Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '07

 
Kategori
Ankara
 

Çayyolu, Ankara' nın güzel bir köşesi.

Çayyolu, Ankara' nın güzel bir köşesi.
 

Cumartesi sabahından beri Ankara’ dayım. Yorumlarımda, yanıtlarımda ara sıra yazdım, hala Ankara’ dayım diye. Tamamladığımız “REDHOUSE 3. Jenerasyon CD Sözlük” ün tanıtımı için bazı büyük kamu ve özel kuruluşlarla görüşecektik İzmir’ den gelecek arkadaşımla. Kolay değil, neredeyse Eylül’ de dört yıl olacak projeye başlayalı. Anca bitti, ama değdi.

Eymir’ den sonra hafta sonu çocuklarla birlikte olduk. Pazartesi’den beri arkadaşımın gelmesini bekledim, gelemedi, İstanbul'a gitmesi gerekiyormuş, o nedenle. Ben de ortancanın yanında, Ankara’nın son zamanlarda çok beğendiğim bu köşesinde bir bakıma dinlendim. Çevreyi gezdim, blog okudum, yorum yazdım, yorumlara yanıt yazdım. Bu akşam yeni bir blog yazmak istedim. Gezip gördüklerimi anlatmak, paylaşmak için.

Bizim ortanca Cem, arkadaşı Tamer’ le Hacettepe Üniversitesi'ni bitirdiler. Okullarına kayıt olurken başlayan arkadaşlık, birlikte olmak, o günden beri hala devam ediyor. Tamer’de İzmir’li. İkisi de GS’li. Neyse beni (!) ilgilendirmez, suları fazla harcamasınlar da. Batıkent, Dikmen derken okul bitti, buraya geldiler. Master yapıyor her ikisi de.

Burası Çayyolu. Yenimahalle ilçesine bağlı bir semt. Her geçen gün daha da büyüyor. Bence Ankara’nın yaşanılacak, modern şehircilik anlamında parmakla gösterilecek beş altı bölgesinden birisi. Büyük oğlum da üniversite eğitimini Ankara'da tamamladığı için son on yılda ziyaret v.b. nedenlerle başkentimize çok sık geldik. Bir çok yerini bilirim. Şüphesiz daha başka güzel yerler de var, Dikmen Vadisi, Oran, Eryaman ve diğerleri. Ancak ben burayı daha çok beğeniyorum.

Bugün (29.05.2007) öğleden sonra oğlumun dijital fotoğraf makinasını alarak gördüğüm güzellikleri kaydettim. Sonuna kadar. Doldu makina, artık kayıt yapmıyor, göstermek istediğim daha bir çok güzellik var ama inadı (!) inat. O çiçeklerin, o ağaçların kokusunu nasıl anlatayım sizlere. Bir park bekçisi ile konuştum, önce teşekkür ettim çok iyi baktıkları için. Konya’lı olduğunu söyleyen görevli, işini severek yaptığı belli ki çok üzülerek “Beyefendi, su yok, bunlar çim, yanıyor, hiç olmazsa bunları kurtarsak, her gün sulanmazsa bu güzellikler yok olacak” dedi. Hak verdim. Resmini çekmek için izin istedim, memur olduğundan, başına bir iş gelsin istemediğinden, "Olmaz!" dedi, ona da hak verdim.

Her şey güzel, siteler, evler, apartmanlar, parklar, bahçeler. Tanınmış iki alışveriş merkezi var, karşılıklı, ana cadde üzerinde. Her birinin otoparkı var, alışveriş için gelen müşterileri araçlarını güvenli bir şekilde park edip, içerde (!) rahat rahat para harcasınlar diye. Sinemalar, tanınmış markaların yer aldığı çarşılar da burada.

Burada yaşayanların çoğunun kendi özel aracı var. Bazı kuruluşlar servis araçları ile çalışanlarına kolaylık getirmiş. Aracı olmayanlar için otobüs ve minibüsler var. Ancak metro çalışmaları hala devam ediyor. Bittiğinde ulaşım daha kolay sağlanmış olacak.

Tiyatrosu bile var. 125. yıl Çayyolu tiyatrosu. 5-6 Haziran'da "Bir garip Orhan Veli" adlı oyun sergilenecek. Blog yazmanın faydası işte. Kesin benim yazdığım "Benim seçtiklerim (4) Final" adlı yazımı okuyup bundan (!) esinlemiş olmalılar.

30.05.2007 sabahı erkenden kalkıp, üşenmeden, yeniden yollara düşüp başka resimler de çektim. Son 25 resim bugün çekilenler. Çoğu insan sabah yürüyüşü yapıyordu. Bu arada yemekleri ben yaptım. Basit ama üniversite öğrencileri için bulunmaz nimet. Afiyet olsun.

Çayyolu Ankara’nın aydınlık yüzü. Modern bir şehircilik örneği veriyor. Modern siteler var. Sitelerin bahçeleri bakımlı, araçlar sitelerin otoparkında, insan imreniyor. Bir çok şehirde böylesi yok. Ancak her güzelin bir kusuru vardır derler, Çayyolu'nun da var. Denizi yok. O da olsa bir kaç gün daha kalacaktım. Şimdi dönüş zamanı.

Ankara’lılar, bu güzellikleri koruyun, sahip çıkın, kıymetini bilin.

 
Toplam blog
: 240
: 2494
Kayıt tarihi
: 13.04.07
 
 

6 Mayıs, bir Hıdırellez günü "Merhaba dünya" demişim. Geçen elli küsur yıl. Bir şarkı vardır Osma..