Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

Çapulcu musun vay vay?

Çapulcu musun vay vay?
 

Siyasette yalan devreye girdi mi, pil bitmiş demektir.

Sinir kat sayısı tavan yaptı mı, beyne giden damarlarda bir sorun var demektir.

Taşıma suyla değirmen döndürmeye gelip dayandınız mı, rüzgâr tükendi demektir.

İstanbul 16 Haziran 2013 Pazar. Saat 19: İDO’nun vapuru yeni yanaştı Yenikapı iskelesine, indik: Manzara müthiş…

Acıklı, düşündürücü.

Tüm belediye otobüslerinin üzerinde koskocaman bir yazı var: Görevli!..

Görev, Kazlıçeşme’deki mitinge yığınlar halinde adam taşımak.

Taşıma suyla arıza yapmış değirmeni yeniden döndürmeye çalışmak.

Bindirilmiş kıtaları arka plana istif edip, Avrupalı “demokrat”lara mesaj göndermek:

- Halk arkamdadır…

Yemezler!

Aynı saatlerde İstanbul’un çeşitli meydanlarında, caddelerinde, sokak aralarında tencere tam-tam’ları Şopen’in Mefta Marşı’nı çalıyor.

Gezi Parkı’nda ise, yer gök inliyor: “Çapulcu musun vay vay…”

Vay anasını sayın seyirciler, vay anasını…

O 12 Eylül gençliği çizmesi ayağına geçirecek, meydanlara inecek ve yeri göğü inletecek:

- Vay anasını!..

Sadece o gençlik değil, anaları da, babaları da, amcaları, teyzeleri, dayıları ve cümle taallukatlarıyla hep birlikte… Yarin yanağından başka her şeyi paylaşmak için: Vay vay!..

Bir tarafta bindirilmiş kıtalar, taşıma suya tirit, dönmeyen değirmeni itekleme çabasında…

Öbür tarafta itina ile yapılmış, maydanozlu köfteler…

Mikrofonda sinirli, kibirli, hiddetli, ağzından çıkanları kulağı duymayan bir Başbakan…

Öte yanda espri sözcüğünün karşılığının “fikir” olduğunu bilen kültürlü, insancıl ve dinamik bir gençlik…

O zaman olup bitenler özetlendiğinde, gelinen yer basit ve yalındır:

- Geçin efendiler geçin, bu sayfa artık kapanmıştır.

Tarih, Türkiye’de karanlık bir dönemin biber gazlı - tomalı şiddetlerle kapanıp, yeni bir sayfanın hışırtılarla önümüze açıldığını daha şimdiden yazmaktadır.

Bundan sonrası tufandır, uzatmaların oynanmasıdır.

Bu noktadan sonra direnmek, sadece şiddete şiddet eklemek olur.

Diyelim ki, biraz daha vakit kazanılmak isteniyor. Peki, kazanılan bu vakti ne yapacaksınız?

Yeni biber gazları siparişleri verip, kendi halkınızın üzerine ölü toprağı mı serpeceksiniz?

Bundan sonrası akıntıya karşı yüzmekten ibarettir.

Boşu boşuna debelenmektir.

Hem… Bunca zamandır dillerden düşürülmeyen İleri Demokrasi”nin lügatinde “istifa” diye bir kavram yok mudur?

farukhaksal@gmail.com

www.soruyusormak.com

www.dnm-ler.com

www.akceder.com

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..