Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '11

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Cebinden bir lira çıkardı

Cebinden bir lira çıkardı
 

resim internetten alınmıştır


Meral Öğretmen... 

İçinin güzelliği yüzüne yansıyan bir öğretmendi o. 

Kendisini öğretmeye adamış, bu uğurda sürekli kafa yoran, çırpınan bir öğretmen. Bir kahraman! 

Sadece uyması istenen müfredatın peşine takılanlardan değildi. Öğretim kadar eğitimin de önemine inanmış bir işçiydi. 

Üstelik sadece kendi öğrencilerini değil, yurdun her yanındaki öğrencileri, yavruları düşünen bir zihin işçisi.  

Yine her zaman yaptığı gibi kendi projesini yarattı. Küçük bir köy okulu ile kendi okulunu kardeş okul ilan edecekti. Önce öğrencilerinin velilerini gönüllü aile olmaya ikna etti. Bu projeye göre; barınma, sabah kahvaltısı ve akşam yemeği ihtiyacını gönüllü aileler yoluyla gidereceği küçük bir köyün okulundan getirteceği öğrencileri, masraflarını kendi cebinden karşılamak suretiyle birkaç gün Ankara’da gezdirecekti. Onların AVM’lerin çocuk oyun salonlarında eğlenmesini sağlayacak, onları sinemaya, tiyatroya, TBMM’ye ve Anıtkabir’e götürecek, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesini gezdirecek ve onların birkaç günlük bu kısa sürede hayal dünyalarının gelişmesinde yardımcı olacaktı. 

Adıyaman'daki küçük bir köyün ilkokulu ile bağlantı kurdu ve projesini anlattı. Köydeki aileleri ikna işini köy okulunun öğretmeni halledecekti. Haber beklemeye başladı. 

Üç gün sonra telefonu çaldığında heyecan içindeydi. Belki de istemediği bir cevaptı alacağı. Midesi sıkıştı, göz torbaları teyakkuza geçti. Gelen haber korktuğu gibi olmadı, tam 23 küçük öğrenci geliyordu! 

Belirlenen tarihte otobüs terminalinde karşıladı, yaşları 6 ile 10 arasında değişen minik öğrencileri. Onları sanki ilk defa değil de yıllardır görüyor gibiydi. 

Bazıları çok minikti. Bazıları ise bu miniklerden daha büyük olduğunun farkında ve ağabeylik/ablalık yapacak kadar yetişmiş edasındaydılar. Güneşte biraz daha kavrulmuş tenleri, koşuştururken ya da tarlada yardıma koşulurken çeşit çeşit çizilmiş yüzleriyle daha büyüktüler. 

Ailelerden gelenler de vardı, her işi öğretmene yıkmamaya kararlı olan. “Biz düşünemedik hiç olmazsa düşünebilene saygı gösterelim” düşüncesiyle adeta koşmuşlardı. Çocuklar ilk günü gönüllü aileleriyle birlikte geçireceklerdi. 

Hakan Bey bu projeye katılan, bir öğrencinin velisiydi. Belki de yıllardır böyle bir faaliyet içinde bulunmayı istemiş ancak kısmet olmamıştı. Necati’yi çabuk gözlerle tanıdı. 

Necati henüz 7 yaşında, saçları kısa kesilmiş, yüzü hafif kavruk, esmer, alnının büyük kısmını kapatan simsiyah saçları ve yanaklarının iki yanındaki gamzeleriyle son derece şirin bir küçük adamdı. Üstündeki giysileri -muhtemelen ona da şimdi büyümüş olan çocuklardan kaldığından- neredeyse renkleri belli olmayacak kadar solmuştu. Ayaklarında ise -sürekli yağışlı geçen havalara rağmen- neredeyse terlik gibi duran her yanından açılmış ayakkabılar. 

Eve gittiler. Yol yorgunu olduğundan önce biraz uyudu Necati. Uyandığında Hakan Bey’in oğulları Kaan ve Oktay ile tanıştı. Kaan 3, Oktay ise 8 yaşındaydı. Biraz oynadılar. 

Neredeyse öğlen oluyordu. Hakan Bey, dışarıda pişen yemeklerin Necati için daha değişik olacağını düşündüğünden eve yemek getirtmek istedi. Necati ise aç olmadığını söyledi. 

Vakit artık öğleni geçiyordu. Hakan Bey ne yemek istediğini sorduğunda Necati yine aç olmadığını söyledi. Aslında acıkmış olması lazımdı ama?? Bu kez Necati’ye hamburger yemek isteyip istemediğini sordu. Necati hamburgerin ne olduğunu hiç duymamıştı. Pizza? I-ıh.. 

O sırada Necati cebinden 1 lira çıkardı: “Benim yalnızca 1 liram var” dedi. 

Hakan Bey çok kötü hissetti kendini. Nasıl da inanmıştı aç olmadığına! Aldı çocukları, dışarı çıktılar. Hamburgeri de, pizzayı da çok sevdi Necati. Hakan Bey ona çeşit çeşit kıyafetler aldı. Necati’yi yeni elbiseleri giyerken seyretmenin bedeli ödenmezdi. Kendini çok şanslı hissetti, şükretti, bu imkânlara sahip olduğu ve Necati’nin gözlerindeki parlamaya sebep olabildiği ve görebildiği için. 

Daha sonra hayvanat bahçesine gittiler. Koca koca hayvanları hayret, şaşkınlık içinde kocaman gözlerle seyretti Necati. Yavrular ise çok şirindi. Akşam olduğunda eve döndüler. Necati hayatının en mutlu günlerinden birini yaşamıştı. 

Eve girdikten sonra Necati küçük Kaan’a, plastik bir sopa ile yerde sürüklenerek oynanan bir araba verdi. Hayvanat bahçesindeki bir satıcıdan cebindeki 1 lira ile bunu almıştı. 

....................... 

Yazarın notu: Yer ve şahıs isimleri gerçek değildir. 

   

 

 
Toplam blog
: 293
: 1063
Kayıt tarihi
: 07.11.08
 
 

Sporun bir kavgadan çok; ahlak, mücadele, eğitim, zeka ve dürüstlük olduğuna inanıyorum. Doğaya, ..