Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Çekim yasası

Çekim yasası
 

Çekim yasası ile ilk olarak 2008 yılında tanış olmuştum. O zamanlar çekim yasasını birkaç kere uygulamayı denemiş ve başarısız olduktan sonra yasanın işe yaramadığına karar vermiştim. Taa ki bu sene zihin kontrolü üzerinde çalışmaya karar verene kadar… Tabii aldığım bu zihinsel karar derhal kendisiyle ilintili her şeyi hayatımda çoğaltmaya başladı. Daha doğrusu bu konuyla ilgili bir yığın kitabı kendime doğru çekmeye başladım. Artık ne zaman bir konu üzerine eğilsem adeta üzerime o konuyla ilgili bilgiler yağar. Ve ben bu duruma şaşırmamayı gitgide öğrendim. 

Öncelikle düşünce sistemimizde genel olarak yaptığımız bir hatadan bahsetmek istiyorum. Çünkü kendimi bilme yaşlarımdan itibaren aynı hatayı ben de yapıyordum. O hata da şudur: bir şeyleri arzu ettiğimiz zaman “şunu istiyorum bunu istiyorum” diye dua ederiz ve ya yakarırız. Oysa bu şekilde dua etiğinizde evrene istemek fiilinin yarattığı eksiklik ve yoksunluk duygusuna ilişkin frekanslar yaymakta ve hayatınıza devamlı istemek halini çekmektesiniz. Bunun tam tersi olarak, zaten arzu ettiğiniz nesneye, kişiye ya da duruma sahipmişsiniz gibi hissederseniz evren bunu algılayacak ve derhal üzerinde çalışmaya başlayacaktır. Unutmayın, evren asla bizleri yargılamaz. Düşünce ve duygularımızı hayatımıza aynen geri yansıtır. Gelin görün ki, bir şeye sahip değilken sahipmiş gibi olumlu duygular üretmek pek de öyle kolay olmuyor. Sahipmişiz gibi hissetmenin inceliklerini ve çeşitli yöntemlerini vermeden önce olumsuz duygularımızın ardında yatan nedenlere kısaca değinmek istiyorum. Bu nedenlerden birincisi duygusal dünyamızın, içinde yaşadığımız egemen kültürün bir ürünü olmasıdır. Bilinçaltımız tarafından üretilen duygularımız, kendi edindiğimiz bilgi birikiminin yanı sıra toplumun empoze ettiği bilgi birikimi ile doğru orantılıdır. Ne yazık ki, edinilen bilgi birikimi okul ve toplum hayatında aldığı eğitimle sınırlı kalan bir kişi kendisine öğretilen her bilgiyi gerçek zannetmekte ve sorgulama ihtiyacı duymamaktadır.. Haliyle, o kişinin dünya algısı ve kaderi bu bilgiler ışığında biçimlenmektedir. İnsan toplumsallaşma sürecinde bu düşünce ve duyguları öylesine benimser ve içselleştirir ki, yıllar sonra bile artık bu duygu ve düşüncelerin belirleyicisinin kendisi olmadığını algılayamaz. Şimdi, kollektif duygusallık ile olumsuz duygularımız arasında ne gibi bir bağlantı var ki diyebilirsiniz. Bu sorunun cevabı çok basit: Toplumun, insanı belli bir kalıba oturtmaya çalışan ve çaresizlik kültürü empoze eden yapısı yüzünden, sosyal hayattın içinde kendi gücünü bilen, büyük düşünen ve yaşayan ve geleceğe umutla bakabilen, olumlu insanlar yetişememektedir. 

Bilinçaltımızdaki duygusallıkların oluşmasındaki İkinci neden ise, küçük yaşlardan itibaren edindiğimiz hoş olmayan deneyimlerdir. Bu deneyimler, bizlerin bir çok olumsuz yargıya sahip olmamıza neden olur. Örneğin; başarılı değilim, yetenekli değilim, yeterince sermayem yok, güzel değilim o değilim bu değilim gibi bir dolu düşünce her gün beynimizde dolanır durur. Bu düşüncelerin kaynağında ise bilinçaltımızın yıllar önce deneyimlediği ve artık adı gibi belleyerek öğrendiği acı tecrübeler vardır. Ne yazık ki, büyüdüğümüzde şartlar değişse de onlar olumsuz birer düşünce şablonu olarak varlıklarını sürdürmeye ve yaşantımız üzerinde hakimiyet kurmaya devam ederler. Eğer siz onlara bilinçli bir şekilde müdahele etmezseniz beyniniz kendi havasında her telden çalıp oynamaya ve sizi yönetmeye devam edecektir. Tabii siz izin verdiğiniz sürece… 

Düşüncelerimizi arzu ettiğimiz doğrultuda seçmemiz gerektiği konusuna dönecek olursak, düşünceleri değiştirmenin öyle pek de kolay olmadığından bahsetmiştim. Şükür ki, bize bu konuda yardım edecek çeşitli egzersizler bulunmaktadır. Çekim yasasını ilk uygulamaya başladığım yıllarda ben bu egzersizleri bilmediğimden yasanın işe yaramadığına karar vermiş ve uygulamayı bırakmıştım. Ama artık zihin kontrolunde bize nelerin yardımcı olacağını çok iyi öğrendim ve bunu herkesle paylaşmak istiyorum. 

Öncelikle, meditasyon yapmayı öğrenmemiz gerekiyor. Çünkü günde 2 ila 10 dk arasında yapacağınız meditasyon sizin zihinsel huzur ve dinginliğe kavuşmanızı sağlayacaktır. Zihinsel huzur ve dinginliğe erişmeniz çok önemlidir çünkü bu sayede zihninizde yer alan düşünceleri kontrol etmemiz kolaylaşır. Ancak bizim kültürümüzde meditasyon yapmak pek de yaygın değildir. Hatta meditasyon yapan insanlarla dalga geçilir. Oysa meditasyon, evreni yaratan ve içimizde yaşayan daha büyük ve yüce bir güçle bağlantı kurmanın ve kendiniz hakkında farkındalık geliştirmenin en etkili yollarından biridir. İronik olarak, pasif bir şekilde meditasyon yaptıkça fiziksel canlılığa ve aktifliğe kavuşursunuz. Çünkü meditasyon sırasında daha üst bir boyutun enerjisinden faydalanmaktasınızdır. Hele ki herkesin uyuduğu zamanlarda siz erken kalkar ve meditasyon yaparsanız, hayallerinizi gerçekleştirmek için gereken enerjiyi kendinize doğru fazlasıyla çekersiniz. Yalnız, zihninizden düşüncelerinizi uzaklaştırarak konsantre olmanın pek de oyle kolay olmadığını söylemek zorundayım. Yine de az bir çabayla her gün meditasyon yapmakta ustalaşmaya başlayabileceğinizi de bilmenizi isterim. 

İkinci olarak, onaylama yaparak kendinize hergün telkinde bulunmalısınız. Telkin, kendinizi olmayı istediğiniz halinize şimdiden eriştiğinize dair evrene bildirimde bulunmaktır. Çünkü ağzımızdan çıkan her söz evrene gönderilen bir emirdir. Kullandığımız kelimeler ile her an kendi gerçekliğimizi yaratırız. Ayrıca, kendimiz hakkındaki tanımlamalarımız zihnimizde kendimizi görme biçimimizi etkiler. Kendimizi görme biçimimiz ise eylemlerimizin en temel kaynağıdır. Yani zihninde kendini imajine ettiğin kişiye uygun olmayan davranışlara ve eylemlere girişmeniz imkansızdır. Diyelim kendinizi yorgun, gözlerinin feri gitmiş biri olarak değerlendiriyorsanız, sürekli yorgunluktan şikayet etmeye ve bu düşünceyle tutarlı olan davranışlar sergilemeye devam edersiniz. Aslında bu şekilde davranarak yani kendinizi yorgun argın bir insan olarak lanse ederek telkin yöntemini negatif yönde kullamış oluyorsunuz. Kullandığınız sözcüklere çok dikkat edin lütfen. Çünkü sözcükler zihnimizi biçimlendirir. Kelimeler ister yazılı olsun ister sözlü olsun zihnimiz üzerinde çok büyük etkileri vardır. Evren bizi kesinlikle yargılamaz. Ağzımızdan çıkan her kelimeyi adeta bir emirmiş gibi algılar ve üzerinde çalışmaya başlar. Aldığı emrin enerji frekansına uygun olan gerçekliği hayatımızda muhakkak yaratır. Seçtiğimiz kelimeleri -şu anda öyle olmasak bile - gelecekte olmak istediğimiz ‘BEN’ ile aynı doğrultuda değiştirmemiz gerekir. Aksi takdirde arzu etmediğiniz durumu defalarca ve defalarca deneyimlemek zorunda kalırsınız. Olumsuz cümlerinizi olumlama yaparak olumlularla değiştirmek suretiyle zihninizde dolanan düşünce kalıplarını değiştirmeniz mümkündür. Ne var ki, siz olumlama yaparken zihniniz söylenenlerin yalan olduğunu ciyak ciyak bağıracaktır. Bu durumda yapmanı gerekn olumlamaları tekrarlamaya devam etmektir. Çünkü sürekli tekrar ettiğinizde eninde sonunda kendi palavralarınıza kendiniz bile inanmaya başladığınızı göreceksiniz. Tabii söylediklerinize inanmanız zaman ve çabayla olacaktır. Unutmayın zihin kendisine hükmeden, baskın düşüncelerin doğasına bürünecektir. Baskın duygu ve düşüncelerimiz ise kendisiyle uyumlu frekanstaki kişileri, olayları, durumları bize çekerek kendi gerçekliğimizi yaratacaktır. Eğer siz yapıcı düşünce modelleri geliştirmezseniz, bilinçaltı yıllar önce deneyimlediği olumsuz düşünce kalıplarına göre sizin gerçekliğinizi yaratmaya devam edecektir. Nitekim bir çok insan zihnini işgal etmesine izin verdiği olumsuz düşünceler yüzünden şu andaki gerçekliğini yaşamaktadır. Size birkaç olumlama örneği ben vereyim: Ben başarılıyım. Ben önemli bir insanım ve yapacak bir çok işim var. Ben güçlü, yaratıcı ve sevgi dolu bir varlığım. Ben kendi düşüncelerimin efendisiyim. İnternetten istemeyeceğiniz kadar çok onaylama örneği bulabilirsiniz…. Kendi durumunuza en çok uyanları bulmaya çalışın. 

Üçüncü olarak, yaratıcı imgeleme yapmalısınız. Yani hergün zihin gözünüzle hayalini kurduğunuz yaşamı canlandırmalısınız. Günde en az yarım saat yapmanız yeterli olacaktır. Hem de isteklerinizin hayalini kurarken arzu ettiklerinizle aynı frekansı yaymaya başlar ve hayallerinize pozitif enerji yüklemiş olursunuz. 

Dördüncü olarak, zihninizi her gün başarı bilgisiyle beslemelisiniz. Bilgelik literatürü ve kişisel gelişim felsefesi ile ilgili konularda her gün yarım saat kadar okumak zihninizi inanılmaz ölçüde besleyecek ve zihninizde olumlu düşünceler yeşermesine neden olacaktır . 

Beşincisi, bedeninizi gevşetmeyi öğrenmelisiniz.. Düşüncelerimiz bedenimizi etkiler. Çünkü bilincimiz bedenimizin her yerindedir. Düşünce ve duygularımız yalnızda zihnimizde değil aynı zamanda bütün bedenimizdedir. Kaslarımız duygularımızı tutar. Yoga yaptığınızda ya da masaj yaptırdığınızda kaslarınız gevşedikçe zihniniz bu yüzden gevşer ve dinginleşir. Deneyin, gevşeyerek zihninizi kontrol etmekte ekstra güç kazandığınızı göreceksiniz. Ayrıca zihnimiz vücudumuzdaki sinir ve kaslarla bağlantılıdır. Kaslarınızı kontrol etmeyi öğrenirseniz zihninizi kontrol etmeyi de öğrenirsiniz. Unutmayın zayıf zihinler zayıf davranış biçimlerine yol açar. Buna karşılık güçlü ve sağlam bir zihnin potansiyeli yaratıcı ve sınırsızdır. 

Altıncısı, çok basit her gün sahip olduklarınıza yazarak şükredin. Çünkü şükrederken iyi hissedersiniz ve bu iyilik duygusu sizden evrene yayılır. Dolayısıyladır ki, kendisini çoğaltarak size geri döner. 

Yedincisi ve en önemlisi de, zihniniz büyük bir ideallin heyecanıyla uyarılmalı ve sürekli onunla meşgul olmalıdır. Peşinden koşabileceğiniz bir hayaliniz yoksa zihniniz her boş kaldığında kendisini muhtelif şekillerde oyalanmaya ve sürekli can sıktısından korumak için aşırı enerji harcamaya çalışacaktır. Eğer can sıkıntısına teslim olmak istemiyor ve geleceğe umutla bakabilmek istiyorsanız, çalışırken sizi kendinizden geçirecek temel eğilimlerinizi keşfetmeniz gerekir. Çünkü ideal bir gelecek ve benlik gelişimi salt olumlu düşünceyle gelmeyecektir. 

Bir sonraki yazımda olumlu düşünce gücünün bilimsel temellerinden bahsedeceğim. 

 
Toplam blog
: 42
: 1612
Kayıt tarihi
: 05.04.11
 
 

Uludağ Üni. İktisat Mezunuyum. Muhasebecilik, bankacılık gibi muhtelif mesleklerde çalıştıktan so..