Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '13

 
Kategori
Öykü
 

Carduelis Chloris

Carduelis Chloris
 

Aşk saçma bir şey. Hep öyle olmuştur zaten; daima da öyle olacaktır. Tek var olan şey ama saçma. Kuşlardan başka hiç bir yaratığa göre değil, sadece kuşlara göre. Çünkü onlar yaşamak için insanlar gibi bir takım iğrenç işler yapmak zorunda değiller. Elbiseler giyen, konuşan, çalışması para kazanması gereken, havayla suyla yaşayamayan mahluklar için aşk, fazla güzel bir şey.

Biz ne bir kumruyuz, ne serçe ne de adı duyulmamış başka bir kuş. Dallarda yaşayıp aşk şarkıları mırıldanan o tüylü mahluklardan değiliz. Eğlenmenin ne demek olduğunu biliyoruz. Şöyle gelip geçici bir macera ile aşk arasındaki farkı biliyoruz. Aşk sizin gibiler için de, biraz fazla. Fazla güzel bir şey. Ne uçmak geliyor elimizden ne de ötmek. Her şeyden önce yiyip içmeye ihtiyacımız var, oysa aşık olursak yiyip içemeyiz.

Bu işteki gülünçlüğü göremeyecek kadar hassas değilim. Bu iş bir kumru için pek uygun, ama benim için, biraz gülünç. Düşünmezsem sorun yok fakat düşününce böyle. Bu fazla hassasiyet herhangi bir filmdeki herhangi bir karaktere oldukça yakışır ama büyükşehirlerde binaların arasında sıkışıp kalmış insanlar için biraz fazla güzel.

Biraz yemek yiyebilmek için ondan uzaklaşmalısınız. Birlikte olursanız yiyip içemezsiniz. Giderseniz o da gelmek ister ama o zaman bir şey yiyip içemezsiniz, oysa gıdaya ihtiyacınız var. Baksanıza halinize püf desem uçacaksınız!

İkna olmadı mı? O zaman birlikte öleceksiniz. Yapacak bir şey yok. Birer kahve için. Plak çalın, nostalji güzeldir. En sonunda gitmenize izin verir. Sizi asla aramayacaktır.

- İyi hissetmiyorum kendimi.

Der o sırada muhtemelen.

- Yatağına gir ve uyu. Mantıklı ol ve uyandığın zaman da bir güzel doyur karnını, bir hafta bunları tekrar et.

Dersiniz. Uçağa, trene ya da otobüse biner gidersiniz. Bir otel odasında açarsınız gözlerinizi, iyi uyumuşsunuzdur. Hangi şehirde olduğunuzu bile hatırlamazsınız bir an. Yavaş yavaş kendinize gelirsiniz... Yemek yersiniz sonra. Ama içinizde tuhaf bir hüzün vardır. Onun için yediğiniz yemek bir işe yaramaz.

Biraz geldiğiniz şehri dolaşırsınız. Hoş, ışıklı, hareketli... ama nedense pek keyifli değilsinizdir. Aklınıza geri dönmek gelir. Yola çıkarsınız ya da içersiniz bir yerlerde. Otele döndüğünüzde beş kere telefonla aranmışsınızdır. Numarayı ararsınız. O aramıştır. Bir şekilde öğrenmiştir gittiğiniz yeri. Hemen gelir yanınıza, iyiliğin bu derecesinin size göre olmadığının farkındasınızdır ama iş işten geçmiştir çoktan... Birlikte otele dönersiniz.

- Bizim için en uygunu kavga ederek ayrılmak.

- Ben kavga edemem.

- Elbet bir yolunu buluruz. Bir iki günümüzü alır bu iş belki ama buluruz. Bulamazsak kötü olacak yoksa.Görüyorsun ya seviyoruz.

- Evet.

Sonra ayrılırsınız. Bir ay sonra iştahlıca bir yemek yersiniz. Yediğiniz en iyi yemektir. Unutmanız zor olmuştur ama olsun.

- Böylesi daha iyi değil mi?

  

 
Toplam blog
: 8
: 428
Kayıt tarihi
: 03.08.12
 
 

Yazan insanımız Ege Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı okumakta, karşılaştırmalı edebiyata me..