Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Çekim Hatası

Çekim Hatası
 

Yönetmen provanın video ya kayıt edilmesini istedi. Oyuncular sahnede, kırk yıllık yönetmen, gülmekten yönetmekte zorluk çekiyordu. Provalarda bazen komiklikler oluyordu. Hava müthiş sıcak ve nemli bir de gülünce epey ter, zorlanma. Kız bütünü mü çekeyim dedi. Yönetmen ikimizi çek dedi ama noktayı koymamıştı, virgül yani cümlenin sonrası da vardı, işe ve gülmeye daldı, sonrası söyleyeceklerini unuttu. Diksiyonu, vurguları iyi idi cümlenin bittiği veya devamı olduğu sesinden anlaşılıyordu. İkisinin olduğu sahneyi kayda aldıktan sonra aksiyonun, diğer oyuncuların beraberinde tümü çekilmeliydi halâ sadece ikisini çekiyordu. Bunu bilmek için tecrübe gerekmiyor görülüyor ama kız çekmemiş sormamıştı da. Bilmediğinden, düşünemediğinden değil, adamın çekimine kapılmıştı. Sadece bir kişiyi onu çekmiş, ikisini bile değil diğeri az gözüküyordu. Utandı, aşkın çekimi, video çekimini hatalı kılmıştı... Aşkını güzel çekmişti ama. Zaten hep onu çekiyordu Allahtan aşık olduğu belli değildi. Sadece acemi deniliyordu. Oysa aşkı olmadığı zamanlarda tecrübesizde olsa fikir yürüterek doğruyu bir profösyonelden daha iyi bulabiliyordu. Adam sinir oluyordu bir şey de demiyor içinden beni kızdırmak için yapıyor diyordu. Sen öyle bil aşık olduğumu söyleyecek değilim diye bakış atarken sıcaktan kasılan beden o sinirle takıldı düştü, adam dişlerini sıkıyor bir yandan da endişeli bir şey oldu mu diyor, makinaya bir şey olmadı diyor kızcağız. Sana diyorum. Hey nereye kaldır bari beni.

Çay götürecek. Masaya koyarken adamın eline döktü çayı. Çok ta sıcaktı, kız ayy dedi başka birşey diyemedi. Adam çaycı yok mu ya dedi, sen niye getiriyorsun. Hem ağrın vardır, yaralısın dinlen. Böylece biraz uzak kalırım sakarlıklarından düşüncesiyle kaşını kaldırır... Kalbimin yarasından yaramı hissedemiyorum ki içinden der. Buz getireyim, aman gerek yok böyle iyi de ama buz gelir. Neyse bu kez sakarlık yok der.

Kayıt zamanı gene, çekimi sen alma Işık dedi. Işık sahnenin videonun ışığı değil kızın ismiydi. Ve bilmiyor du ki tek Işığı o olacak ömrünce. Sinir olurken nasıl aşık olacak dimi. Hep sakarlığını, beceriksizliğini görüyordu. Bir değil iki değil sempatisi azalmış mıydı yoksa gerçek halini düzgün halini görse mi yadırgayacaktı. Fakat fotoğrafçı yok. Gene çekim Işığa teslim dedi adam. İlk on dakikasında Adam sahnede değil. Bu kez belki düzgün çeker. Yanında olsun istiyor, dayanak alıyor Işık ondan...Benim içerde işim var on dakika sonra katılacağım. Nasılsa eksik çekecek bari diğer işimi yapayım der içinden. On dakikalık çekimde bir aksaklık yoktur. On dakika sonrası gene çekim hatası. Çünkü adam sahnede. Çekim hatası diyor aslında evet hata oluyor ama çekim hatasından değil çekim gücü. Aşkın çekim gücü. Belkide bu aşkın çekimi hata ama aşk işte. Kız kendi gül gibi mesleğini aşık olduğundan bırakmış. Orada ne iş verilirse işe talip olmuştu yeter ki orda olsun. Çaycı da olabilirdi. Yüz kişiye çay verirken içlerinden birine ona çay verebilme sevinci vardı. Ajansta asıl işi kayıt-bilgilendirme aslında ama gerek adamı görecek diye gerekse yapısından tek alan değil işin tümüne bütünlüğe idi ilgisi. İşin mutfak kısmıda hoşuna gidiyordu.
Işık napıyorsun sen, benden mi korkuyorsun desem değil. Spotlardan mı gözün alınıyor halbuki benim alınması lazım Işık sensin deyip gülüyor tabi ismi Işık diye komiklik yapıyor, ha ha diyor kız. İçinden keşke Senin Işığından dese diyor, hadi dalma burda ol Işık diyor yönetmen.

Yönetmen Işığın yaptığı işleri bakıyor sadece kendisinin olduğu alanlarda aksaklık var. Diğer işleri güzel, bilgisi olmadığı alanlarda da sorup öğrenmeye hevesli. Ona olan ilgisinden aksaklık, sakarlıklar. Uzaktan görünmeden, Işığı izlediğinde sanki farklı biri hayretinde adam. Artık sakarlıklarına değil kızmak hoşuna gidiyordu bile.

Kız bir gün daldı öyle bir daldı ki adamı seyrederken ve artık gözleri konuşuyordu. Gözleri içindekileri döküverdi. Dökülenler süpürülüp atılacak mıydı. Yoksa elmas ışıltıları saçılacak ellerini açacak tutacak mıydı. Adamın bakışlarında dinginlik elmas ışıltılarının aydınlığı vardı, ışıltılar ikisini çevreliyordu. O an adamın gönlüne ömrünün Işığı kesin giriş yapmıştı. Artık sakarlık yapmazdı. Karşılıklı ve yaşanılabilir aşktı. Sadece çekinmek, ilklerde olacaktı tabi.

Işıkların sevgisi içten olur. Işığınız hiç sönmesin. Yolu sevgiden geçenlerin ışıkları buluşsun ve daima artsın.
nuran becerikli

 
Toplam blog
: 11
: 1048
Kayıt tarihi
: 01.06.10
 
 

Yaşamın içinden biri... Doğayı, Tiyatroyu, fotoğraf çekmesini, değişik tadları, yemek yemeyi, okumay..