Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Çatı katındaki gaz lambalı kadın

Çatı katındaki gaz lambalı kadın
 

Uzun süre boş kaldı, mahallemizdeki ahşap ev…

Sahibinin yurt dışında oturduğunu, evi kimseye kiraya vermediği gibi, satmaya da yanaşmadığını, kahveci Nuri Babadan öğrendik…

Çatı katında elinde gaz lambası ile denize bakan genç bir kadının hayaletini gördüğüne yemin edenler bile var…

Kim sorarsa bazı geceler kadın balkondaki iskemleye oturup, uzun uzun denizi seyrediyor, sabah ezanı ile beraber kayboluyormuş…(!)

Hayalet hikâyesi evin öyküsü ile örtüşüyor aslında…

Genç bir balıkçıya babasından miras kalmış ev… Balıkçının denizde olduğu gecelerde genç karısı sabaha kadar balkonda oturur, kocasının denizden dönmesini beklermiş…

Adam bir gece denizden dönmemiş, kadın o zaman hamileymiş, doğan erkek çocuğunun adını Yunus koymuş, çocuğun balıkçı olmasını istemediği için de başka yere taşınmış…

Genç kadının aklını bozduğunu, bir gece çatı katının balkonundan kendini aşağıya attığını, amcasının büyüttüğü Yunus’un arada sırada mahalleye geldiğini anlatanlar da var ama Yunus’u görene de konuşana da rastlamadım ben.

Bakkal Osman’ın küçük kızı Ayşe’nin dili tutulmuştu bir sene, herkes olayı çatı kadındaki hayalete bağlamıştı, iki yıl kekeledi durdu kız… Götürmedikleri hoca, gitmedikleri üfürükçü kalmadı…

Sonunda bir sabah kendi kendine düzeldi Ayşe

Annesine sabaha karşı uykusunun kaçtığını, evin penceresini içerisi hava alsın diye açarken, çatı kadında elinde gaz lambası ile kadını gördüğünü hatta kadının ona seslendiğini, korkudan yorganın altına saklandığını, tekrar uyuduğunu, uyandığında kekelemeye başladığını anlatmış…

Nasıl olduysa geçen yıl, yaşlı bir amca yerleşti eve, tamir ettirmek için dünyanın parasını harcadı…

Çatı katındaki balkonda, geceleri yalnız oturur oldu.

Konuşmadığı, kimseye selam vermediği için mahalleli sevmedi adamı.

Yurt dışında yaşayan evi kimselere kira vermeyen adam, bu amcaymış güya! Emekli olunca dönmüş.

Evin tamirat işleri bitince, denizden umudunu kesen, bir tekstil fabrikasında vardiyalı çalışmaya başlayan Hasan’ın viran kayığını aldı, kendi elleri ile beyaza boyayıp, sabahın köründe balığa çıkmaya başladı.

Tuttuğu balıkları bedavadan mahalleliye vermeye başlayınca da, arkasından türlü hikâye anlatılan amca, hepimizin sevgilisi oldu…

Görmüş, geçirmiş, kırk yıl boyunca Amerika’da çalışmış… Nedense hiç evlenmemiş…

Bu Pazar, teke süzüp balığa çıktık amcayla, oradan buradan konuşurken aklıma evdeki hayalet hikâyesi geldi, anlattım, hikâyenin sonunda “bir başına yaşıyorsun, korkmuyor musun?” diye de sordum…

Meğer hayaleti benden önce anlatanlar da olmuş!

“ Efsunlu adamım bana bir şey olmaz” dedi gülerek.

Akşama kadar bir kova balık tuttuk, adet olduğu üzere konu komşuya dağıttık...

Bu gece bizim evde de ziyafet var, rokada aldım, amcayı yemeğe çağırdım…

Sahi o kadar şey yazdım da yalnız başına yaşayan amcanın isminin "Yunus" olduğunu söylemeyi unuttum, bu ne dalgınlık yahu!!!

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..