Çay içmek için değil gençler ölmesin diye!

Başbakan Erdoğan’a bir televizyon programında Ahmet Türk’e neden randevu vermediğinin sorulması üzerine; “randevu verecektim ama şehit haberleri gelince vazgeçtim, ” diyor.

Ertesi günde Ahmet Türk; “biz yaşanan çatışmaların son bulması gençlerin ölmemesi için randevu istedik sırf elinizi sıkmak için bir görüşme istemedik ki, ” diye cevap veriyor.

Başbakan bu cevabı hak ediyor, şimdiye değin mecliste grubu bulunan bir partinin başkanına karşı aldığı tavrın hiçbir şeye katkısı yok.

Kart kurt sesleri ile tanımlanan bir kimlik inkârından bu günlere gelindi; oysa Cumhuriyet kurulurken Türkler ve Kürtler vardı, sonra Kürt yasaklandı yok sayıldı. Yasak yarattı, sorunu savaşı.

32. gün programında Ahmet Türk’ün çığlığı barış istiyordu:“On yedi bin kişi faili meçhule kurban gitti, barış için o on yedi bin faili meçhulü unutmaya da hazırız.” dedi.

Daha öncesinde de şiddete karşı açıkça tavrını koymuştu; ‘Kim yaparsa yapsın, arkasından hangi güç çıkarsa çıksın, bu eylemi şiddetle ve nefretle kınıyoruz.’

Bir yanda petrol paylaşımları bir yanda yerinden yurdundan edilmiş binlerce insan. Bu insanların sorunları çözülmeden batı’da yaşananlar iki yüzlülüktür.

Toplum olmamıza aracılık edecek, çoğulculuğu; farklılıkların bir arada yaşamasına aracılık edecek çağcıl bir vatandaşlık anlayışını, toplumun her katında içselleştirmek zorunluluktur.

Yeni anayasa süreci de bu sorunu ortadan kaldırmaya aracılık edecek şekilde yol almalıdır. Artık bu savaşla yaşamak istemeyenler elini taşın altına koymalıdır, Ahmet Türk gibi. Herkes silahların susmasını istiyor artık, gereken yapılmalı…

“Delinin elinden silahı al, bu şekilde adalet ve barış senden razı olur. Silahı olup, aklı bulunmayanın elini bağla; yoksa yüz zarar verir.” Mevlana.