Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '09

 
Kategori
Kitap
 

Çark - Mehmet Mollaosmanoglu; Enteresan bir bilim-kurgu

Çark - Mehmet Mollaosmanoglu; Enteresan bir bilim-kurgu
 

Çark, Mehmet Mollaosmanoglu


Geçmişten geleceğe bırakılan kehanet nedir? Geçmişte olanlar geleceğin aynasıysa insanlığı nasıl bir son beklemektedir? Yoncanın sırrı nedir? Elegeçirme planını kimler icra edecektir? Şili’nin, Türkiye’nin ve heybetli bir şatonun yolları nasıl ve neden kesişir? Dolunay gece yarılarında bu mekanlarda olan boyutsal değişim nasıl gerçekleşir? Neden üçlü mekan dörtlüye dönmelidir? Pekala; güzelim kırmızı, mavi, yeşil ve kahverengi ile kimyasal mahv nasıl ve neden ahenk bulur? Ruh enerjisi yok olur mu? Olursa ne tür bir silahla? Kim nasıl becerecektir? Akıl sınırlarının dışına çıkar da hayal gücünün girdabına girerseniz cevapları da ilmek ilmek dokursunuz!

Bu romanın örgüsünü taktir edebilmek için önce kurgu-bilimden hazetmelisiniz derim.. Zira kitabın ilk bir kaç bölümü çocuk romanını andırabilir. Aman cesaretiniz kırılmasın! Romanın bu bölümlerinin ardından zaman ve mekan ötesi gidip gelmelerle akıntıya kapılıverip roman kahramanlarıyla nefes alıp vermek kolaylaşıyor.

İster romanın artısı isterseniz eksisi deyin, kitapta envaiçeşit hikaye dolu. Her kesimden okuyucaya hitap edecek türden aşk, hayal kırıklığı, tehlike, ihanet, felsefe, siyaset, entrikalar, cinayet, milliyetçilik gibi konular ustalıkla birbirine örülmüş. Yazar iyi araştırma yaparak destekli bilgi toplamış; şaibeli bir efsaneyi post modern zamana ışınlarken okuyucuyu batık Mu kıtası, Naakal tabletleri, Aryan sırları, Nasca çizgileri, Maya takvimi, Atlantis gibi konularda düşünmeye ve bulgulamaya itmiş.

Kitabı okurken kendime sorduğum sorulardan bazılarını paylaşayım: İsmi Quechua dilinde ‘bereketli toprak’ anlamına gelen Alanya kutsal görevini huşu içinde yaparken bütün dünyanın kaderini elinde tuttuğunun farkında mıdır? Kimi yerlerde bundan kuşkuya düştüm. Evet yaşı oldukça genç birisinden söz ediyoruz ama bazen yaptıklarını otomatiğe bağlanmış halde yapması dünyayı hızlı bir sona götürüşde büyük katkı haline ve oradan da dorukta bir heyecana dönüştü. Şiddet karşıtı, sakin, olumlu ve son derece dürüst Atila, Alanya’ya olan aşkıyla gidişatı başka bir yöne çevirebilirmiydi? Çizginin bir yanında kahraman, öbür yanında hain İbrahim, aynı zamanda ‘entrikaya karşı başka bir entrika’ tezini savunurken, genc Atila olayları biraz daha derinlemesine tartışacak bilgiye sahip olsa nasıl olurdu? Kitabın başından itibaren “insan sahip olduğu şeyleri bırakıp gitmez” demesine karşın Atila, kitabın sonunda nereyi/neyi istedigine yönelik tereddütte kalması “hayat prensiplerden ibarettir ama yeri ve zamanı geldiğinde prensiplerinizi eğip bükün” mü demek istiyordu? Kitap kahramanlarının neredeyse her birinin mucizevi potensiyeli var, anne haricinde. Atila’nın annesinin “sevgi birleştiricidir” sözlerine karşın babasının ırkçı ve ayırımcı kişilikleri yine “hayat zıtlıklardan ibarettir” tezini mi savunuyor?

Kurgu-bilim ile hayat felsefesi karışımı okuyucuyu rahatsız eder mi? İlk bir iki bölümde mantık dışı, boyut ve zaman ötesi şeyler olurken bir yandan da hayata ait ifadeler: “bu ülke hepimizin değil mi?” ya da “insan olmanın sınırsızlığı” ya da “tanrı önce sevgiyi yarattı” şaşırttı. Ama eğer “evren ikilik üzerine kurulmuşsa” ve eğer “var olan herşey zıddıyla tanımlanırsa” kurgu-bilim ve hayat felsefesinin atbaşı gittiği bir romanı yadırgamak niye?

Sizi bilmem ama ben bir ara “Bedenimin yüzde kaçı hangi genlerden oluşuyor acaba” diye düşünmeden edemedim. Hatta Aryan ırkının varlığına inanmasam da roman kahramanlarıyla birlikte mağaranın karanlıklarında ilerlerken “eğer genlerimin yüzde ellisinden fazlası Aryan geniyse ben bu silahtan etkielenmezdim” diye düşünerek kitabin derinliklerine daldığımın ayrımına variverdim! Çoğu kimse tarafından komplo teorisi diye gülünüp geçilen, aslında gizli laboratuarlarda ve ortamlarda "istenmeyen ırkların" ortadan kaldırılması/"üstün ırk" elde etme çabalarının sürdürüldüğünün kulağımıza fısıldandığı şu günlerde kitap kıssadan hisse veriyor mu?

İdrak sınırlarını zorlayan bu kitap beni eğlendirdi, düşündürdü ama bazı yerlerde kızgınlıkla karışık şaşkınlık yaşadım. Örneğin kitabın içine serpiştirilmiş imla ve dilbilgisi hataları “neden üzerinde kalem oynatılmamış?” sorusunu sordurdu ve rahatsızlık verdi. Efor, fantastik flu gibi yabancı kelimelerse bu kelimelerin Türkçe karşılıklarını sizlerle paylaşmaya yöneltti (efor=gayret, fantastik=olağanüstü, flu=bulanık). Hatta sayfa 27 ve 67 de Alanya’nın göz rengi anlatılırken acaba mavi mi yoksa yeşil mi sorularını sormadan edemedim! Evet biraz daha dikkatli kalem oynatılması gereken bir kitap diye düşündüm.

Ama kitabın kurgusu enfes! Neden sonunç ilişkileri çok dikkatli düşünülmüş. Başlangıçta söylenen şeyler mutlaka kitabın sonuna doğru ya bir noktaya bağlanmış ya da bir şekilde gün ışığına çıkarılmış. Mu uygarlığı bir dönemden ötekine geçişteki keşmekeş ve kargaşanın kurbanı olmuş. Acaba ikilikler, biz-siz velvelesı, ırk, renk, din, dil, mezhep ayrılıkları toplumları kaçınılmaz sona mı götürecektir?

Aynı zamanda Şili hakkında pek çok şey öğrendim. Peru’yu etraflıca gezmiş birisi olarak Şili ile Peru arasındaki ortak yanları bularak keyiflendim. Ne yalan söyleyim... Şili’nin doğasını ve karakterini okurken Peru’yu tekrar ziyaret ediyormus gibi hissedip bir an yazarla cilveleşirken buldum kendimi. Gülümseyin...

 
Toplam blog
: 41
: 2564
Kayıt tarihi
: 25.03.09
 
 

Gündeliğin akışını, yaşanmışı, gezilip görülmüşü veya okunmuşu paylaşmak istiyorum. Eleştirilerin..