Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '13

 
Kategori
Deneme
 

Çare Olric

Çare Olric
 

Kendi ellerimizle yaptığımız parmaklıkların içine hapsettiğimiz ruhlarımız, kaderlerimizin hapis tutulduğu hücrelerden daha insani koşullar sunmuyor hiçbirimize. Anahtarları elimizde tutsak da firar etmekten korkuyoruz. Kurtuluşun kurtuluşta olmadığını bilecek kadar acı çekmiş olmak insan ruhuna özgürlüğün kapılarını açmıyor. Özgürlüğün büyük bir çelişki olduğunu bilecek kadar çok tutsak kalmışız. Bizi ayakta tutan savaş, zafer değil.
 
En temel haklarımızdan mahrum bırakıldıkça, açlık dışında hiçbir şeye iştah duyamaz hale geldik. Yalnızlık emredilmiş birbirimize muhtaç ruhlarımıza. Özgürlüğün en az iki kişi gerektirdiği bir dünyada kendimize mahkum edilmişiz. İllegal içgüdülerin tahriklerine kapılmamamız öğütleniyor. Ruhun kişinin nefsine hakim olması ile terbiye edildiğine inanılan bir kültürde ayrıkotu gibi yeşermiş terbiyesiz ruhlarımızın hayattan aldığı keyif yasadışı ilan edilmiş durumda. Yasayan, yürüten ve yargılayan güçlerin ayrılığında yaşayan, yürüyen ve yargılanan güçsüzleriz biz. Adalet duygusunu inciterek kişileri kin ve isyana teşvik eden mahkemelerimiz var. Suç ve ceza kavramlarımız altüst olmuş. Masumiyet kimseye yakıştırılmayan değerli bir taş gibi. Haklı olduğumuzu düşündüğümüz zamanlarda suratımıza çarpılan haksız bir hüküm en çocuksu itirazları doğuruyor içimizde. Bir yandan hırslanıp, diğer yandan güçsüzlüğümüzün farkına varıyoruz. Güçlü olan kim olursa olsun güçsüz olanın gerçeklere olan farkındalığını baskılayarak gücünü daim etmeye çalışıyor.
 
Gerçekler, onun farkında olanların elinde yalanların ustaca kurgulanmış teorilerine, farkında olmayanların elinde ise doğruların acemice uygulanmış pratiklerine dönüşmekte. Dünyanın lanet olası bir yer olduğu hakkındaki farkındalığı çocuğundan daha fazla olan anne ve baba bunu çocuğuna söylemekten çekinir mesela. Bir ergenin depresifliğinin sebebinde yatan dünya algısındaki gerçek payının ebeveynler tarafından şiddetle reddedilmesi de aslında patolojik bir durumdur. Diagnos: Çocuğu için daha iyi bir dünya düşleyen ebeveynin yaşamın gerçekleriyle yüzleşmekten kaçınması. Sonuç: Tedaviye ihtiyacı olan hastaların yetiştirdiği arızalı ruhların yaşadığı ve yönettiği bir dünya. İçinden çıkılmaz bir sarmal, yıllar yılı daha da karmaşıklaşan. Kızgınlığımızı içimize attıkça içimizin yandığı, aldığımız soğuk nefeslerin içimizdeki yangına yetersiz kaldığı tutunamadığımız bir hayat. 
 
Çare Olric. Olric çıkıp gelene kadar direnmeliyiz. Özben’liğimizin yarattığı ilüzyon yavaş yavaş yerini gerçekliğe bırakıyor. Eğlence bitti. Kendi elimizle yarattığımız şeytanların kölesi olmak üzereyiz. Dış dünya bize sadece yanılgı sunabilir artık. Bedenimizin ardına gizlenme zamanıdır. İçimizden gelen sesi can kulağıyla dinlemeliyiz: "Bu yol nereye çıkar Olric? Hiçbir yere efendimiz... Hiçbir yer neresidir Olric? Doğru yerdir efendimiz... Gidelim mi? Vardık efendimiz..."
 
 Oğuz Atay’ın vasiyetiyiz...
 
Toplam blog
: 89
: 618
Kayıt tarihi
: 16.12.06
 
 

İlk kitabımı, 'Pal Sokağı Çocukları'nı okuduğumdan beri yazıyorum. Yazmak beni o çocuklar gibi öz..