Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '16

 
Kategori
Siyaset
 

Cari dönemde iç politika

Toplumun tüm kesimleri birbirine hasım ilan edilmiş durumda. İnsanlar, kin ve nefret gölünün içinde yıkanıp yıkanıp güne başlamakta. Kamuoyunu oluşturan tüm iletişim kanallarından insanlara, nefret, kin ve düşmanlık empoze edilmekte. İnsanlar, kutuplaştırılmanın gereği olarak, diğerinin derdine eğilmemekte, benim yıllardır üzerinde durduğum "Yabancılaşma" durumu katmerleşerek artmakta.

Toplumun geneli için söylenebilecek bir başka husus ise, gittikçe artan "Duyarsızlaşma" ve "Kayıtsızlıktır". Tabii ki insanlar, sahip oldukları düşünceler ve görüşler çerçevesinde belirli bir ideolojiye de hâkim olurlar. Bu ideoloji etrafında kendi dünyalarını yeşertirler.

Yalnız millet olmanın, ulus olmanın getirdiği ortak paydalardan ötürü, bazı hususlarda daha genel tepkiler verilmesi gerekirken, her nedense, memleketimizde millî diyebileceğimiz konularda bile ortak bir refleks gösterememekteyiz. Bayraklarımız yakılırken veya gönderden indirilirken; veya ATATÜRK büstleri talan edilirken, nedense üzerimizdeki "ataletten" ötürü millî bir tepki ve tutumu ortaya koyamıyoruz ya da koyamadık.

Bugün için gerçekten de Türkiye'miz, ATATÜRK'ÜN çağdaş ve aydınlanmacı yolundan sapmıştır. Ülkenin idaresinde din bezirgâncılığını siyaset sanan, büyük bir gaflet ve delalet içinde olan bir zümre vardır. Özellikle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bitmez-tükenmez iktidar hırsı, ülkeyi bir belirsizliğe sürüklemekte, toplumu irrasyonel olaylar çerçevesinde oyalamakta ve yukarıda belirttiğim gibi yine insanları birbirine yabancılaştırmaktadır.

İKTİDARhırsı ve kudreti tekelinde toplama hevesi, ülkemizin tüm hukukî normlarını yerle yeksan etmekte, ANAYASAL DEVLET temeline dinamit koymaktadır. Bu iktidar ve çevresinde öbekleşmiş zamane dalkavukları şunu unutmamalıdırlar: Şuan geldikleri koltuklara ve mevkilere Cumhuriyet Türkiye'sinin kazanımları ve hukuk devletinin meşru kıldığı haklardan ötürü sahip olmuşlardır.

Bugün, Türkiye'de/ülkemizde, türlü türlü sorun ve konu başlıkları, bilinçli ve planlı bir şekilde toplum belleğinde "taze" tutulmaktadır. Bencileyin, memleketimizin birinci sorunu ya da sorunlar manzumesi içinde bir rejim meselesi yoktur. Yine, ülkemizin siyasal sistemi, bulunduğumuz ORTADOĞU coğrafyasında tektir ve biriciktir.

Aslına bakılırsa Türkiye CUMHURİYETİ, laik ve hukuk devleti kolonlarıyla içinde bulunduğumuz coğrafyada en önemli tutanaklarımızdır. Türkiye'miz, bilinçli bir kaos ve polemiğin içine sokularak, o çok meşhur "Siyasal İstikrardan" uzaklaştırılmakta. Türkiye'nin asli sorunu, "yönetilebilir" bir ülkeyi yeniden tesis etmektir.

Yerle yeksan edilen Anayasal kurumların yeniden meşru zeminlere uygun olarak re-organizasyonu da, bizim için önemli başlıklardandır. Müreffeh bir ülke olmak istiyorsak, kutsal ve manevi duygularımızın dine alet edilmesini önleyecek siyasal oluşumlara yönelmeli ve dini politikaya alet eden dincilere ülkemizde siyaset fırsatı vermemeliyiz.

Türkiye'nin sorunu, mezhepçilik olsun, etnik milliyetçilik olsun, bölgecilik olsun, kimlik siyasetine dayanan ve yine bunun üzerinden toplumun kutsal din duygularının sömürüsü vardır. Türk siyasal tarihine bakıldığında tüm bu hususlar rahatlıkla gözlemlenebilecektir.

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..