Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '16

 
Kategori
Blog
 

Ce-e ! ben geldim !

Ce-e ! ben geldim !
 

Vay Arkadaş...
 
O kadar uzun zaman olmuş ki buraya gelmeyeli, bir şeyler yazmayalı...E-Posta kutumu bambaşka birşey için karıştırırken, MB haftalık bültenle karşılaştım. Önce buraya ilk başvurduğum günleri, sonra da yazı yetiştirme, yayınlama heyecanımı hatırlayıp bir gülümsedim şöyle...
 
Açtım baktım, profilim bıraktığım gibi duruyor. Ama, geçen yıllar elbette pek çok şeyi değiştirdi. 
 
- Yazmaya başladığım günlerde bir bebek olan İnci kız; şu an 4,5 yaşında bir çocuk. ( Gerçi kendisi kabul etmiyor; "Genç Kız" olduğunun altını çizmekte ).
 
Bazı mecburiyetlerden ötürü ayrıyız. Babaanne ve dedesiyle, İstanbul'a 2 saat uzaklıkta, mutlu mesut yaşıyorlar. Tabi babası ve ben de; her fırsatta yanındayız.
 
Beni hayata bağlayan en büyük güç, kızımın bana olan sevgisi biliyor musunuz?...
 
Aynada tipimi düzeltmeye çalışırken, zeytin zeytin bana bakışı; amcasının aldığı ayakkabılara "Anne Botu" adını takması, saçlarının benimki gibi toplanmasını istemesi...
 
Umarım hayatım boyunca ona layık bir anne olmayı becerebilirim.
 
- O günlerden sonra, 2 kere ev taşıdım. Birisi aynı binanın üst katı, birisi de eski sokağımızın 100 metre kadar ilerisi...ve ikisinde de moleküllerime ayrıldım Allah sizi inandırsın.
 
An geldi, gözlerimin önünden gazete kağıtları ve Çamaşır suyu markalı koliler uçar oldu: "Yok" dedim, "Bitmeyecek, yapamayacağız." An geldi, 3 yıl boyunca evde arayıp bulamadığım bir eşyamı, boş odada buluverip sevindirik oldum. Ama çok şükür atlattık. Allah izin verirse, kendi evimizdeyiz artık. 
 
- En güzel değişimlerden biri anlamında oldu şüphesiz...
 
2,5 yıl boyunca, öyle acayip şeylere maruz kaldım ki, Mobbing'in 3 cilt ansiklopedisini yazabilecek hale geldim.
 
Yapmadığım şeylerle suçlandım, yaptıklarım beğenilmedi. Suratlarda hep bir Fatih Terim mimikleri, bir beğenmeme'dir gırla gidiyor.
 
Bir de bunlar, son model Plaza dili ve edebiyatı ile süslenince hepten çekilmez oluyordu. Yani "Didem, bu case için tekrar hızlıca aksiyon alıyor olmamız lazım" demek yerine direkt cayır cayır küfretseler, bu kadar asabım kalkmazdı.
 
Sonra ne oldu, Allah acıdı...En bir ümidi kestiğim anda bir kapı açtı, ve 30'umdan sonra, huzurlu bir şekilde işe gitmenin ne kadar da güzel bir duygu olduğunu bana tattırdı. ( Burada tahtaya vuruyoruz lütfen:) )
 
- Tabi bu kadar stres, baskı; bende birşeyleri bozmadan kaçıp gitmedi.
 
Elleri öpülesi bir Psikiyatri doktoru ile yolum kesişti ve "Yaygın Anksiyete Bozukluğu" tedavim başladı. ( Biraz daha açmak gerekirse, ileri derecede evham diyelim. Her an kötü birşey olacak korkusu ).
 
Eskiden yaptığım gibi, ilaçlara önyargı ile bakmadım bu sefer; adam gibi kullandım. Ve çok şükür, - eksik birkaç tahtam olsa da - gayet iyi bir şekilde devam edebiliyorum hayatıma.
 
Gerçi şimdi de unutkanlık çıktı ama; 10 küsür yıl çağrı merkezi işi yapmış biri için çok çok normal.
 
Gelelim ben yazmayalı değişmeyen şeylere...
 
 - Tabi ki yazmak...O günlerde kullandığım bir Blogum vardı; sıkıldım kapattım. Sonra da Blogum yok diye sıkılıp bir daha açtım. Onun da alan adı iptal olmuş, uçtu gitti.
 
Bu aralar Wattpad diye bir ortam keşfettim, e-kitap yazma platformu. Ortam çok bana hitap etmese de, kendimi yazma adına disipline edebilmek adına bir hesap açtım.
 
( Aslında bu disiplin mevzusunda ideal ortam burası. Belki şimdi hatırlamaz kendisi ama Ümit bey'in az fırça...ehem yani yorumunu yemedik zamanında. Özellikle sokak dili kullandığım için...Gerçi sonradan, beni mahçup eden çok güzel yorumları da olmuştu kendisinin. )
 
- Beşiktaş Sevdası...Muhtemelen benimle birlikte mezara kadar gidecek kavramlardan biri. Şu yaşıma geldim, hala maçlarda aynı heyecan; stad yenileme haberlerinde aynı kedi yavrusu bakışlar...Yer yer kanserojen etkileri olsa bile; bizimkisi bir aşk hikayesi
 
- Metallica...Yani bu adamları artık o kadar içselleştirdim ki; bir gün jetlerine atlayıp: " Bacım gözünü seveyim bizi bu kadar dinleme, biz bile kendimizi bu kadar dinlemiyoruz'" şeklinde isyana gelecekler diye korkuyorum.
 
Dile kolay 18 yıl oldu. Her ruh halimde, bir şarkıları ile atılmış imzaları var hakim bey; ne yapayım?
 
Kuvvetle muhtemel, seneler sonra takma dişlerimi de, Metallica'lı bardağa koyan, bir garip nine olacağım ben.
 
Buraya bir daha ne zaman yazarım bilemiyorum; umarım bir süreklilik yakalayabilirim yine.
Ama söz vermek veya bir planlama yapmak istemiyorum; zira uymayınca, rahmetli Adnan Şenses'in sürekli müziği bırakıp geri başlamasına dönüyor mevzu.
 
Tekrar görüşene kadar, sağlıcakla... 
 
Toplam blog
: 26
: 268
Kayıt tarihi
: 21.01.12
 
 

1984 İstanbul doğumlu, önlisans mezunu; sanatçı babanın sanatçı parçası kızı... Hem anne, hem eş,..