sizi yere çakar.

İnsanlar stresten bıktı artık. Bu bıkma yakında TV'lerin daha az açılmasına, gazetelerin de daha az okunmasına neden olacak. Belki de istenedir bu.

Stres yaratan ya da henüz kendi iç meselelerinin stresinde boğulan,- ikisi de aynı kapıya çıkar çünkü, siyasetçi halkın temsilcisi değil midir?- siyasetçileri de istemeyecekler. Söylemedi demeyin...

Konu çevreye, çevrecilere ve HES' lere gelince Avrupa Standartlarını ve uyum yasalarına ne oluyor? Boş mu veriliyor? Biyolojik türlerin korunması da neymiş? Ama konu askeriye ya da Cumhuriyet'in kurucularına geldiğinde AB uyum yasaları, şengenlerin , çengellerin olmazsa olmazlığı kartları hemen seriliyor masalara.

İkili standartlar yani., kuşkusuz ara geçiş olarak yarı gölgeleri de var.

Kızıl Dany söyleşi yapmış Başbakanla. Çok içten ya da samimi bir söyleşi olduğuna inanıyormuş.( aklımda kalan sözlerle söyledim) AB'ye giriş konusunda Başbakan'ın söylediklerini görünce oldukça samimi olduğuna ben de inandım...

ezgiumut 2010 11 2

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..