Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çay niye yok?

Çay niye yok?
 

Size bir sorumluluk verildiğinde, artık bir sorumluluğunuz var demektir: Sizden bir şeyler sorabilirler. Bu, iyi midir, kötü müdür, sahibi bilir. Kimine sorarsanız, bu kötüdür, gelip sizi bulurlar. Ama, bir şeylerin sizden sorulmasının, iyi bir şey olması gerekir. Sizden hiç bir şey sormasalardı daha mı iyi olurdu? 

Bir sohbette dinlediğim kadarıyla aktarmaya çalışayım kıymetli okuyucu: 

Vali muavini telaşla valinin odasına girer: 

- Yandık sayın valim, yandık ki ne yandık! Müfettişler geldiler, saatlerdir araştırıyorlar, soruşturuyorlar. N'eedeceğiz şimdi biz? 

Vali o kadar sakindir ki: 

- Ne telaşlanıyon muavin, beş yıldır görevdeyiz, taş üstüne taş koyduğumuz mu var, neyin hesabını soracaklar bizden? 

Gerçekten de, sizden hiç bir şey sormasalardı, daha mı iyi olurdu? Kimden bir şey sorulmaz? Cezai sorumluluk açısından, çocuklara bir şey sorulmaz, aklî yeteneklerini kaybedenlere bir şey sorulmaz. Yoldan geçenlere bir şey sorulmaz... Siz bunların hangisi olmak istersiniz? Yöneticiliğe talip olmanız, sorumluluk altına girmeye rızanızın işaretidir. Hem yöneticilik makamına sahip olma isteği, hem de sorumluluktan uzak olma isteği bir arada bulunmayacak ikilidir. Bir arada bulunması durumu, o yöneticinin beceri düzeyiyle ilgili değil, üst yönetimin zafiyetiyle ilgili patolojik bir durumdur. Üst kademedeki patolojik durumun yaygınlığı, mazeret üretmek için alt kademeye hareket serbestliği tanır. Aynı, çaysız pideci gibi... 

Bir görevin gereği olarak Çorum ilindeyiz. Soğuk ve karlı bir kış günüydü. O günkü görevimiz bittikten sonra, müfettiş arkadaşla anlaştık, Çorum'un güzel bir lokantasında yemek yiyeceğiz. En güzel cadde üzerindeki belki de en güzel pideciye girdik. Fena sayılmayan pide ve ayranlar bittikten sonra birer bardak çay içeceğiz. Bu soğuk kış gününde içimizi ısıtacağız. Başkasını bilmem ama, benim canım yemekten sonra çay ister. 

- Çay yok hocam.
- Çay yok muu?
- Evet, çayımız yok.
- Ben şimdi çay içemeyecek miyim?
- Üzgünüm...
- İyi de ben size üzgün müsünüz diye sormadım ki, çay niye yok?
- Akşam saati, çaydan sorumlu bayan evine gitti, çoluk çocuk sahibi, kocası gelecek, ona yemek yapacak, falan da filan da...
- Anladım, peki çay niye yok, ben yemekten sonra bir bardak çay içemeyecek miyim?
- Ben de onu anlatmaya çalışıyorum yaa hocam, çayın görevlisi gitti, evine gitti. N'aapsın kadıncağız, burda mı sabahlasın?
- Yok canım, olur mu öyle şey. Çoluk çocuk açtır, hem kocası da işten gelir birazdan...
- Eeee, işte bak kendi ağzınla söylüyorsun...
- Ben bu kısmı anladım, burda sorun yok ki...
- Sorun nerde sayın hocam, Allah'ını seversen, sorun nerdee?
- Sorun şurda: Çaaay, niyeee, yoook?
- Yok yaaa, vallahi de yoook. Bu böyle olmaz. Bülent abi, bakar mısın abi, beyefendilere karşıdan iki çay söyleyelim abi, hemen abi, hemen...
- Ben karşıdan gelen çayı içmem... Gidiyorum ben. Hesabımızı ödeyelim. 

Ertesi gün, aynı saatlerde aynı pideciye gireriz. Biz kapıdan girer girmez, bizim şefin ve Bülent beyin yüzüne o ifade yerleşiverir: "Eyvaaah, bela geldi." Yemeğin sonlarına doğru, sürekli üzerimizde olan dört göz, birbirlerine seslenirler: 

- Çabuk karşıdan abilere iki çay kap da gel. Karşıdan geldiğini de belli etme ama... 

 
Toplam blog
: 17
: 3175
Kayıt tarihi
: 09.02.11
 
 

Eğitimciyim. Yaklaşık on yıldır eğitim yöneticiliği yapıyorum. Eğitim yönetimi ve öğretmenlik mes..