Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '15

 
Kategori
Deneme
 

Çare tükenmez

Çare tükenmez
 

Sorunlardan kurtulduğumuz ölçüde tadına varırız yaşamın.


"Demokrasilerde çareler tükenmez" demiş kıvrak zekası, esprili siyaseti ile bilinen 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel.

Önemli bir şeye işaret etmiş. Demokratik siyasal rejimlerde karşılaşılan sorunlara çeşitli ve birbirinden farklı çözümler bulunabileceğini dile getirmiş.

Demokratik rejimler iktidardakilerin, muhalefettekilerin, sivil toplum kuruluşlarının, bağımsız medyanın katkılarıyla farklı çözüm önerilerinin zemin bulabileceği yapılardır.

Krallık, diktatörlük gibi kararın tek elden çıktığı, hükümdarın ağzından çıkanın kanun olduğu, öyle olunca da çare anlamındaki seçeneklerin sınırlı olduğu  düzenlerde ise durum tam tersinedir. O düzenlerde az sayıda düşünen olur ama herkes açıklayamaz. Açıklayan ve konuşan belli biri veya birileri olur.

O düzenler aslında bir işe yaramayacağı, bazen de riskli olacağı inancıyla çözümle ilgili düşüncelerin önünün kesildiği; düşünenlerin düşünemez kılındığı düzenlerdir.

Elbette demokrasilerde çok sayıda çözüm önerisi olur ama bu önerilerin tamamı uygulanabilirlik sınırını aşamaz. Sadece güç ve iktidar sahiplerinin önerdiği çözüm uygulanır.

Yani çareler çeşitli olsa da iktidarın çözüm önerisi yaşam bulur. Bu anlamda demokrasiler bile sorunlu sayılabilir.

Çünkü demokrasiler çok sayıda tarafın ve çok farklı çıkar hesaplarının zeminidirler.

Aslında söz oralardan dolaşıp gelmiş olsa da;  bizim bu yazıyı yazmamızın gerçek nedeni demokrasilerin tartışılması değil.

Bizim konumuz, yaşarken karşılaşabileceğimiz her türlü sorun için bilinen, bilinmeyen çok sayıda, çok çeşitli ve farklı çözümler bulunabileceği gerçeğidir.

Çarelerin tükenmeyeceği tek zemin demokrasi zemini, çare aranan her alan da siyaset alanı değildir.

Bireysel yaşamımızda, aile yaşamımızda, iş ve toplum yaşamımızda karşılaşmakta olduğumuz, karşılaşacağımız başkaca sorunların da çok sayıda çözümleri bulunduğundan ve sınırın bir anlamda bizim ufkumuz olduğundan söz edeceğiz.

Genel anlamda sorunlar ve çözümlere yoğunlaşacağız.

Büyük düşünür Mevlana'nın "insan, bazen dünyalara sığmaz; bazen bir zerrede boğulur" sözünü göz önünde tutarak insanın sorunlar karşısındaki konumundan söz edeceğiz.

Çözüm kaynaklarının, önerilerinin, araçlarının neler olabileceğinden söz ederek ufuk çizgilerimizi genişletmeyi deneyeceğiz.

Çözüm önerilerinin uygulanabilirlik durumlarına da değineceğiz.

Tabii en başta bizi saran, tedirgin eden korkutan sorunumuzun çözümsüzmüş gibi durmasına neden olan gri alandan bir an önce kurtularak işe başlamak gerekir.

Daha sonra kişisel gelişim kitaplarının neredeyse tamamının önerdiği şeyi yapmamıza; soruna değil çözüme odaklanmamıza; duygusallığı bir yana bırakıp ayrıntılarıyla sorunu ve bizim aklımıza gelen olası çözümleri gözden geçirmemize gelir sıra.

Sağlıklı, etkili, uygulanabilir bir çözümümüz yoksa internet gibi başka pasif ve sıkıntısız bilgi kaynaklarına başvurabiliriz. Orası da yetersiz ise konu ile ilgili görüşlerine başvurabileceğimiz üçüncü kişilere yani dostlara, uzmanlar vs  gidebiliriz.

Çoğumuza çok kolay gibi gözükse de internete ya başka kişilere ulaşamayacak durumda çok sayıda insan olduğu da bilinen bir gerçek. O anlamda kaynaklara ulaşım sorununu aşmanın yollarını da bilmek durumundayız. 

Bireylerin kendi içlerinde saklayıp balon gibi büyüttükleri, çoğu zaman en azından başlangıçta incir çekirdeğini doldurmayacak kadar küçük sorunlardan çok çektiklerini söylememe gerek var mı, bilmiyorum.

Pek çok çeşidiyle, pek çok insanımızın ne yazık ki kendi anlam dünyasında yedi başlı dev haline gelmiş gibi duran ama gerçekte tek bir iğneye gereksinim duyan balon niteliğindeki rahatsızlıkları olduğu bilinen bir şeydir. O balonları patlatacak iğneler hemen yanıbaşlarındadır, tek sorun o iğnenin o işte kullanılabileceğini bilmiyor ve kullanamıyor olmalarıdır.

Elbette her sorununun niteliği aynı değildir. Karmaşık, daha farklı ve sistematik çözüm gerektiren sorunlar da vardır. Onların çoğu da çözümsüz yaftasıyla bir kenara bırakılarak yazık edilmektedir.

Zor ve kolay çözülebileceklerin tam ortasında sayısız sorun vardır gerçekte ve onların tümü uygun yol ve yöntemlerle çözülebilecek şeylerdir. 

Sorun dediğimiz şeyin etrafına ördüğümüz koza onu dışarıdan bakınca gözükmez kılsa da çözülmediği sürece içimizde bir ağırlık olarak varlığını sürdürür.

Dolayısıyla sorun bellediğimiz ve kendi aklımızla çözüp içinden çıkamadığımız şeyleri paylaşabilmek önemli bir beceridir. Onların yıllanıp büyümelerine izin vermememiz gerekir.

Bizim içinden çıkamadığımız sorunlara yakınımızdaki insanlar, onların da çözemediklerini uzmanlar, onların da çözemediklerini beyin fırtınası yapan akil ve uzman kişiler çözüm bulabilir.

Bugün çözümsüz, çaresiz bilinen pek çok şeyin de kesinlikle yakası açılmamış çözümleri olduğuna inanan biriyim. Onların sıkıntısı henüz çözümlere ulaşılmamış, ulaşılamamış olmasıdır.

Bize düşen Mevlana'nın sözüne kulak vermemiz; zerrelerde boğulmadan; çözümleri arama sevdamızdan vazgeçmeden yaşamaktır.

Sevgilim terk etti, annem hastalandı, çocuğum okumadı, zengin iken yoksul olduk, yakınlarım benden farklı inanç ve düşüncelere sahip gibi engellere takılıp düşsek de, kalkıp yeniden yürümeye çalışmaktır.

Her şeyden önce çözümsüzlük kaygısının gri alanından yakayı kurtarmaktır.

 

12.08.2015

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..