Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '08

 
Kategori
Sinema
 

Cannes'da bir bilge: Nuri Bilge Ceylan

Cannes'da bir bilge: Nuri Bilge Ceylan
 

Milliyet


Sanatçı, sanatını icra ederken onu var eden ortamın kıymetini hiç bilmeden yaşar. Sanatın çoğu zaman öznel, hatta mistik bir süreç olduğunu da yazdık bu satır aralarında; ancak nesnel dünya ne kadar zengin olursa sanatçı o kadar malzeme bulur etrafında. Bunun anlamı acı, gözyaşı ya da trajik yaşamlar içinde bulunmak değildir.

Sanatçı; yazar, şair, sinemacı, oyuncu, şarkıcı, bestekar, ressam ya da her kimse, özellikle çağımızda bir süre sonra onu var eden toprakları bir anda unutur hale geliyor. Ölçüt kapitalist sistemin içinde dikili bir ağacı olmak olarak algılandığından, hele rant getiren bir sistem kurduğu andan itibaren kendisini dünya vatandaşı olarak ilan ediyor. Artık evrensel doğrular, inançlar bir anda yerel olanın önüne geçiveriyor.

Konu Türkiye olunca insan ister istemez duygulanıyor. Cumartesi gecesi saat bire doğru Eurovision'da puanlama yapılırken tek 12 tam puanı Azerbaycan'dan alınca gözlerimin bulutlanmasını engelleyemedim. Blogda da yazdım. (Eurovision'da yeni dönem, Türkiye ve Ermenistan) Kuşkusuz başka şeylerden söz ettim. Ancak Türkiye'nin yalnızlığı da gözle görülür derecedeydi.

Pazar akşamı Cannes'da yıldızlar geçidini izlerken Avrupa'nın ortasında bambaşka şeyler yaşanıyor olduğunu da fark ettik. Bütün bunların bizimle ne alakası var diye içimizden geçirirken, o salak saçma ödül dağıtımı sırasında bizi heyecanlandıran bir şey oluverdi.

Sean Penn ağzının içinde gevelediği İngilizcesiyle bir isim söyledi. En iyi yönetmen anonsuydu...

"Nuri Bilge Ceylan..."

O an yüreğimizi hop eden bir şaşkınlık yaşadık. Hatta evimizde oturduğumuz yerden ayağa kalkıp, çılgınca alkışlamaya başladık.

Ama henüz bilmiyorduk, Nuri Bilge Ceylan'ın ne kadar vefalı bir adam olduğunu. İşte adam nasıl olunurun cevabını veriyordu bizlere; sanatçı olmanın çok ötesinde bir duruşla...

''Bu ödülü, tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme armağan ediyorum...''

Salonda oturanlara değildi bu açıklama, belki önemli bir kısmı Türkiye'nin nerede olduğunu da bilmiyordu, ilgilenmiyordu da.

Gideceği yere gitmişti.

Biz, bu ülkede yetişmiş, ülkemizin omuzlarına basarak doğrulmuş, yetmemiş, doğduğu topraklara çamur atarak ödül peşinde koşanları gördüğümüzden; bu ülkenin ne kadar güzel ve bir o kadar da "yalnız" olduğunu sanatçı olmalarına rağmen fark edemeyenlere şahit olduğumuzdan Nuri Bilge Ceylan'ın bilgeliği karşısında aldığı ödülünü falan unutuyoruz.

O an Ataol Behrahoğlu'nun bir şiiri geliyor aklımıza...

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Boynu bükük ay çiçeği
Şiirin ve aşkın geleceği

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Dağ rüzgarı, portakal balı
Alçak gönüllü, hünerli, sevdalı

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Yazgısı kara yazılmış gelin
Kurumuş sütü memelerinin

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Harlı bir ateş gibi derinde yanan
Haramilerin elinde bulunan

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Güngörmüş, bilge toprağım
Yunus, Pir Sultan ve Nazım

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Bozlat, ağıt, halay ve zeybek
Dumanı üstünde ekmek

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Yüzü kırış kırış anam
Ağlayan narım, gülen ayvam

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Asmaların üstünde gün ışığı
En güzel geleceğin yakışığı

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Zinciri altında kımıldayan
Bitecek sanıldığı yerde başlayan

Nuri Bilge Ceylan'ı kazandığı ödül için kutluyoruz.

Adamlığı için de onu bambaşka yere koyduğumuzu ilan ediyoruz. Oraya çıkıp anasını, babasını, danasını sayıp teşekkür ederken onu var eden ülkesini unutanlar gibi davranmadığı için...

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..