Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '08

 
Kategori
Mizah
 

Cehennem Mahallesi 2

Cehennem Mahallesi 2
 

Cehennemlik adamım ben. Karakedi cennetlik.


- Kardeşim, hoop kime diyom birader? Bakar mısın biraz!

- Buyur abi!

Adam neredeyse esas duruşa geçecek. Tir tir titremeye başladı. Bugün İzmir'de hava güneşli, bu niye titriyor? Benim sert çıkışımdan heyecanlandı. Gözünü sevdiğimin memleketi, kabalık, cahillik prim yapıyor. Hoop! dedimiydin:) hopluyor insanların çoğu. Zıp! dedimiydin de zıplıyorlar.

Başbakanımızdan Allah razı olsun! Bağırıp çağırarak, ona buna kafa tutarak konuşuyor ya. Bana yaradı. Bugün de İsrail'e kafa tuttu maşallah! Filistin'i kolluyor. Filistinli bir liderin bizi kollayan demecine rastlamadım şimdiye kadar. Ama biz başkayız. Sınır ötesi harekâtta bile hamdolsun, "Biz kendimiz girer, harekât bitmeden de çıkmayız!" mealinde lâflar etti de, ertesi gün ordumuz memleket hasretine dayanamadığı için geri geldi. "Başbakanımız Kasımpaşa Mahalle muhtarı olsaydı bile daha dikkatli konuşması gerekmez miydi?" diye düşündüğüm oluyor bazen. Ama bana bakmayın siz? Ben ne düşündüğümü biliyor muyum?

Kibarlığı filân bıraktım artık. Eskiden yolda birisine bir şey sormak istediğimde, "Affedersiniz beyefendi/hanımefendi, sizi rahatsız ediyorum ama şu adrese nasıl gideceğim?" vs gibi yaklaşırdım. Onlar da çoğu kez "Bu kibarlık budalası da kim?" der gibi bakarlardı cevap vermeden önce.
Şimdi bir başka oldum ben. Her an herkesle kavgaya hazır gibi duruyorum. Aslında korkağın tekiyim ama görüntüm, davranışım, konuşmalarım ve yürüyüşüm kabadayı.

- Ne düşünüyon len? Bi soru soracağız, daha sormadan düşünmeye başladın, diye bir kükredim, durakta herkes bana baktı. Ben devam ettim yüksek sesle konuşmaya.

- Köye giden otobüsler nereden kalkıyor?

Adam yine düşünmeye başladı. Bir taraftan da kulağını kaşıyor.

- Ulen adamı sinir etme, cevap versene! diye bağırdı birisi arkamdan. Arkama baktım, tanımadığım biri bana gülümsüyordu?

- Sağol birader, takviye birliği gibisin, dedim.

- Rica ederim abi, vazifemiz, demez mi! Kendimi Kemal Sunal filmlerindeki "Sahte Kabadayı" gibi hissetmeye başladım. Ama bir taraftan da muhalif bir ses gelecek mi diye çaktırmadan etrafı süzgeçten geçiriyorum.

- Abi, cevap vereceğim de, hangi köye gitmek istiyorsunuz? diye titremesi geçmiş bir vaziyette cevap verdi, soru sorduğum cılız adam.

- Tahtalı'ya?

- ?

- Tahtalıköy'e birader, Tahtalıköy'e!

Adam cevap veremiyor. Yine titremeye başlayacak gibi duruyor da bir kere daha kükrememi bekliyor. Demin bana arka çıkan vatandaş bu sefer yanıma geldi.

- Abiciğim, Tahtalıköy'e giden otobüsler buradan geçmez. Ama sen oraya yaya gidebilirsin, hem de çok çabuk. Bak şu ilerideki trafik lambalarını görüyor musun abiciğim? Oraya git, herkes kırmızıda karşı tarafa geçerken sen geçme, bekle! Yayalara yeşil yanınca, "Ya Allah, Ya Bismillah, tevekkel Taallalah!" de, sonra da Kelime-i şahadet getirerek karşıya geçmeye başla. Mutlaka bir vasıta çarpar sana, doğru Tahtalıköy'desin. Hem de biletsiz.

- Sağol kardeşim, bu iyiliğini unutmayacağım. Bizim köye beklerim, gel de biraz lâflayalım! dedim.

İnanır mısınız tam dört defa yeşil ışıkta karşıdan karşıya geçtim, bir Allah'ın taşıtı çarpmadı bana. Birkaç tanesi de tam çarpacakken ani frenle durdu, onlara çarptılar arkadan. Şoförler de arabadan inip bana tokat çarptılar. Bir de,

- Ulen zibidi, yeşil ışıkta niye geçiyorsun, herkes gibi kırmızıda geçsene! diye bağırdılar. Ben Almanya'da yayaların sadece yeşilde geçmelerine alıştım ya, ülkemde uyum sağlayamadığım konulardan biri de bu işte. Hep yeşilde geçiyorum. Beşinci defa Besmele çekip, Kelime-i şahadet getirerek yeşil ışıkta karşıya geçmek üzereydim ki, hamdolsun bir kamyonet çarptı. Ne olduğumu anlayamadım. Birdenbire bir ses uyandırdı beni derin uykudan,

- Oooo... Kimler gelmiş! Geç bakalım şuraya! Amel defterini temizledik. Hemen Cehennem'in dibine gidecek kadar kötü değilsin! Şimdi bir müddet seni Cehennem Mahallesi'ne alacağız, orada yaşayacaksın. Milliyet Blog'dan arkadaşların da var orada. Onlarla oyalanırsın. Yakında ADSL bağlantısı da kurulacak, bol bol yazarsın, onun bunun kuyusunu kazarsın!

Bu nur yüzlü Baş melekti. Beni görünce sevinmiş bir hali vardı.

- Efendim ben kimsenin kuyusunu kazmayacağım. Sadece esprili yazılar yazarım. Ayrıca bu editörler var ya, inşallah hepsi Cennet'e giderler de buralarda karşıma çıkmazlar. Benim yazılarımı genelde beğenmezler. Hep lay lay lomlu yazıların reklamını yaparlar, benimkileri arkalara atarlar. Kötü yazılar yazsam beni Milliyet Blog'dan da atarlar, birilerinin zevkine zevk katarlar.

- Sen zaten pek kötü bir insana benzemiyorsun! Hadi şimdi Cehennem Mahallesi'ne!

- Bir soru daha sorabilir miyim? Niye direkt Cehennem'e gitmiyoruz da Cehennem Mahallesi'nde oyalanıyoruz?

- O kadar günahkâr insan var ki? Cehennem'de yer kalmadı. Rezervasyon yaptıranlara öncelik tanıyoruz. Önce onlar yanıyor. Sen rezervasyon yaptırmamışsın. Hadi şimdi yallah tazyik! (Bu Başmelek Arap asıllı galiba!)

Mustafa Mumcu 03 Mart 2008 Saat 09:00

>>>>> DEVAM EDECEK

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..