Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '14

 
Kategori
Siyaset
 

Çatı aday hatası

Cumhurbaşkanlığı seçimini büyük bir zaferle AKP pardon, Recep Tayyip Erdoğan kazandı. Beklenen sonuçtu. Beni şaşırtan sadece Erdoğan’ın seçimi 1. turda BDP, HDP ya da adı her neyse, o partinin oylarına muhtaç kalmadan almasıydı. Ben, muhalefetin seçimi kazanmak için değil, Erdoğan’ı biraz engellemek ve dizginlemek için çatı aday belirlemesi hatasına değinmek istiyorum. CHP’nin ya da MHP’nin içinden, bu partiye gönül vermiş, seçmenin içine sinecek adaylar çıkabilecekken, milletvekillerinin görüşü alınmadan, ithal bir aday belirlenmesi hatasına… Bu amaçla, Erdoğan’ın nispeten zararsız bir versiyonu gibi görülen Mecburettin bey’i rakip olarak çıkardılar. Bu arada Mecburettin isminin patenti Yılmaz Özdil’e aittir. Evet, adamcağız taa Kahire’lerden getirilip CHP ve MHP’nin ortak adayı olarak sunuldu. Öyle ki, Ekmeleddin bey, Erdoğan gibi camiden çıkmıyor, Mustafa Kemal Paşa’ya Atatürk diyebiliyor, güya hem muhafazakar hem de Atatürkçü kesime göz kırpıyordu. Ancak, 30 yaşına kadar Türkiye’ye gelmemiş olması, Atatürk’ün babasını – yoksa dedesi miydi- ülkeden sürgün etmiş olması göz ardı edildi. Ayrıca CHP ve MHP gibi ideolojileri tamamen farklı, son yıllarda ise sadece AKP karşıtlığı üzerinde birleşmiş iki partinin ve diğer muhalefet partilerinin ortak oylarını toplaması mümkün değildi. Elmayla armutun toplanmayacağını ilkokul çocukları bile biliyordu.

Ayrıca adayı kimin birdenbire kulaklara üfürdüğü de merak konusuydu. Kemal Derviş mi, Erdoğan’dan bıkan ve onun daha ılımlısını arayan ABD mi, yeni siyasi lider arayan paralel yapının başı mı? Ama CHP ve MHP genel başkanlarının bu adayın ismini akıl etmemeleri ihtimali yüksekti. Çünkü Ekmeleddin bey, onlardan ziyade AKP’ye yakın ve siyaset için AKP’den teklif almış biriydi. O yüzden önceleri Erdoğan biraz afalladı, Ekmel bey’i nasıl eleştireceğini bilemedi. Ayrıca adamcağızın adı en olmayacak formlara büründü. Esmalettin, Ekmalettin, Ekmeloğlu, Eklemeddin gibi. Halktan Kemalettin Ekmekçi diyeni bile duydum. “Ekmek için Ekmeleddin” sloganı gibi çocuksu, Cumhurbaşkanlığı seçimi için anlamı pek bulunmayan bir sloganla yola çıkmaları da bir talihsizlikti. Erdoğan’ın akılda kalıcı “Ey Sevgili” şiirinin yer aldığı seçim propagandasını düşünürseniz tabii. Bazen sol seçmen öyle zor durumda kaldı ki, nerdeyse gayet güzel konuşan ve seçim propagandası yapan, şekli şemaili de düzgün Demirtaş’a oy verecekti ki, onun Apo’ya yakınlığı bunu engelledi. Bazı solcular ona oy vermiş de olabilir.

Şimdi ben Ekmel bey’i suçluyor muyum? Onu kişilik olarak beğenmiyor, yetersiz mi görüyorum? Tabii ki hayır. Çok iyi tanımadığım biri hakkında bunları söyleyemem. Ama Erdoğan’ı iyi tanıdığımı zannediyorum. Onun karşısına daha dişli, siyasetten daha iyi anlayan, ona sıkı eleştiriler yapabilecek, CHP ya da MHP kökenli biri çıkmalıydı diyorum. CHP'de Kılıçdaroğlu’na bayrak açanlar haksız mıdır? Her zaman için CHP’de kargaşa çıkaranlara kızmışımdır. Ama bu sefer haklılar. Muharrem İnce, Yılmaz Büyükerşen, E.Ü. Tarhan ve hatta Metin Feyzioğlu’nun nesi vardı? Aday, CHP’ye uygun biri olsaydı, seçim kaybedilse bile üzülmezdim. Hiç olmazsa “ellerinden geleni yaptılar” derdim. MHP’den ise otoritesinden taviz vermediği için çatlak sesler duyulmadı. Aslında bunun da hayırlı olduğunu düşünmüyorum. Bu konuda, AKP’den farkı kalmıyor MHP’nin.

Ben mümkün olsa bir de Ekmel bey’e oy verdiği halde “içimize sinmiyor, ama ne yapalım mecburuz. Tıpış tıpış sandığa gideriz, partimizin uygun gördüğü adaya oyumuzu veririz” diyen kitlenin oranını merak ediyorum. Bu ne yaman çelişkidir ki, Ekmel bey CHP’ye çok ters bir adayken, seçmen ona MHP’den daha çok sahip çıktı.

Oylarını AKP’nin yüzünden artıramayan, bir yandan da AKP karşıtlığı sayesinde kemik bir kesimden oy alan bir parti var karşımızda: CHP. Aslında çok değerli insanların bulunduğu, ideolojisi doğru, uygulamaları eksik ve yanlış bir parti. CHP, muhafazakarlaştırılıp dönüştürülmüş bir toplumda ya ilkelerinden taviz vermeyecek, ya da taviz verip AKP gibi muhafazakar parti görüntüsü çizecek. Taviz verdiğinde de  benliğini kaybedecek, ona oy verenlerin oy vermesi için bir sebep kalmayacak. Zor bir durum. İçinden nasıl çıkılır bilmem ama, iyi bir analiz yapıp revizyondan geçmeliler. Muharrem İnce meslektaşımın sözlerini alınmadan, incinmeden dikkatlice dinlemeliler. “AKP % 52 oy almışken, niye % 55-57 alamadım diye araştırıyor. Bizimkiler, % 38’lik hezimeti soruşturmuyor. Siz 100 yıl da geçse bu kafayla iktidara gelemezsiniz. Halkta seçim heyecanı yaratamadınız. Halk sandığa tıpış tıpış değil, koşa koşa gitmeli…” Ve daha nice sözleri…

AKP ve Erdoğan için ise şunu söyleyebilirim. Yaptıkları pek çok hata var. Ama hataları halkın gözünde kamufle edebildiler ya da halka hataları önemli gelmedi. Seçim sonuçları bunu gösteriyor. Takdir ettiğim özellikleri ise, çalışkanlıkları, gayretleri, birbirlerine bağlılıkları. Umarım Erdoğan son balkon konuşmasında söylediklerini harfiyen yerine getirir, kimseyi ayrıştırmaz, kutuplaştırmaz, dini sömürmez, kullanmaz. Ama keşke bazı seçmenler de daha bilinçli olsaydı. Erdoğan’a oy verdikten sonra zahmet edip, merak edip, balkondan içeri geçip televizyon açsalardı, gazete okusalardı ve seçim sonuçlarını öğrenselerdi. Kime niye oy verdiklerini bilselerdi. Yazın halkımın balkonda oturma merakını bildiği için, Erdoğan da hep balkon konuşması yapıyor galiba. CHP de şezlongta mı konuşma yapsa acaba? Şaka bir yana, algı operasyonu, tatilciler derken seçim sonuçlarının gerçek sebeplerinin bir an önce analiz edilmesini istiyorum. Bu seçimde sanılanın aksine sandığa gitmeyen çok AKP’li seçmen olduğunun da bilinmesini istiyorum. Üşendiği, yaşlı olduğu, seçimin sonucunun değişmeyeceğini tahmin ettiği, memleketine gittiği için ya da CHP görünümlü AKP’li olarak tatile gittiği için.

 
Toplam blog
: 111
: 670
Kayıt tarihi
: 01.02.11
 
 

ODTÜ Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği mezunuyum. İlgi alanlarım edebiyat, sinema, tiyatro, TV..