Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '18

 
Kategori
Öykü
 

Cebimdeki Hayaller

Karanlık bir odadaydı kendine geldiğinde, kafasını kaldırmaya çalıştı etrafa bakabilmek için ama sanki kafasının ağırlığı kaldırabileceği yükte değildi.

Üzerine biri oturmuş gibi hiç bir yere kıpırdayamıyordu. Aklını toparlamaya çalıştı tek hatırladığı Gülsüm’le bir yerde oturduğu idi. Peki Gülsüm nerede idi? Zorla biraz da acı içinde sağ kolunun yardımıyla bedenini doğrultmaya çalıştı, sadece tek penceresi olan , küçük, neredeyse üzerindeki yatağın sığdığı büyüklükte bir odada. Akşam olacak ki etraf karanlıktı. Sokak lambasının pencereden içeri yansıması kadarıyla aydınlanan odada bir telefon gördü, telefona ulaşmaya çalıştığında çıkan gürültüyle kapının açılması bir oldu. Yaşlı temiz yüzlü bir adam içeri girdi.

Korkma güvendesin dedi.

Çocuk biraz olsun rahatlamış düşünmeye başlamıştı.

Aklına tekrar Gülsüm geldi. Kestane rengine benzeyen kızılın en güzel tonu saçları, omuzlarının altına kadar ipeksi görünümüyle düşer, yüzüne o güzel kızıllığı yansıtırdı. Acaba neredeydi?  Kafasındaki ağırlık veren taşları kaldırmaya çalıştıkça tekrar yastığa düşüyordu. En iyisi bir süre bu durumu kabullenmek olacaktı. Tekrar o kızıl saçlar geldi aklına ya o gözler, yeşilin maviye bakar bir rengi, parıl parıl parlıyordu gözlerinin içinden dışarıya ışıldayan bir çizgiyle.

Yüzüne dokunuyordu ara sıra o ipeksi kadife cildi parmaklarında sihirli bir etki yaratıyordu.

Her gün görse her saniye baksa bıkmıyordu. Sürekli ona hayallerinden bahseder Gülsüm'de hiç sesini çıkartmadan onu dinlerdi. Kimsesi yoktu Ahmet'in bir ailesi olmamıştı. Sokaklarda büyümüştü. Dayı diye bildiği kör bir adamın yanında. Kendi de dilencilik yapan bir adam. En azından bir kulübeleri vardı arada başını soktukları. Kendi de akşamları köprü altlarında dilenir, gündüzleri inşaatlarda çalışırdı.

Bazen de hayallere dalar bir gün güzel bir hayatı olacağını düşünürdü. Cesurdu Ahmet tüm yaşının kaldıramayacağı zorluklara, göğüs germesine  rağmen iyi bir çocuktu.

İnsanların büyük hor görmelerine, ona acıyarak bakmalarına rağmen herkese sevgiyle yaklaşıyor yardıma muhtaç halini unutup faydalı olmaya çalışıyordu. İyiydi Ahmet.

Bu hayatına rağmen hayal kurmak zor bir işti ve cesaret istiyordu. Öyle olmasa kendine güvenmese Gülsüm gibi güzeller güzeli bir kızı kendi haline bakmadan sever miydi. Onu mutlu edeceğini biliyordu, hem kızda onu çok seviyordu en azından Ahmet için bu böyleydi.

Derken sağ kolunun içindeki tüm bedenini kesen keskin ağrıyla tüm düşüncelerini unuttu. Kolunun üzerine verdiği ağırlıkla zar zor doğruldu içeri yine o yaşlı adam girdi.

Nasılsın biraz daha iyi misin dedi adam.

Kafasındaki ağırlığın sanki bir kısmı gitmişti ama yine de zor kendine geliyordu. Adamın suratına baktı Ahmet sanki bir yerlerden tanır gibiydi.

Evet evet bu adam çalıştığı inşaatın yanındaki fırının sahibi olmalıydı. Her sabah oradan ekmek alırdı. Öyle güzeldi ki o ekmek başka hiç bir şeye gerek yoktu bazen bir iki zeytinle bir bütün ekmeği çıtır çıtır yer sonra yine kocaman hayallere dalardı.

İyi de Ahmet'in fırıncı ton ton amcanın evinde ne işi vardı üstelik her yerini bin misli ağırlıyla hissederek.

Gülsüm'le de o fırının önünde tanışmıştı zaten. Görür görmez aşık olmuştu.

O kadar güzel şeyler söylerdi ki ona.

Daha önce hiç duyulmamış şeyler.

İşten arda kalan tüm zamanlarında onun yanında alırdı soluğu.

Bazen hiç konuşmadan dakikalarca ona bakardı.

Son hatırladığı ise buydu. Evet gülsüme bakıyordu.

Derken kapının tıkırtısıyla, gözlerini kapıya çevirmesiyle birlikte boynundan, ayak parmaklarına kadar inen, bedenini sanki yırtan o acayip ağrıyı hissetti.

Yaşlı adam iyisin biraz daha değil mi derken elindeki dumanı tüten çorbayı yatağın yan tarafındaki komidinin üzerine koydu.

Hemen yanına ağrı kesici ve su.

Ahmet zar zor kıpırdatabildiği koluyla çorbayı kucağına aldı. Çok acıkmıştı şimdi daha şiddetli hissediyordu acıktığını.

Bir kaşık aldı çorbadan o sıcak çorbanın tam olarak boğazından geçtiği yerleri, nasıl midesine indiğini çok net bir şekilde hissetmişti. Bir kaşık daha aldı.

Adam karşısında öylece ona bakıyordu.

Ucuz atlattın dedi.

Düştüğün yerde kum birikintisi vardı. Yoksa şu an ya yoğun bakımda ya da...

Hatırlıyorum dedi Ahmet.

Kendine gelmişti.

İnşaatın ikinci katındaydım. Sıcaktan mayışmış olacağım dış cephedeki tahta ızgaranın üzerinde öyle bir uyku bastırdı ki cebimden Gülsüm'ün resmini çıkardım, ona bakarken gözüme ateş gibi giren güneşin hızıyla tutunduğum demirdeki kolumu güneşle arama almaya çalışırken dengemi kaybettim. "Elimdeki fotoğrafı gördünüz mü?" dedi yaşlı adama bakarak.

-Hayır dedi adam.

-Fotoğrafı ne yapacaksın neredeyse ölüyordun.

-O fotoğraf benim hayallerim.

-Nasıl yani?

-Ben o fotoğraftaki kızı hiç tanımıyorum ama hayallerimde her an onunla tanıştığımı hatta çok güzel bir yuva kurduğumun haliyle yaşıyorum.

Bir gün daha rahat bir yaşantım olacak ve âşık olduğum kızla tanışacağım.

Sizin dükkânın önünde buldum ben o fotoğrafı görür görmez âşık oldum resmine hep cebimde taşıyorum o günden beri. Her fırsatta ona bakıyorum bir gün karşılaşacağım ümidiyle.

Biliyorum garip bir şey bu ama beni hayata bağlıyor, yaşadığım sıkıntılı hayatı daha katlanabilir hale getiriyor. Sizin hayalleriniz yok mu?

-Ben yaşlı bir adamın diyor ne hayalim olabilir ki?

Kimseniz yok mu diyor Ahmet?

-Bir torunum var diyor yaşlı adam.

-Onunla ilgili hayallerde mi kurmuyorsunuz?

-Kurmaz olur muyum diyor adam, onun çok mutlu bir ailesi olsun istiyorum benden başka kimsesi yok kızım ve damadım bir trafik kazasın da hayatını kaybetti. Yedi yıldır birlikteyiz. Şimdi büyüdü. Tam o sırada içeriden tıkırtılar gelir yaşlı adam Gülsüm diye seslenir.

Kapı iyice aralanır bak misafirimiz daha iyi derken Ahmet'le göz göze gelirler. Ahmet'in kalbindeki heyecan ve aşk dolu balon patlar ve vücudunun her bir hücresine hızlıca akar. Gördüğüne inanamamaktadır. Bu fotoğraftaki Gülsüm'dür.

Bulduğu fotoğraf dedesinin cüzdanından dükkânın önünde düşmüş Ahmet'in cebine ve hayallerine girmiştir.

Ahmet tekrar o kızıl saçlara ve yeşil gözlere bakar ve tüm benliğiyle hayallerine sahip çıktığı için, ağrıyan sızlayan bedenine rağmen gülümser. 

 

 

 
Toplam blog
: 30
: 145
Kayıt tarihi
: 28.08.18
 
 

Bankacılık ve sigortacılık eğitimimi tamamladıktan sonra işletme üzerine lisans yaptım. Bankacılık ..