Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '09

 
Kategori
Mizah
 

Çarşının delisi

Başbakan’a yükleniyorlar...

Soralım:

Peres’in, onun hükümetinin, onun politikasına alkış tutanların, soykırımı dürbünle izleyip alkış tutan halkının, diyasporalarının, sessiz kalan ülkelerin...

Hiç mi kabahati yok?

Mayaları icabı onlar, her durumda da: “Haklıyız!” Diyeceklerdir.

Bu bizi üzmez.

Bizi üzen; Peres’in içimizdeki şu teresleri...

Medyada, sivil toplum kuruluşlarında, kulüplerde ve lokallerde; köşelerde, bucaklarda... Sayın Başbakan’a nasıl da yükleniyorlar?

Ödül vermişler miş...

Satın alabileceklerini mi düşündüler?

Sayın Başbakan o sözde ödülü, insanları kendilerine ram etmek amacıyla dağıtan saykırım taraftarlarının yüzüne çarpsa...

Kim ne diye bilir?

O sözde ödülü verenler, bir şey diyemezler...

Fakat soykırıma ve vahşete haklı gerekçeler üretmeye çabalayan, kıraldan daha kıralcı içimizdeki şu teresler yok mu...

Dünyanın sonu geldi diye kıyametler koparırlar.

Bakın!

Sevk-i tabiileri gereği hep bir ağızdan, teveccüh kesbetmek için birbirleriyle nasıl da yarışıyorlar!

İsrail!

Senin ne kadar çok hayranın varmış bu ülkede?

Sen, ABD’den de mi güçlüsün ne?

***

Konuyu bir fıkra ile kapatalım...

Çarşının Delisi,

Bitpazarı’ndan aşağıya, Şıra Pazarı’na doğru uzanan dar sokak boyunca, yemenici dükkânları sıralıydı.

Bir yaz sabahı...

Çarşıda işler iyi, herkesin neş’esi yerinde.

Zanaatkârlar, önlerindeki sayacı kütüğü üzerinde hem çalışıyorlar, hem de karşı komşularıyla lâtife ediyorlar.

Ara sıra, dirsekleriyle darabaya yaslanıp başlarını dışarıya uzatıyorlar, bitişik dükkan komşularına ya da sokaktan geçen dostlarına laf atıp yarenlik ediyorlar.

Çarşının bir de delisi var...

Deliye beş Kuruş veren, nazı geçtiği komşusuna küfür ettiriyor, hep birlikte kahkahalarla gülüyorlar.

Delinin küfürleri de anadan, babadan ve avrattan uzak; en galizi: “Ulan Gavat!”

Deliye parayla küfür ettirmek, yemenicilerin, müşteriler sökün etmeden önceki vazgeçilmez keyfi...

Bir Cuma günü müşteriler çarşıya sabah erken sökün eder. Çarşı esnafı, müşterilerle ilgilidir. Deliye kimse yüzvermez...

Bir müddet sonra, sokağın başından çarşı delisinin feryadı işitilir:

- Ulan Tereeeesss!

Tezgâhının başında oturanlar dirseğini darabaya yaslayıp kafasını dışarı çıkartır; kim kime sövüyor, ne oluyor? Diye...

Kafaların sokağa uzandığını gören deli:

- Vay babaaa! Amma da Teres varmış haaa!

- Üleeen!

Diyen, delinin peşine...

Deli, can havliyle kendini Hoca Feyzi Efendi’nin dükkânına atar.

Dükkân kapısında hiddetli karabalığı gören Hoca Feyzi Efendi (toprağı bol olsun), gözlüğünün üstünden bakarak sorar:

- Ne oldu efendiler? Niye celallenmişsiniz böyle?

- Hoca Efendi, bu deli bütün çarşıya sövdü...

- E oğlum! Her zaman keyif için olmaz... bunu da kederden sayın; hem sonra... bedava.


Bekir Ali

 
Toplam blog
: 141
: 926
Kayıt tarihi
: 30.04.07
 
 

Türk san'at müziği dinlemeyi, okumayı, yazmayı ve paylaşmayı seviyorum. Kamudan emekli inşaat mühend..